Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 19 Aralık 2011 Pazartesi günü yayınladığı 262 sayılı Haber Bülteni'yle "Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması, 2010"un sonuçlarını açıkladı ve ana akım medyamız iki gün gelir dağılımının iyileşmesi üzerine aynı tornadan çıkmış haber ve yorumlar yayınladı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 2002-2009 dönemini baz alıp Türkiye'de gelirin iki buçuk kat arttığını, Avrupa Birliği Bakanı Ali Babacan gelirinden fazla harcayanlar var diyerek gelir artışını ve güveni ifade ediyorlar da, gelir ve dağılımı meselesine tekrar tekrar dönme zorunluluğu çıkıyor ortaya.
2008 yılının 21.293 TL olan yıllık ortalama hanehalkı kullanılabilir geliri 2009'da 22 bin 603 TL'ye yükseliyor. Bu değerlerin her ikisi de üstten ikinci yüzde yirmilik gelir diliminin içine düşüyor.
Dolayısıyla toplumdaki tüm haneler tarafından üretilen yıllık kullanılabilir gelirinin yarısına (kabaca) toplumun ilk yüzde 25'lik kesimi sahip oluyor. Kalan yüzde 50'lik gelir ise hanelerin yüzde 75'i paylaşıyor.
Bunun için de ortanca hane (en yüksek gelirli haneden en düşük gelirli hanelere doğru tüm haneler sıralandığında tam ortadaki hanenin) yıllık kullanılabilir geliri 2008'de ortalama gelirden yüzde 31, 2009'da ise yüzde 28 daha düşük olarak gerçekleşiyor.
Bunun için Veri Araştırma A.Ş. tarafından 2000, 2002, 2004 yıllarında yapılmış statü / gelir / tüketim kalıpları araştırması olan Veri SGT'nin 2009 dağılımıyla çok benzeşen gelir dağılımı tabloları kullanılabilir.
Yandaki tabloda 2002 Veri SGT Araştırması ile 2009 TÜİK araştırmasının yüzde 20'lik gelir dilimlerine göre hanelerin kullanılabilir gelirden aldıkları payların dağılımı sergileniyor.
İki dağılım arasındaki mutlak fark (artı eksi farklar toplamı) 0,9 puan olduğu için 2001 krizi sonrası 2002 gelir dağılımı tablosu, 2009 dağılımını ve değişimi daha anlaşılabilir kılmak için hipotetik tablo olarak seçilebilir diye düşünüyorum.
Aşağıdaki tabloda, Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması, 2010'un 2009 yılına ait gelir dağılımın yıllık ortalama kullanılabilir gelirin miktarının yüzde beşlik gelir dilimleri ayrımında üst ve alt yüzde 25'lik kesim açısından yansımaları sergileniyor.
Tablonun en alt satırında ise en üst ve en alt yüzde beşlik gelir dilimler bağlamında ortalama gelir farklılaşma katsayısı veriliyor.
2001 krizi öncelikle en üst yüzde beşlik gelir dilimini etkileşmiş ve en üst yüzde 20'lik gelir diliminin kullanılabilir gelirler içindeki payı yüzde 45,5'e gerilemişti.
2009 gelir dağılımda da en üst yüzde 20'lik gelir diliminin payı yüzde 45,7'ye gerilese de, bu etkinin ilk yüzde beşlik dilimde mi, yoksa diğer üç yüzde beşlik dilimde mi gerçekleştiğine ilişkin elimizde veri yok.
Ama bildiğimiz ilk yüzde 20'lik gelir diliminin 1,6 puanlık düşüşle toplam kullanılabilir gelir içerisindeki payının yüzde 45,7'ye gerilemesidir.
TÜİK 2010 araştırmasının 2009 yılına ait kentsel haneler yıllık ortalama kullanılabilir (24.587 TL) rakamını baz alarak yüzde beşlik gelir dilimleri ortalamalarını hesapladığımızda 97.647 TL ile 4.898 TL arasında değişen ortalama yıllık kullanılabilir hane gelirleriyle karşılaşıyoruz.
Tablonun ortaya koyduğu bir başka dikkat çekici nokta, en üst yüzde beşlik gelir dilimi ortalamasının ikinci yüzde beşlik gelir dilimi ortalamasının iki katı, dördüncü dilim ortalamasının da üç katı oluşudur.
Gelir dağılımı eşitsizliği arttıkça (2004 / 2009 örneğinde olduğu gibi) bu farklar da giderek büyüyor. Tablonun ortaya koyduğu en önemli bulgu ise, gelir dağılımında en üst yüzde yirmilik gelir diliminin payının azalması bir gelir dağılımı iyileşmesi değil, sadece üst kesimin sınırlı bir gelir kaybına uğramasından öte bir boyut ortaya çıkarmamasıdır.
Yukarıdaki tablo, gelir dağılımının iyileşme (2002 / 2009) ya da kötüleşme 2000 / 2004) durumunda da en üst yüzde 25'lik kesimin toplam kullanılabilir gelirin yarısından fazlasına sahip olduğunu gösteriyor.
Kullanılabilir gelirden alınan payın yüzde 50'nin ne kadar üzerine çıkacağı konusunda da en üst yüzde beşlik kesim belirleyici oluyor.
Alt yüzde 25'lik kesim içindeki değişmeler hep minimal kalıp, toplam kullanılabilir gelirin yüzde biri oranında oynamalar yaratırken, toplamda ancak üst ikinci yüzde beşlik dilim ile üçüncü yüzde beşlik dilim geliri arasındaki bir noktada toplam kullanılabilir gelirden pay alabiliyor.
Alt yüzde 25'lik gelir diliminin en üst yüzde beşlik gelir dilimine yakın oranda toplam kullanılabilir gelirden pay alabilir hale gelmesi hane kullanılabilir gelirlerinin dağılımı açısından bir iyileşme oluşturabilir.
Ama bu, yaratılan toplam kullanılabilir hane gelirlerinin azalmasıyla değil, büyümesiyle gerçekleşebilir. Bu büyüme de, 2009 rakamlarından farklı olarak enflasyon oranı üzerindeki gelir artışlarıyla söz konusu olabilir. Çünkü 2009, 2008'e göre toplam kullanılabilir hane gelirinin azaldığı bir yılı temsil ediyor.
Yarın ki konumuz da, yüzde 20'lik gelir dilimlerine göre hanehalkı harcamaları ve gelirin bu harcamaları karşılama düzeyi olacak.
Elbette bu çerçevede 2002'den 2009'a gelir - harcama oranlarına ve de tüketici fiyatlar indeksine bakmak da kaçınılmaz olacak.
Çünkü bu küçük noktalara bakmadan gelir dağılımının iyileşmesini anlamak, ne yazık ki pek olası görünmüyor. (ST/BA)