*Fotoğraf: Pexels.
Birden sıçrıyor yatağında: "Neyin sesiydi o?" Nefesini tutuyor. Başı hala yastıkta. Gözlerini açıyor. Gördüğü sadece derin bir karartı.
Gözlerini karartıda gezdiriyor. Nesefini tutmaktan tüm karnı şışıyor. Öyle hissediyor Evrim. Sanki normal alsa nefesini ne olur.
"Duyulur mu? Duyulursa da sadece karanlık duyar" diye geçiriyor içinden.
Kaç saniye geçti acaba? Yine bir "güm güm" sesi duyuyor. Demek ki uyanması nedensiz değilmiş. "Dış kapıdan mı bu sesi?" Artık başını kaldırmış yastıktan ve kollarından destek alarak pür dikkat karanlığı izliyor. Sessizliği her an yaracak olan sesi bekliyor.
Şimdi jaluziden sızan ışığın etkisiyle ağaç dallarının dans eden soluk gölgelerini seçebiliyor duvarda. "İçeriye girmeye çalışan biri var. Bağırsam mı? Hayır olmaz! Daha tehlikeli olur!" Bütün bunları ışık hızıyla düşünüyor Evrim.
Korkuyla öfke arası
Kalkıp kalkmama arasında bocalarken daha gürültülü bir ses duyuyor. Korkarak beklemektense, ölmeyi göze alarak fırlıyor yataktan. Korkuyla öfke arasında bocalayan bir duyguyla ve yarı çıplak olduğunu düşünmeden çıkıyor yatak odasından.
Çıplak ayaklarının ucuna basarak geldiği holün ortasında duruyor. Ne düşündüğüne, ne hissettiğine karar veremiycek gibi bir hali var. Gözleri dehşet saçıyor. Üşüyor. Ürperiyor. Nefesi de isyanda!
"Kim ki bu; gecenin bu en karanlık ve en sessiz saatinde kapımı çalan, kim? Tanrım, korkuyorum!" Aklına ilk gelenler sevdikleri oluyor. "N'olur Tanrım; kötü bir şey yok de!" Sessiz çığlıkları göğsüne çarpıp çarpıp devasa bir hal alıyor.
Sonunda ayaklarının ucuna basarak dışkapıya yaklaşıyor. Bir patırtı bir uğultu var arkasında. Dehşeti artıyor. Ne yatağına geri dönebiliyor; ne de mercekten bakabilicek cesareti var. Başı ellerinin arasında; sıkı sıkı tutuyor.
"Bak! Kim olduğuna bak artık!" diyor kendi kendine. Pısırıklığını yeniyor: Tam ayak uçlarıyla kapıya yaklaşıp mercekten bakacakken bir "güm" daha. Sıçrayarak kontrolsüz geri adım atıyor. Bu kez güm sesine insan sesleri de eşlik ediyor. "Kadın sesi bu!
Yoksa bana mı öyle geliyor?" Onu geri götüren adımları tekrardan yakınlaştırıyor kapıya. Derin ve sessiz bir nefes alıp sol gözünü dayıyor merceğe. Yerde biri var; oturuyor iki büklüm.
Gözleri kocaman ve çok tuhaf
Devam ediyor bakmaya. "Nefesim ah! Kim bu? Kılık kıyafetinden ve oturduğundan tanıyamıyor." Bakmaya devam ediyor. Kaç saniye, kaç dakika geçti? Aniden uğultuyla kalkıyor yerden. Ağır ağır ve ayakta şimdi.
Şimdi yüzünü görüyor onun. Evrim şaşkınlık içinde: "Aaaa! Bu Viola!"
Viola yan taraftaki dairede oturan komşusu. Yaşı doksanın üzerinde ve yalnız yaşıyor. Onun kapıyı vuruşunu görüyor Evrim. Hemen açıyor kapıyı. "Hej Viola!" diyor.
Viola zangır zangır titriyor. Rengi de solgun. Gözleri, gözleri kocaman ve çok tuhaf. Evrim'e bakıyor, ama onu görmüyor gibi... Gözleri başka bir dünyada gibi yuvarlanıyorlar yuvasında. Ağzı oynuyor. "Ne diyor bu?"
Evrim, onun dediklerini anlamıyor. Aralık olan dış kapısını işaret ediyor. Evrim bir koluyla sarıyor belini. Ha düştü ha düşecek... Bu kış mevsiminde sıcak olsa da binanın içi, üşüyor Evrim. İkisi de titriyor. Hem üşüdükleri hem de korktukları için.
Viola'nın kısa ak saçları darmadağın. Sırtında uzun çiçekli bir gecelik var. Ayaklarındaki örülmüş çoraplar yıpranmış ve uzamışlar ayak uçlarında. Evrim'in gözünde güzel ve alımlı olan kadın şimdi küçücük ve buruş buruş görünüyor.
"Yatak odamda biri... Gördüm onu. Gardrobun içine... Yardım et Eviii! Yardım..." diyebliyor sonunda. Evrim duyunca bunu korkusu yine yoğunlaşıyor. Viola'ya sımsıkı sarılıyor. Buz gibi elinden tutarak hemen içeriye çekiyor onu. Kapısını kilitliyor.
Kuş gibi hafif
Evrim, kendi kendine belirsiz mırıldayan kadına "korkma Viola; şimdi benimlesin. Sana bir şey olmasına izin vermem. Tamam mı? Şimdi sakinleş!" diye konuşarak salona geçiyorlar. Onu koltuğa oturtuyor.
"Uzanmak ister misin?" Viola'dan cevap yok.
"Korkma Viola, şimdi emniyettesin: kilitledim kapımı, okey! Gelemez kimse buraya. Bekle şimdi. sırtıma bir şey alayım. Sen de üşüyorsun" deyip kayboluyor.
Koşarak yapıyor bütün bunları. Yorgunluğunu da, uykusunu da unutmuş gibi Evrim. Kuş gibi hafif ve enerjisi dorukta!
Viola'yı battaniyeyle sarıyor. Arkasına kırlent yerleştirip rahatlamasını sağlıyor. Oturuyor yanıbaşına. Eli ellerinde. Bir eliyle sırtını sıvazlıyor: "Viola, ne oldu, anlatabilir mısın?"
Nefesi hala düzensiz ve Evrim'e aynı bulanık gözlerle bakıyor. Gözlerindeki o tuhaflıkla söylemek istediklerini anlamaya çalışıyor Evrim. Kesik ve düzensizce anlatıyor sonunda:
Korkuyorum...
-Tam yatmıştım... Odama girdi. Holün lambası açıktı. Hep açık tutarım. Geldi... (kolları havada ve tavana bakıyor) Bana baktı. Kocamandı. Evet... Kocamandı. Beni boğmak istedi. Evet! (Elleriyle boğazını tutuyor) Ona baktım. "Bakma!", dedi. Korktum... Evet, adım attı. Elinde bıçak vardı. (Elinde bıçak varmış gibi tutuyor elini ve elini izliyor) Kocaman ve keskin... Çığlık attım. Uzaklaştı... Kalktım yataktan. Evet... gardroba girdi ve... kilitledi... Sana geldim Eviii! İnan bana Eviii, inan...
-Vijola, inanırım sana tabii, ama..kim ne zaman evine girmiş olabilir ki? Hala elini okşuyor Viola'nın.
-Bilmiyorum. Daha önce de gelmişti... boğmak için beni... Korkuyorum... kaçmıştı...
Evrim kalkıp telefonu alıyor. "Bu anlatılanları ciddiye almam gerek:"
-Viola polisi arıyorum şimdi, tamam mı? Biz giremeyiz evine şimdi. Biri varsa tehlikeli olur.
Evrim kalkıp bir bardak su getiriyor. Bir kaç yudum içiriyor kadına. Kadın sanki biraz daha sakin şimdi.
112 hemen cevap veriyor ve hemen polisi bağlıyorlar.
Ne çok ayrıntılı!
Bir elinde yaşlı kadının eli, durumu izah ediyor telefondaki polise. Onun da soruları ne çok ayrıntılı! Sonunda, Viola'nın son zamanlardaki psikolojik sağlığı soruluyor ona. "Nerden bileyim kardeşim" diyesi geliyor, ama demiyor.
Evrim'in izlenimlerini soruluyor. O arada, "Yaşlı bakım merkezi"ylen irtibata geçtiğini ve oradan bilgi aldıklarını bildiriyor telefondaki. Polis, daha emin olmak için Viola ile konuşuyor. Konuşmalarını Evrim de duyuyor.
Ve karar veriyor üçü: Telefondaki polise attıkları her adımı anlatarak Viola'nın evine girecekler. Evrim, Viola'yı elinden tutarak aralık olan kapısından giriyorlar içeri. Hırsız ya da katil vardıysa da çoktan kaçıp gitmiştir, diyor polise.
O da, "evet, muhtemelen öyledir", diyor. (Polisin yapması gereken işi Evrim yapıyor gecenin bu saatinde).
Odaları tek tek dolaşıyor Viola'yla - polisin sesi eşliğinde. İçine, altına bakmadık yer bırakmıyor Evrim. Demek ki sevgili komşusu halüsinasyonlar görüyordu. Psikolojik sağlığı fena durumdaydı...
Rahatlıyor mu Viola? Hayır, hala tedirgin ve titriyor. Evrim'e "benimle kal" diyor habire.
Saat: 02.42
Evrim, "peki, peki" deyip sakin olmasını sağlamaya çalışıyor. Polisle olan bu görüşme ve onların kayıtlarında olan bilgiye göre, bu kadıncağız pek sağlıksız yaşıyormuş. Artık yalnız başına yaşayamayacak kadar perişan.
Polis, Yaşlı bakım servisini devreye koymuştur çoktan. On dakikaya kadar geleceklerdir.
Ve bir kaç dakika sonra sağlık ekibi beliriyor Viola'nın kapısında. Üniformalarını ve ellerindeki çantaları görünce rahatlıyor Evrim.
Artık Viola'da, o da büsbütün güvendeler. Evrim sarılıyor ona ve görevlilere teslim ediyor. Kapısını kilitleyıp saate baktığında 02:42 yi gösteriyor.
Acı ve buruk bir his kaplıyor Evrim'in benliğini. Boğazında bir hıçkırık büyüyor. Allak-bullak olmuş duyguları. Ancak, biraz da vicdanen rahatlamış gibi. Devesa düşününceleriyle yatağında büzüşüyor yine...
"Viola! Zavallı Viola!" Yıllar önce Evrim ona komşu geldiğinde hiç hoş karşılanmamıştı.Viola'nın yabancı düşmanlığı taşıdığı; en azından "yabancıdan" korktuğu belliydi. Zira Evrim, "yabancı" bir kültürün mensubuydu.
Onun görünümü ülkenin beyaz çoğunluğundan farklıydı. Irkçılarca aşağılanan "kara kafalı" mensubuydu. Bu ırkçı bakış her ülkede olduğu gibi burada da, özellikle Avrupa'lı olmayanları hedef alıcıydı.
Lanse edilen ırkçı düşünceye göre, beyaz ırk, en iyi insan ırkıydı. Korkuya dayalı bu yanlış yargı ve savlar, "yabancı" çoğaldıkça da, düşmanlığın halk arasında güçlenmesine yol açıyordu.
Dolayısıyla, korku ve yanlış kaygı Viola'ya da yansımıştı. Bu nedenle, Evrim'le karşılaştıklarında selam bile vermemişti.
Fakat Evrim, ısrarla selam vermeye, "hey" demeye devam etmişti. Israrla, "ben değil, o utansın. Zavallı ve cahil bir insan olduğunu davranışlarımla öğreteceğim ona" demişti.
Gerçekten de son yıllarda önyargılarını yenmişti Viola. En azından Evrim'in kötü ve tehlikeli olmadığını anlamıştı. Hem selam veriyor, hem de karşılaşıldığında çekincesiz sohbet ediyordu onunla. Evrim o günleri düşündüğünde, acı acı gülümsüyordu.
Evrim, ertesi gün, Viola'nın huzurevine alınmasına karar verilmiş olduğunu öğrendi.
" Zavallı Viola, umarım huzur bulursun!"
Ekim 2021 Sthlm/Viyana
(HK/PT)