Gazeteci, yazar ve yönetmen Yuval Abraham tarafından kaleme alınan ve +972 Magazine’de yayımlanan bu makaleyi Diyar Saraçoğlu, bianet için çevirdi. Yazının ikinci bölümünü yayımlıyoruz, ilk bölümünü buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.
Ordu ve silah endüstrisindeki kaynaklara göre, Microsoft Azure yıllarca İsrail’in ana bulut sağlayıcısı olarak kabul edildi ve hizmetlerini Savunma Bakanlığı’na ve gizli bilgilerle ilgilenen ordu birimlerine sattı. Bir kaynağa göre Azure’un İsrail ordusuna gözetleme bilgilerinin depolanacağı bulutu sağlaması gerekiyordu ancak Amazon daha iyi bir fiyat teklif etti. İsrail Savunma Bakanlığı ile ilişkileri bilen bulut şirketlerinden kaynaklar, Amazon’un Nimbus ihalesini kazanmasından bu yana Azure ile agresif bir rekabet içinde olduğunu ve ordunun en iyi hizmet sağlayıcısı olarak onun yerini almayı umduğunu söyledi.
Comm-IT’den Kushnir, geçmişte “çoğu hükümet ve askeri kurumun Azure’a dayalı sistemler “geliştirmek ve oluşturmak için çok yatırım yaptığını” açıkladı. Ancak Azure Nimbus ihalesini kazanamadığı için Savunma Bakanlığı’nda Google ve Amazon sunucularına “belirli bir geçiş süreci” yaşandığını ve bu sürecin mevcut savaş sırasında hızlandığını da sözlerine ekledi.
Yüksek teknoloji sektöründeki kaynaklar, İsrail Savunma Bakanlığı’nın üç bulut şirketi için önemli ve “stratejik” bir müşteri olarak görüldüğünü söyledi. Bunun nedeni sadece işlemlerin büyük mali kapsamı değil, İsrail’in dünya çapındaki güvenlik kurumları arasında fikirlerin şekillendirilmesinde ve diğer kurumların benimsediği “eğilimlere” öncülük etmede etkili olarak algılanması.
Yıllarca Savunma Bakanlığı’nın tedarik politikasını yöneten ve bulut devleriyle temas halinde olan kişilerden biri, bu araştırma için +972 ve Local Call’a konuşan Albay Avi Dadon. Dadon 2023 yılına kadar Savunma Bakanlığı’nın satın alma idaresinin başında bulunmuş ve yılda 10 milyar NIS’den (yaklaşık 2,7 milyar $) fazla askeri alımdan sorumlu olmuştur.
“En iyi satış noktalarından biri”
Dadon, “[Bulut şirketleri] için bu en güçlü pazarlama,” dedi. “İsrail Savuma Güçleri’nin kullandığı ürün ve hizmetler dünyadaki en iyi satış noktalarından biriydi ve öyle de olacak. Onlar için burası bir laboratuvar. Elbette [bizimle çalışmak] istiyorlar.”
Dadon, AWS, Microsoft Azure ve Google Cloud temsilcileriyle İsrail’de ve ABD’ye yaptığı gezilerde birçok toplantı gerçekleştirdiğini söyledi. Dadon ayrıca bulut devleriyle Project Sirius adlı gizli bir ihale konusunda da temas halindeydi.
İlk olarak 2021 yılında İsrailli finans gazetesi Globes’ta haberleştirilen Sirius, Nimbus’tan çok daha hassas olarak değerlendiriliyor ve henüz herhangi bir teknoloji şirketiyle imzalanmadı. Mayıs ayında ordu, web sitesinde Sirius ihalesi çerçevesinde “[askeri] sistemlerin genel buluta (Nimbus) aktarılması” ve “çekirdek, operasyonel sistemlerin güvenlik bulutuna yüklenmesini hazırlamak” için “büyük bulut sağlayıcılarıyla birlikte çalışacak” bir uzman aradığını duyurdu.
Dadon, “Sirius [genel ve diğer ağlardan izole edilmiş] özel ve kapalı bir güvenlik bulutu ve yalnızca İsrail Savunma Güçleri ve Savunma Bakanlığı için tasarlanmıştır,” diye açıkladı. “Bunun neye benzeyeceği konusunda on yıldan uzun bir süredir tartışmalar yapılıyor.” Üç güvenlik kaynağına göre bu yeni bulutun internet bağlantısının kesilmesi ve büyük bulut sağlayıcılarının altyapısı üzerine inşa edilmesi ve tüm İsrail güvenlik kurumlarının gizli sistemler için kullanmasına izin vermesi bekleniyor.
Ölümcüllüğü artırma potansiyeli
Dadon’a göre genel bulut hizmetleri ordunun ölümcüllüğünü artırma potansiyeline sahip. “Ortadan kaldırılacak” bir kişiyi ararken, “görünüşte ilginç olmayan milyarlarca ayrıntı toplarsınız. Ama bunları saklamak zorundasınız. Her şeyi işleyip [hedefin] şu saatte burada olduğunu söyleyen bir ürün haline getirmek istediğinizde, beş dakikanız var, tüm gün ve geceniz yok. Yani açıkçası bilgiye ihtiyacınız var.”
Dadon sözlerine şöyle devam etti: “Bunu sunucularınızda [yapamazsınız], çünkü gereksiz olduğunu düşündüğünüz şeyleri sürekli olarak silmeniz gerekir.” “Burada çok kritik bir değiş-tokuş söz konusu. Bir kez buluta yüklediğinizde, ‘yerinde’ye geri dönmek neredeyse imkânsız. Yeni bir dünyayı tanımaya başlıyorsunuz. Zaten birkaç kat büyüklükte bilgi yüklediniz ve şimdi ne yapacaksınız? Silmeye mi başlayacaksınız?”
+972 ve Local Call’un daha önce yaptığı bir araştırmada ortaya koyduğu gibi, İsrail’in savaşın başında Gazze’ye düzenlediği saldırıların çoğu “Lavender” adlı bir programın tavsiyelerine dayanıyordu. Yapay zekânın yardımıyla bu sistem Gazze sakinlerinin çoğu hakkındaki bilgileri işledi ve aralarında küçük rütbelilerin de bulunduğu şüpheli askeri görevlilerin suikast için bir listesini çıkardı. İsrail sistematik olarak bu görevlilere özel evlerinde saldırdı ve tüm ailelerini öldürdü. Zaman içinde ordu, Lavender’ın yeterince “güvenilir” olmadığını fark etti ve kullanımı diğer yazılımlar lehine azaldı. +972 ve Local Call, Lavender’ın genel bulut şirketleri de dahil olmak üzere sivil firmaların yardımıyla geliştirilip geliştirilmediğini doğrulayamadı.
“Dizüstü bilgisayarınızın içinden savaşıyorsunuz”
Dembinsky, geçen ay verdiği konferansta Gazze’deki mevcut askeri operasyonu “ilk dijital savaş” olarak nitelendirdi. Gazze Şeridi’ne yönelik 2021 saldırısında da dijital imkânların kullanıldığı düşünüldüğünde bu biraz abartılı gibi görünse de, İsrail savunma kaynakları ordunun dijitalleşme süreçlerinin mevcut savaş sırasında önemli ölçüde hızlandığını söyledi. Onlara göre sahadaki komutanlar şifreli akıllı telefonlarla dolaşıyor, WhatsApp’a benzer (ancak şirketle ilgisi olmayan) operasyonel bir sohbette mesajlaşıyor, ortak bir sürücüye dosya yüklüyor ve sayısız yeni uygulama kullanıyor.
Gazze’de savaş operasyonları odasında görev yapan bir subay “Dizüstü bilgisayarınızın içinden savaşıyorsunuz” dedi. Eskiden “Düşmanınızın gözlerinin akını görür, dürbünle bakar ve patladığını görürdünüz. Ancak bugün, bir hedef belirdiğinde, dizüstü bilgisayar aracılığıyla [askerlere] ‘Tankla ateş edin’ diyorsunuz.”
Ordunun iç bulutundaki uygulamalardan birinin adı Z-Tube (Z, İsrail Savunma Güçleri’nin kısaltması olan Zahal’ın ilk harfi); askerlerin İHA’lar da dahil olmak üzere ordunun Gazze’deki tüm çekim cihazlarının canlı görüntülerine erişmesini sağlayan, YouTube’a çok benzeyen bir web sitesi. “MapIt” adlı bir başka uygulama ise askerlerin hedefleri gerçek zamanlı olarak işbirliğine dayalı, interaktif bir harita üzerinde işaretlemelerine olanak tanıyor. Bir güvenlik kaynağı +972 ve Local Call’a “Hedefler haritadaki en ağır katman” dedi. “Her evin bir hedefi var gibi görünüyor.”
Hunter
“Hunter” adlı ilgili bir uygulama Gazze’deki hedefleri işaretlemek ve yapay zekâ kullanarak davranış örüntülerini tespit etmek için kullanılıyor. Bu uygulama, İsrail Savunma Güçleri İçin Bilişim Teknolojileri konferansında, operasyonel kullanımlar için sistemler geliştirmeden sorumlu olan ve İbranice kısaltması Matzpen olarak bilinen birimin komutanı Albay Eli Birenbaum tarafından sunuldu.
İç bulutun askeri sunucularda yönetilmesi ve özel şirketlerin bulutlarına bağlanmaması gerekiyor, ancak birden fazla kaynak sivil bulut şirketlerinin operasyonel sistemlere de hizmet verebilmeleri için “güvenli” yollar olduğunu söyledi.
Eski bir üst düzey ordu BT yetkilisi ve şimdi Comm-IT’nin savunma bölümü başkanı olan Albay Assaf Navot, +972 ve Local Call’a verdiği demeçte, “İsrail Savunma Güçleri çok hassas, gizli şeyleri dışarı çıkarmaz -bu şeyler [havadan korunan askeri ağların] içinde kalır” dedi. Navot’a göre asıl zorluk, yapay zekâ hizmetleri gibi sivil bulut şirketlerinin “beynini” ordunun iç sistemlerine, “dışarıda yaşamadan getirmek, tam anlamıyla içeride yaşatmak. Yani her şeyi dışarıda olanla bire bir [eşit] olacak şekilde yapamazsınız ama çılgınca ilerleme kaydetmeyi başarırsınız.”
2022 yılında, o zamanlar Microsoft Azure’da çalışan ve şu anda AWS’de görev yapan yapay zekâ uzmanı Itai Binyamin, Dembinsky’nin Mamram biriminden bir grup mezuna bu sistemin “[Microsoft’un] yapay zekâ yeteneklerini şirket içinde, sunucularınızda, [internetle] bağlantısı kesilmiş bir ortamda bile dağıtmayı” mümkün kıldığını anlattı. Binyamin videoda yaptığı açıklamada, mezunlara Microsoft’un yüz tanıma aracının bir haber videosunu nasıl analiz ettiğini ve Hamas lideri İsmail Heniyye’nin videoda göründüğünü nasıl tespit ettiğini gösterdi.
Microsoft Azure’un web sitesi, bilgilerini güvende tutması gereken “stratejik ortaklar” için tasarlanmış “bağlantısız kapsayıcılar” adlı araçlara atıfta bulunuyor. Web sitesine göre bu araçlar transkripsiyon, çeviri, duygu tanıma, dil, özet, belge ve görüntü analizi ve daha fazlası için yetenekler içeriyor.
“Mahrem bilgiler”
Navot, dijital teknolojinin gelişim hızının çok yüksek olduğunu ve öyle ki ordunun “yetişmesinin” tek yolunun sivil piyasadan ve bulut şirketlerinden hizmet satın almak olduğunu açıkladı. “M16’ya [saldırı tüfeği] bakın. M16’yı en son Vietnam [Savaşı] sırasında yapmışlardı. Pek bir şey değişmedi.” Ancak Navot dijital yazılım söz konusu olduğunda, işlerin “yıllar değil aylar içinde” değiştiğini söylüyor.
Doğrudan operasyonel olmasa bile istihbarat malzemesinin sivil bir buluta yüklenmesi İsrail ordusundan bazı kişilerin endişelenmesine neden oldu. Bir ordu kaynağı “Bu konuda korkutucu bir şey var” dedi. “Ordunun bugün sahip olduğu bilgiler [işgal altındaki topraklardaki] pek çok insan hakkında mahrem bilgilerdir. Peki bunu para kazanmayı amaçlayan dev, özel ve ticari şirketlere teslim etmek mi?”
Diğer güvenlik kaynakları ise, belirli hedefler yerine genel olarak toplanan ham istihbaratın özellikle hassas olmadığını, çünkü ancak saldırı hedeflerine dönüştürüldüğünde hassas hale geldiğini söyledi. Kaynaklardan biri “İranlıların bu bilgilere [erişmesi] gerçekten korkutucu değil” dedi.
Mamram’dan sorumlu olan ve İbranice Lotem kısaltmasıyla bilinen Operasyonel Teknolojinin Güçlendirilmesi Bölümü’nün komutanı Tuğgeneral Yael Grossman, mayıs ayında katıldığı bir podcast yayınında mevcut savaşta sivil teknolojilere duyulan güvenin “kısa sürede çılgın bir sıçrama” sağladığını söyledi. Ancak Dadon, materyalleri buluta yüklemeyi “Bir Mercedes’in anahtarlarını başkasına teslim etmeye benzetiyor. Mercedes’i kullanmamalı mıyız? Kullanmamız gerekiyor. Peki nasıl? Bilmiyorum.”
“Filistinlileri öldürmek için kullanılan araçlara doğrudan katılım”
Amazon son yıllarda sadece İsrail ordusunun değil, birçok Batılı istihbarat kuruluşunun da bulut hizmetleri sağlayıcısı haline geldi. AWS, 2021 yılında Birleşik Krallık istihbarat kurumları GCHQ, MI5 ve MI6 ile “gizli” bilgileri depolamak ve yapay zekâ araçlarının kullanımını hızlandırmak için bir anlaşma imzaladı. Avustralya hükümeti de benzer şekilde bu ay Amazon’un sunucularında “çok gizli” istihbarat materyalleri için bir bulut oluşturmak üzere 1,3 milyar ABD doları yatırım yapacağını duyurdu. Teknoloji devi ayrıca diğer üç büyük şirketle birlikte Pentagon ile ABD Savunma Bakanlığı’na “tüm sınıflandırma seviyeleri” için hizmet verecek dev bir bulut oluşturmak üzere bir anlaşma imzaladı.
Amazon, sadece “verilerin uygun şekilde elde edilmesi, kullanılması ve korunması” ve “zararlı sistem çıktısı ve kötüye kullanımın önlenmesi” konularına atıfta bulunan “Sorumlu Yapay Zekâ Oluşturma” için belirsiz kurallar yayımlıyor. Microsoft’un Sorumlu YZ İlkeleri ve Yaklaşımı şu şekilde: “YZ sistemlerinin sorumlu bir şekilde ve insanların güvenini kazanacak şekilde geliştirilmesini sağlamaya kararlıyız.”
Google ayrıca, Google’ın “yapay zekâyı ... genel zarara yol açan veya açması muhtemel teknolojilerde; ... temel amacı veya uygulaması insanlara zarar vermek veya doğrudan zarar vermeyi kolaylaştırmak olan silahlarda veya diğer teknolojilerde ... uluslararası kabul görmüş normları ihlal ederek gözetim amacıyla bilgi toplayan veya kullanan teknolojilerde ... [veya] amacı uluslararası hukuk ve insan hakları ilkelerine aykırı olan teknolojilerde” tasarlamayacağını veya kullanmayacağını daha açık bir şekilde belirten bir Yapay Zekâ İlkeleri listesi de yayımlıyor.
“Apartheid İçin Teknoloji Yok”
Ancak No Tech For Apartheid’ın (Apartheid İçin Teknoloji Yok) aktivist ve örgütleyicilerinden Gabriel Schubiner, bu ilkelerin “gerçek bir etkisi olmadığını” çünkü bulut şirketlerinin bunları “ne kadar sorumlu olduklarını göstermek için PR olarak kullandıklarını” söylüyor. Ona göre, şirketlerin müşterilerinin hizmetlerini nasıl kullandıklarını gerçek zamanlı olarak bilmelerinin hiçbir yolu yok.
Daha önce Google’da çalışan ve Google çalışanlarının Gazze savaşında İsrail ordusu tarafından kullanıldığını iddia ettikleri teknolojinin tedarik edilmesine karşı düzenledikleri protestoya katılan Schubiner, Google’ın etik ilkelerini belirtirken her zaman “muğlak bir dil” kullandığını söylüyor. Dahası, şirketin İsrail ile yaptığı sözleşmelerin “her şeyden önce sivil kullanım için olduğunu iddia etmeye devam ettiğini, ancak Nimbus’taki eylemlerin çoğunun askeri kullanıma yönelik olduğunun açık olduğunu” söylüyor.
Bir savunma kaynağı +972 ve Local Call’a savaşın başlamasından bu yana ordu ile bulut şirketleri arasındaki yeni sözleşmelerin çoğunun Nimbus ihalesi aracılığıyla gerçekleştirildiğini söyledi. Ancak ordu, Savunma Bakanlığı ihaleleri veya Nimbus Projesi’nden önceki sözleşmeler yoluyla da bulut şirketleriyle bağ kurabilir ve bu bağları derinleştirebilir. +972 ve Local Call istihbarat bilgilerinin depolanması için kullanılan AWS bulutunun Nimbus Projesi kapsamında satın alınıp alınmadığını teyit edemedi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nde dijital haklar uzmanı olan Zach Campbell, “Her iki şirket de Nimbus Projesi’ne katılmadan önce insan hakları konusunda ne tür bir durum tespiti yaptıklarını kamuoyuna açıklamadı” dedi. “Teknolojilerinin izin verilen kullanımı açısından hangi kırmızı çizgiler olduğundan bahsetmediler.”
İsrail askeri birimlerinin buluta geçmesine yardımcı olan Kushnir, bulut şirketlerinin İsrail ile ortaklıklarına karşı yapılan protestoların başarılı olmasından korkmuyor. “Aynı şirketlerin ABD, İngiltere ve NATO’da benzer hükümet bulutları ile askeri bulutları yönettiğini unutmamalısınız” dedi. “Bunlar yeni kurulmuş şirketler değil, küresel bilişim devleri.”
Filistinlilerin dijital hakları
Filistinlilerin dijital haklarına odaklanan 7amleh - Arap Sosyal Medyayı Geliştirme Merkezi’nin yönetici direktörü Nadim Nashif, bulut şirketlerinden temel talebinin “ürünlerinin insanlara zarar vermek için kullanılmadığından emin olmaları” olduğunu, ancak bunun pratikte böyle olmadığını söyledi. Ona göre, insan haklarıyla ilgili söylemlerine rağmen, bulut devlerinin ürünleri İsrail ordusu da dahil olmak üzere “insanlara baskı yapan hükümetlere ve rejimlere” satılıyor.
Nashif, bulut şirketlerinin projelerinin ve ortaklıklarının denetlenmemesiyle ilgili olarak şunları ekledi: “Yerel bağlamda, bir işgal durumunda, [bu hizmetlerin] askeri kullanım için mi, işgal ordusuna mı yoksa sivil kullanım için mi satıldığı sorusu çok daha önemli hale geliyor.” Ona göre İsrail’de özel sektör ile ordu arasında var olan yakınlık, kırmızı çizgiler olmaksızın işbirliğini kolaylaştırıyor ve bu da “[Filistinliler] üzerinde daha fazla kontrole yol açıyor -savaş sırasında daha da fazla.”
Filistinli düşünce kuruluşu El Şabaka’nın ABD politikaları uzmanı Tarık Kenney-Shawa, “ABD’nin İsrail’e sağladığı doğrudan askeri yardıma -mühimmatlar, savaş uçakları ve bombalar- her zaman çok fazla odaklanılıyor, ancak hem sivil hem de askeri ortamları kapsayan bu ortaklıklara çok daha az dikkat ediliyor” dedi. “Bu, suç ortaklığından öte bir şey: Filistinlileri öldürmek için kullanılan araçlara doğrudan katılımları ve İsrail ile işbirlikleri söz konusu.”
Google ve Microsoft, İsrail ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki ofislerinden gelen çok sayıda yorum talebine yanıt vermeyi reddetti. Amazon Web Services şunları söyledi: “AWS, dünya lideri bulut teknolojimizin avantajlarını nerede olurlarsa olsunlar tüm müşterilerimizin kullanımına sunmaya odaklanmıştır. Çalışanlarımızın güvenliğini sağlamaya, bu korkunç olaylardan etkilenen iş arkadaşlarımıza destek olmaya ve savaştan etkilenenlere yardım etmek için insani yardım ortaklarımızla birlikte çalışmaya kararlıyız.” (DS/TY)