Son üç yıldır, Gazze'deki bir buçuk milyon insan tam bir kuşatma altında yaşıyor. İsrail sadece, yine İsrail hükümetinin Gazze Şeridi'ni kapatma politikası nedeniyle ortaya çıkan ihtiyaçları karşılamaya yetmeyen insani yardımların içeriye girmesine izin veriyor. Filistinlilerin ise, enklavlarının dışına çıkıp girmeleri yasak.
Gazze'ye Aralık 2008 ile Ocak 2009 arasında yapılan ve Dökme Kurşun Harekatı adı verilen son topyekün askeri saldırıda bin 400 Filistinli öldürülürken ve binlercesi yaralanırken dünyanın gözü bu dar enklavdaydı.
Sadece 22 gün içerisinde, Gazze tarihinin en büyük yıkımını yaşadı. Sivil altyapıya yönelik saldırılar askeri altyapılara olanlar kadar şiddetliydi.
Bu olayın neden olduğu travma ve etkileri o 22 gün ile sınırlı kalmayacak... Özellikle de genç kuşak söz konusu olduğunda...
Ancak gerçekte, Gazze gençliği, uzun yıllardır günlük hücumlar ve hava saldırılarıyla şiddete; ve aslında, enklavı Hamas'ın devralmasıyla 2007'de İsrail tarafından ilan edilen resmi kuşatmadan önceki yıllarda da yaşanan kapatmaya katlanıyor.
Çocuklar intikam peşinde
Gazze'nin nüfusunun neredeyse yarısının gençlerden oluştuğu göz önünde bulundurulduğunda, tam da yurtdışında eğitim almak, işgal altındaki ülkelerinin dışındaki gerçekleri görmek, dünyayı tecrübe etmek istedikleri bir zamanda, bu yapılan, çok zalim bir kolektif cezalandırma yöntemi.
Kuşatılmış şeritlerinden hiç çıkmamış, yabancılarla hiçbir etkileşime girmemiş, ve hatta, öldürme ve yok etme niyetli düşman askerleri dışında, hiçbir İsrailli ile tanışmamış bir Filistin kuşak söz konusudur.
Psikologlar, şiddetli ve saldırgan tavırlarda endişe verici bir artıştan bahsediyorlar.
Gazze Toplumu Akıl Sağlığı Programı'nın araştırmasına göre, Gazze'de, yaşı 17'ye kadar olan çocukların yarısı, "sık sık" veya "neredeyse her zaman" yakınlarının ölmesinden sorumlu olanlardan intikam almayı düşünüyor.
Araştırmaya katılan çocukların yarısı savaşta yakın bir akraba veya arkadaşlarını kaybettiler, yüzde 54'ü insanların roketlerle katledildiğini gördü.
Yüzde 90'dan fazlası yaşadıkları bölgenin İsrail toplarının bombalarını yaşadı, jetlerin sonik seslerini duydu. Aynı oranda çocuk, bombardımana şahit oldu ve televizyonda parçalanmış cesetler gördü.
"Tanrı neden Yahudileri yarattı?"
"Gazze'deki tüm çocuklar risk altında," diyor Gazze Toplumu Akıl Sağlığı Programı'nın kıdemli psikologu Hasan Zeyada.
"Hayattaki tüm engellerle başa çıkmanın yolunun şiddet ve saldırganlık olduğunu öğreniyorlar. Kendilerini çaresiz ve güçsüz hissediyorlar, anne-babalarının kendilerini koruyamayacağı duygusunu yaşıyorlar.
"Bu da, kendilerini savaşçı ile, hatta - Tanrı gibi - mutlak gücü temsil eden İsrail askeri ile özdeşleştirmelerine neden oluyor.
"Altı yaşında bir çocuk, Tanrı'nın neden Yahudileri yarattığını sordu," diyor Zeyada. "Yahudiler ve İsrailliler arasında bir ayırım bile yapmıyorlar."
Birleşmiş Milletler'in, Güney Afrikalı hakim Richard Goldstone'un başkanlığında Gazze savaş suçları konusunda yaptığı bir araştırmada, özellikle vurgu yapılan bir olay, kendi evlerinde babalarının öldürülmesine şahit olan üç ile altı aşlarındaki iki çocuğun annesi ile ilgili...
İsrailli askerler onu sorgularken ve evlerinin altını üstüne getirirken, çocuklar, annelerine kendilerinin de öldürülüp öldürülmeyeceğini soruyorlardı.
Rapora göre, "Anne, onları rahatlatmak için yapabileceği tek şeyin şahadet getirmelerini söylemek olduğunu hissetti."
Sürekli travma
Ancak, Hasan Zeyada'ya göre, travma sonrası stres bozukluklarından bahsetmek yanlış olur, çünkü gençler zaten "sürekli bir travma halinde yaşıyor." Savaştan önce bile hayatı felç eden kuşatma ve sert hizipler-arası bölünmeler çocukları derinden etkiliyordu.
"Kuşatma, iç bölünmeler ve savaş, çok büyük bir çaresizlik duygusu yaratıyor," diyor Dr. Zeyada. "Tüm insanlar, ihlalleri ve şiddeti durdurmak için hiçbir şey yapamayacaklarını hissediyorlar. Bu çok acı verici bir duygu."
BM kadınlar için gelişim fonu için çalışan Heba Zayyam'a göre, kültürel olarak aile lideri olmaya alışkın yetişkin erkekler çaresizlik hissi ile içlerine kapanırken, kadınlar önemli ailevi kararları tek başlarına vermek durumunda kalıyorlar.
Bu da, genç kızların eğitimlerine devam etmek ve kendilerini geliştirmek gibi hayallerinin peşinden gitmekten mecburen vazgeçmelerine yol açıyor.
Sadece hayatta kalmak
"Ben 10 yıl önce Ürdün Üniversitesi'nde okudum," diyor Zayyam. "Şimdi, genç kadınların yurtdışında okumaya gitmesi uygun görülmüyor. Gazze'nin dışına hiç çıkmamış, bir sinemanın neye benzediğini hiç bilmeyen ve dışarıdaki dünyanın nasıl olduğunu bilmeyen yeni bir kuşak yetişiyor."
24 yaşındaki Ahmed Hamad'ın anlattığına gibi, akraba ve yakın arkadaşların öldürüldüğüne ve 'güvenli yerlerin' yerle bir edildiğine şahit olurken, sürekli olarak savaş, askeri saldırı ve iç çatışma tehdidi altında yaşamak, insanların sadece hayatta kalmak için mücadele etmesine neden oluyor.
"Tüm dünyada hayata farklı açılardan bakan insanların tersine, hayat burada, güvenlik arayarak geçirilen zaman haline geldi," diyor Ahmed.
"Gazze'de hayat bu şekle büründü ve bunun da çok büyük olumsuz bir etkisi var. Ne zaman kendiniz için bir şey yapmak isteseniz, bir yerde vakit geçirmek isteseniz, sizin iyiliğinizi düşünen arkadaşlarınız ve akrabalarınız kendi güvenliğiniz için sizi engelliyor.
"Size gitmemenizi, bir gün her şeyin daha iyi olacağını ve o zaman gidebileceğinizi söylüyorlar. Ve o gün hiç gelmiyor. Aynı zamanda, gidecek hiçbir yer yok. Sokakta yürüyebilir ve belki yürürken öldürülebilirsiniz. Gittiğim spor tesislerinin çoğu tahrip edildi. Herkes denize gidiyor ve orada bile birçok saldırı yaşandı. Yapacak birşey bulsanız bile, bu çok uzun sürmüyor."
Televizyon ve yemek
Ahmed'in endişeleri, Gazze'yi boş zaman kavramının artık anlamını kaybettiği bir hapishane veya ıssız bir adaya benzeten 28 yaşındaki Mohannad Meshal'in düşüncelerine de ayna tutuyor.
"Sürekli olarak televizyon seyrediyoruz ve yemek yiyoruz," diyor Meshal.
"Üretim olmadığı için insanlar çalışmadan para alıyor. Para PA'dan, dışarıdan geliyor, birçok insani yardım var... Burada herkesin karnı tok ama insan olarak hiçbir hakları yok.
"Evinizde bir hayvan besleyebilirsiniz. Bir kedi veya köpek... Onu yedirebilirsiniz ama bir köşede hapsedilmiş halde tutabilirsiniz. Biz de aynen bu durumdayız. Sadece yemek yiyoruz, bölge ülkelerden para alıyoruz ve hiçbir şey üretmiyoruz.
"Bu durum sosyal olarak bize çok zarar veriyor. Ortaya birçok yeni problem çıkıyor. Kafanızı ve zamanınızı dolduracak hiçbir şey olmadığı zaman aptalca, akıldışı şeyler düşünmeye ve yapmaya başlıyorsunuz.
Sigara, uyuşturucu ve ağrı kesici
"Buradaki gençlerin çoğu 12 yaşından önce sigara içmeye başlıyor. Gerçeklerden kaçmak için uyuşturucu ve Tramal gibi çok güçlü ağrı kesiciler kullanıyorlar.
"Tüm bunların üzerine, 2007'deki kuşatma ve iç savaşın ardından, Gazze'de savaş koşulları ortaya çıktı. Şu anda insanların çoğunluğu kendilerini çaresiz hissediyor. Benim ilkelerim ve değerlerim var, ama belki bir gün ben de bunlardan vazgeçeceğim."
Yıllar boyudur yaşadıkları tüm bu zorluklara ve kaybettikleri fırsatlara rağmen bazı Filistinli gençler hala hayata olumlu bakmayı becerebiliyorlar.
Rap bir "misyon"
28 yaşındaki Fadi Baheet ve 22 yaşındaki Madi Mohammed Al Masri Gazze'deki birkaç rap müzik grubundan birindeler. Fadi Darg Team grubunun sanat direktörü ve yönetmeni. Madi ise rapçılarından biri.
"Şarkılarımızın sözleri Filistin'den, işgalden ve sokaktaki Filistinlilerin çektiklerinden bahsediyor. Onlar adına konuşuyoruz," diye açıklıyor Fadi.
"Birlik olmak üzerine bir rap şarkısı yaptık. İki tarafı da biraraya gelmeye davet ettik. Çünkü eğer birarada olurlarsa hiçkimsenin yıkamayacağı bir güç oluşturabilirler. Ama ayrı olmaları, sahip olabileceğimiz en zayıf pozisyon. Bu bölünmüşlük ile asla hiçbir yere varamayacağız."
Madi şarkı söylemeyi ve Darg Team grubunda yer almayı bir "misyon" olarak tanımlıyor.
"Aşktan bahsettiğimizde bile laf dönüp dolaşıp içinde bulunduğumuz duruma geliyor, çünkü bu günlük hayatımızı tayin ediyor," diyor Madi.
Grup, BM Filistinli Mültecilere Yardım ve Çalışma Örgütü'nün okullarında ve kreşlerinde de rap seansları düzenleyerek çocukları, isteklerini dile getirmeye teşvik ediyorlar ve enerjilerini kanalize etmelerini sağlıyorlar.
"Yazı ile olsun, şarkı ile olsun veya silahlı direniş olsun, hepimiz direnişin bir parçasıyız, çünkü işgal altındayız... Avrupa kendi devrimlerini yaşadı, biz de bunu yaşamalıyız," diyor Fadi.
"Çocuklara ne düşündüklerini, arzularının ne olduğunu soruyoruz. Düşüncelerini değiştirmeye çalışmıyoruz, enerjilerini kanalize etmeye çalışıyoruz. Durumumuz ile ilgili sadece şikayet etmek istemiyoruz. Bu balondan çıkalım. Hala hayatta olduğumuz için müteşekkir ve minnettar olmalıyız. Tek sorunumuz işgal değil. Filistin Gazze'den ibaret değil."
Madi ekliyor: "Burası benim evim. Yaptığım her şey evim için. Direniyorum, çünkü evimde özgürce yaşamak istiyorum. Hepimiz gitmek istiyoruz ve bunun bir nedeni var. Dışarıya çıkmak istiyoruz. Sesimizi duymayan, Filistin'in yüzünü görmeyen kalmasın istiyoruz. İnsanlarla birebir tanışmak istiyoruz.
"Birçok kişi hepimizin terörist olduğunu, tek istediğimizin Yahudileri öldürmek olduğunu sanıyor. Bunu değiştirmek istiyoruz. Şu anda çok güzel modern bir kafede oturuyoruz. İnsanlar futbol maçı izliyor, nargile ve kahve içiyor... Bunlar tüm dünyadaki insanların yaptığı çok normal şeyler."
Mohanned ise o kadar iyimser değil: "Gazze bana bir sonraki günü düşünmemeyi öğretti, çünkü birçok hayal yokolup gidiyor. Kaybetmemek için hiç hayal kurmamak ve büyük umutlar içine girmemek lazım. Sadece şu anı yaşıyorum - asla geçmişe ve geleceğe bakmıyorum." (KS/EAY)
* Karl Schembri'nin metnini İngilizceden Türkçeye Esra Aygın Yalgın çevirdi.