Elime ulaşan ve okumaya başladığım bir kitap setini parça parça sizlerle buluşturmaya çalışacağım. Yordam Kitap’ın yayımladığı, gençleri yakından ilgilendiren konulara dair harikulade bir çalışma. “Gençlerle baş başa” adıyla toplanan ve şimdilik yedi kitaptan oluşan setin içinden ilk olarak sizin için seçtiğim kitap, son yıllarda çok yaygın bir şekilde yaşamımızda yer edinen, okullarda daha fazla incelenen ve geleceğin yatırım gören konularından biri olan yapay zekâ (YZ) üzerine olacak.
Endüstri Mühendisi Erkin Özalp’in kaleme aldığı kitap, her yaştan okurun çok rahatlıkla anlayacağı, sade ve anlaşılır bir dille ele alınmış. Yapay zekâ neden çok yaygın bir şekilde tartışılmaya başladı?, İnsanların yaptığı her şeyi makinelere yaptırmak mümkün mü?, Dünyamızı robotlar mı ele geçirecek?, Robotlarla insanlar arasındaki ilişki nasıl olacak?, Google, Facebook, Amazon gibi şirkeler yapay zekâyı hangi amaçlarla kullanıyor? Yapay zekânın insanlığa daha fazla yarar sağlaması için neler yapılmalı? Kolektif zekâ neden önemli? Her teknolojik gelişme, buluş insanların hizmetinde mi? Teknoloji, makineler insanları ne kadar rahata kavuşturdu? Yapay zekânın geleceği nasıl olacak? İş ve istihdam alanı sağlıyor mu? Bu ve buna benzer onlarca soruya yanıt veren Özalp, kelimenin tam anlamıyla bize kılavuzluk yapıyor.
YZ insanlar tarafından geliştirilir
Unutmamak gerekir ki yapay zekâ insanlar tarafından geliştirilir ve kendi hizmetine sokar. Hayatı daha kolay kılmak olan bu çabanın güncel örneklerinden biri de, ilk kez gideceğimiz bir yer için önümüze haritayı, kâğıdı koymak yerine akıllı telefon uygulamalarıdır. Yapay zekânın insan zekâsını geçeceğine dair çok sık tartışmalar duyarız. Ancak yazar bize, “2012’de yayımlanan bir araştırmaya göre, yapay zekâ uzmanları, 1950’li yıllardan beri ne zaman anket yapılırsa, yapay zekânın 15-25 yıl içinde insan zekâsını yakalama olasılığının bulunmadığını söylüyor. Bugün de durum çok farlı değil” diyerek konuya dair sağduyulu bir düşünceyi ortaya koyuyor.
Zira bilgisayarların tıpkı hesap makineleri gibi yüklenmiş bilginin geri dönüşü olduğunu hatırlatan Özalp, “Bir bilgisayar algoritmada yer alan komutları harfiyen uygular. Komutların mantıklı ya da anlamlı olup olmadıklarını sorgulamaz. Hiçbir şekilde akıl yürütmez. Dolayısıyla algoritma yayılırken çok dikkatli olmak gerekiyor” hatırlatmasında bulunuyor. Algoritmalarla sadece kuralları kesin olarak tanımlanabilecek olan işlerin yaptırılabileceğini vurgulayan yazar, bilgisayarda bir yemek tarifinin alınabileceğini, hatta hangi malzemenin ne kadar konulacak bilgisinin mevcut olduğunu ancak eksik veya fazla bir malzeme hakkında bilgisayarın bir devamlılığı olmadığının örneğini, çok anlaşılır bir dille aktarıyor.
Yazar, evlerde sık kullanılan robot süpürge örneğini vererek, dikkatli olunmaması halinde köpeğin yaptığı kakanın üzerinden geçecek robotun yol açacağı sonucu göz önüne seriyor. Dolayısıyla sadece önceden belirlenmiş olan komutları yerine getiren bilgisayarların, aslında “düşünmediğini” anımsatıyor. Bir oyunda bilgisayar bir insanı yenebilir ancak ikinci bir yeteneği ya da ikinci bir işi yapamaz çünkü o komutu yüklenmemiştir.
Derin öğrenme iyi sonuçların alınmasını sağladı
Geoffrey Hinton ve ekibi tarafından 2012 yılında geliştirilen ağda 650 bin yapay sinir hücresinin bulunduğunu aktaran yazar, bunun da “derin öğrenme” denilen gelişmeye dikkati çekiyor. Yazara göre yapay zekânın son yıllarda bu kadar gündeme gelmiş olması da bu “derin öğrenme” gelişmesiyle bağlantılı: “Derin öğrenme, sadece görüntü tanıma alanında değil, başta konuşma tanıma ve makine çevresi olmak üzere farklı alanlarda, başka tekniklerle elde edilebilenlerden çok daha iyi sonuçların alınmasını sağladı.”
Özalp, Google’ın resim etiketleme programında siyahları goril olarak gösterdiği ve büyük tepki topladığı örneği vererek derin öğrenmeyle ilgili de ortaya çıkabilecek sonuçlara işaret ediyor. Kitapta ayrıca “Mekanik Türk” ile ilgili bilgiye de çok şaşıracaksınız.
İnsan zekâsı ile YZ arasındaki fark
Özalp, “İnsan zekâsını bugünkü yapay zekadan ayıran özelliklerden biri, az sayıda örnekten doğru sonuçlar çıkarabilmemiz. Örneğin küçük bir çocuğa kedinin ne olduğunu öğretmek için milyonlarca kedi göstermeniz gerekmez” örneğiyle tartışmalara ışık tutuyor. Bu tür tartışmaların çok fazlasıyla ve sıklıkla gündemde tutulmasının bir diğer arka planı ise teknoloji şirketlerinin borsalardaki hisse senetlerindeki kazançlar olduğunu hatırlatan Özalp, bilimsel gerçeklerin pek çoğunun sağduyuya aykırı olduğunu dile getiriyor.
Yine yapay zekâ algoritmaları açısından önemli olan kişisel verilerin nasıl, hangi amaçla kullanıldığı veya şirketlere pazarlandığını vurgulayan yazar, özellikle sosyal medya gibi programları kullanan gençlere bir fikir veriyor. Kitapla, öne çıkan ve benim için de en kıymetli bilgilerden biri kolektif zekâ üzerine yürütülen tartışmalardır. Kitabı uzun uzadıya anlatmayacağım ancak bu konuları merak eden gençler ve ebeveynler için bulunmaz bir eser olduğunu belirteyim.
Kitap: Gençlerle baş başa yapay zekâ
Yazar: Erkin Özalp
Yayınevi: Yordam Kitap
Okuma yaş grubu 14 yaş ve üzeri. (SYZ/AÖ)