Biyogüvenlik Kurulu, Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği Derneği’nin (BESD-BİR) başvurusu üzerine genetiği değiştirilmiş (GDO) üç soya ve bir mısır çeşidinin daha hayvan yemlerinde kullanılmasına onay verdi.
Kurul daha önce 7 soya ve 25 mısır geni olmak üzere toplam 32 genetiği değiştirilmiş ürünün ithalatına izin vermişti. Alınan son karar ile birlikte bu sayı toplamda 36 oldu.
Tıklayın - Dört Yeni İzin, GDO'lu Hayvan Yemi Sayısı 36'ya Çıktı
Ülkemizde genetiği değiştirilmiş mısır ve soya ürünlerinin sadece hayvan yemi ya da yem ham maddesi olarak kullanılmasına izin var. GDO’lu soya ve mısırın insanların yediği gıda maddelerinin üretiminde kullanılması yasak. Yani bir GDO’lu ürünü önce hayvan sonra insan yerse sorun yok; ama doğrudan insan yerse sorun var. Bu bir çelişki ama onun üzerinde durmayacağım.
GDO’lu mısır ve soya ithalini ortadan kaldıracak, yem sanayisinin dışa bağımlılığını azaltacak politikaların ne olduğu son yıllarda çok tartışıldı. Ancak tarımsal üretime zarar veren hükümet politikalarında bir değişiklik olmuyor. Ülkemizin gıdada dışa bağımlılığı yıldan yıla artıyor.
Yakın bir gelecekte GDO’lu ürün ithalinde bir değişiklik olmasını da beklemiyorum.
GDO’lu ürünlerin ne olduğu ve yaratacağı sakıncalar üzerine çeşitli yazılar var.
Bu yazıda gıdalarda GDO’lu ürün kullanılıp kullanılmadığını ve bunu anlamak için ne yapabileceğimize işaret etmek istiyorum.
Gıdalarımızda GDO var mı?
GDO’lu soya ve mısır büyükbaş, küçükbaş ve kanatlı hayvan ve kafes balıkçılığında kullanılan yemler dışında insani tüketim amacıyla üretilen çeşitli gıda maddelerinin üretiminde de kullanılabilir. Bunu engellemek olanaklı değil.
Geçmişte ülkemize ithal edilen pirinçte, bebek mamalarında GDO bulunmuş ve birkaç ay önce de ekmek üretiminde GDO kullanıldığı tespit edilmişti.
GDO’lu soya ya da mısır yüzlerce gıda maddesinin üretiminde kullanılabilir? Daha somut bir fikir vermesi açısında aşağıda kısa bir liste yer alıyor.
GDO’lu soya hangi gıda ürünlerinde kullanılabilir?
Sucuk, salam, sosis, köfte gibi et ürünleri ve et suyu tabletleri; soya yağı veya soya lesitini içeren gofret, çikolatalı krema, hazır çorba, patates cipsi, krem peynir gibi ürünler; soyadan yapılan soya etli kıyma, soya unu gibi ürünler; fındık ve fıstık ezmesi; çikolatalı ürünler; pastacılık ürünleri; başta ekmek olmak üzere çeşitli unlu mamuller; hazır çorbalar...
GDO’lu mısır hangi gıda ürünlerinde kullanılabilir?
Mısırdan elde edilen früktoz ve glukoz şurupları; gazoz, kola, meyve aromalı içecekler, meyve suları gibi çocukların çok tükettiği çeşitli meşrubat ve gazlı içecekler; reçeller, dondurmalar, şekerleme, pastacılık ve unlu mamuller (yaş pastalar, kekler, baklava, künefe…); ketçaplar, salata sosları; salam, sosis gibi et ürünleri; mısırözü yağı; bebek mamaları; hazır çorbalar…
Peki, bu ürünlerin üretiminde GDO’lu soya ya da mısır kullanılıyor mu? Bu sorunun yanıtını bilmiyoruz.
Bir gıda ürününde GDO’lu soya ya da mısır kullanılıp kullanılmadığını anlamanın tek yolu laboratuvar analizleri yapmak.
Analiz konusunda sorumlu kurum Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı. Ancak Bakanlığın bu konuda yaptığı çalışmaların olup olmadığını, eğer yapılıyorsa nasıl planlandığını, hangi gıda ürünlerinin analiz edildiğini ve ne gibi sonuçlar alındığını bilmiyoruz. Açıklanmıyor.
Kamu sağlığını yakından ilgilendiren konular “sadece uzmanların konuştuğu ve karar verdiği” bir çerçeveye hapsolmuş durumda. Bu çerçeve sağlıklı sonuçlar üretmiyor. Kamuyu doğrudan işin içine katmak, meseleye dâhil olabileceği bilgi kanalları oluşturmak bir uzmanın asli sorumluluklarından biri olarak görülmeli.
Neler yapılabilir?
Hayatımızı yakından ilgilendiren bu gibi konularda gerçek durumun ne olduğunu belirlemek ve konuya doğrudan müdahil olmamızı sağlayacak bilgileri üretmemiz bir gereklilik. Normal şartlarda üniversitelerin böyle bir işlev görmesi beklenir ama içinde olduğumuz şartlarda bu boş bir hayal olmaktan öte gitmez.
Dolayısıyla kamu kurumlarının asli sorumluluğunu yerine getirmediği, akademik kurumların işlevsizleştiği koşullarda kamusal fayda yaratacak bilgilerin nasıl üretileceği konusu üzerinde daha çok durmalıyız. Aksi takdirde yaptığımız açıklamaların, yazıların etkisi çok kısmi ve geçici oluyor.
Bu konuda yapılacak pek çok şey var ama bu yazıda GDO meselesi üzerinden somut bir öneriyi dile getireceğim.
Bağımsız bir platform ya da inisiyatif eliyle yürütülecek bir analitik çalışma ile GDO’lu mısır ya da soya içermesi muhtemel gıda ürünlerinin (ithal ürünler de dâhil) analiz edilmesi ve gerçek durumun ne olduğunun açığa çıkarılması şart.
Bu tip bir çalışmadan elde edilecek veriler kamusal bir tartışma için somut bir zemin oluşturabilir. Sadece GDO’lar değil pek çok alanda bunu yapmak bir gereklilik olarak görünüyor bana.
Yapılacak analitik çalışmanın masrafları başta tüketici hakları konusunda faaliyet gösteren örgütler; işçi sağlığı konusunda faaliyet gösteren sendikalar; ekoloji ve çevre sağlığı örgütleri; gıda mühendisleri, ziraat mühendisleri ve tabipler odası başta olmak üzere meslek örgütleri ile anne ve çocuk sağlığı konusunda faaliyet gösteren çeşitli örgüt ve inisiyatiflerin katkısıyla karşılanabilir.
Oluşturulacak bir fona maddi durumu elverişli yurttaşların bile katkı yapması mümkün olabilir. Bu işin hukuki çerçevesi nasıl oluşturulur şu an bilemiyorum. Üzerinde düşünmeye değer… (BŞ/EKN)