Kısa adı DİTAM olan Diyarbakır’da örgütlü Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi Derneği’nin “Erken Evliliklerin Toplumsal Meşruiyeti: Nitel Bir Çalışma” basın toplantısını izlerken nerden aklıma takıldıysa o şarkıyı anımsadım. Hani diyordu ya! Gelin’e, bak gelin’e / Kına yakmış eline”
İyi güzel de! O gelinler acaba kınayı hangi ruh haliyle yakmışlar!
O kınaları kendi rızaları ile yakmışlar?
O kına yakıcılar hangi hakla o kınaların yakılma kararını o gelinlerin rızası hilafına vermişlerdi ki!
Türkiye, Avrupa ülkeleri arasında Gürcistan’dan sonra yüzde14 ile ikinci sırada imiş “erken yaşta evlilik” meselesinde.
DİTAM, bir düşünce kuruluşu. Diyarbakır merkezli çalışıyor. Zaman zaman toplumun bu türden kanayan yaraları diyebileceğimiz sorunları ile ilgili bilimsel çalışmalar yapıyor ve kamuoyu ile paylaşıyor.
184 erken yaşta evlilik yapmış kadınla görüşülmüş. Bu sayının içinden Diyarbakır, Urfa ve Siirt illerinden her biri on kadın olmak üzere toplam otuz kadınla görüşülmüş.
Erken yaşta evlendirilen kadınların karar vericileri olarak da 41 ebeveynle görüşme yapılmış. Bu ebeveynlerin erken yaşta evliliğe karar vericileri olarak yüzde 75’i ailelerinin kararıyla evlendirilmişler.
Erken evlendirilen çocuk yaştaki kadınların evlendirildikleri sıradaki yaşları 14-16 arasında. Erkekler ise 20-26 yaş arası. Yaşı küçük gelinlerin yüzde 80’i ya hiç okula gitmemiş, ya da çok azı ilkokul mezunu.
yüzde 87’sinin yaşları 18’ini doldurduktan sonra ve genellikle hamilelik ya da hastalık sonrası resmi nikâhları kıyılmış. Ve neredeyse tümü yoksul ailelerden geliyor.
“İşin içinden çık çıkabilirsen! Her şey senin omuzlarında! Yükün çok ağır. Nasıl taşıyabilirsin ki! Sen daha çocuksun.” Diyarbakır’dan Sümeyre.
“Ortada kaldım, kime nasıl davranacağımı ne diyeceğimi şaşırdım. Bir de kalabalık bir aile olduğu için kimsenin sorumluluğunu kadlıramıyorsun ki! Çünkü daha kendi sorumluluğunu taşıyamazken 6-7 kişi birdenbire hayatına giriyor. Tamam, hizmet vereyim ama daha ben bilmiyorum ki!” Urfa’dan Emine.
“15 yaşındayken bir kız çocuğum oldu. Eşimin ailesi çok istiyordu çocuk olsun diye. 14 yaşındaydım, Adana’ya doktora götürdüler. ‘Neden çocuğu olmuyor’ diye! Doktor dedi ki; ‘ya hu siz ne biçim insanlarsınız. Bu kız daha kendisi çocuktur’. Tedavi oldum çocuk doğdu. Aile diyordu ki; ‘çocuk olursa kaçamaz” Siirt’ten Hayriye.
Gelenek ve göreneklere dayanılarak meşrulaştırılmış bir kurumsallığın hükmettiği bir yapıdan söz ediyor DİTAM çalışması. Bu meşruiyetin haklı tartışmasını gündeme taşımayı öneren bir mentalitesi var araştırmanın.
Sıklıkla medyada da kullanılan “çocuk gelinler” kavramının kullanılması, sorunu meşrulaştıran bir kavramsallığı içerdiği yaklaşımı söz konusu.
Egemen ataerkil geleneksel toplumsal değer ve normlar.
Yoksulluk, çocuk sayısının çokluğu, akrabalar arası evliliklerde akraba çocuklarının tercihi, evlenerek evden ayrılacak kız çocuğunun ekonomik yükünden kurtulmayı da beraberinde getireceği düşüncesi v.b. gibi.
Araştırmaya konu olan Erken Evliliklerin görüşmeleri gerçekleştikten sonra çıkan veriler ışığında Diyarbakır ve İstanbul’da gerçekleştirilen çalıştaylarda ayrıntılandırılarak paylaşılan önermeler de var tabii ki!
Yoksulluğun ve eğitimsizliğin bertarafı başat mesele…
“Çocukların; çocukluklarını, hayallerini, hayatlarını çalmayalım. Gelin Yapmayalım” diyor Dicle Toplumsal Araşatırmalar Merkezi…(ŞD/NV)