25 Temmuz'da aynı olayla ilgili beş farklı haber var. Haberlere göre, güvenlik görevlisi M.T., karısının "aldattığı"ndan şüpheleniyor, gece vardiyasındaki işinden eve erken dönüyor, evde eşi S.T.'yle ve erkek G.E.'yle –bazı haberlere göre içki içerken, bazı haberlere göre "çiğ köfte" yaparken karşılaşıyor. Daha sonra S.T.'yi ve G.E.'yi bıçakla öldürüyor.
Bastı, yakaladı, çıldırdı, öfkeli koca, cinnet geçirdi
Milliyet'te Mustafa Kurtaran imzalı haberin başlığı "Eşini arkadaşıyla yakaladı ve öldürdü". Metinde öfkeli koca, cinnet sözcükleri geçmiyor. Ama aynı haberin bir gün önce Milliyet'in İnternet yayınındaki başlığı"Karısını mesai arkadaşıyla yakaladı: 2 ölü". İlk cümlede "öfkeli koca" geçiyor. Son paragrafta "yakaladı" ve "cinnet geçiren" sözcükleri var.
Hürriyet'te Şefik Dinç-Hasan Örnekoğlu imzalı haberin başlığı "01.00'deki tablo kocayı çıldırttı". Spotta "İşten erken dönüp, eşini iş arkadaşıyla yakalayan koca, çılgına döndü" yazıyor. İlk paragrafta "Çılgına dönen koca, eşini ve sevgilisini bıçakla delik deşik etti" cümlesi yer alıyor.
Vatan'daki haber Mehmet Ali Demir-Hüseyin İstemi imzalı. Başlık "Eşini arkadaşıyla bastı!" Spotta "Güvenlik görevlisi koca, eşini iş arkadaşıyla çiğ köfte yaparken görünce çılgına döndü ve ikisini de delik deşik etti" yazıyor. İlk paragrafta "çılgına döndü", daha sonra öldüren kocanın ağzından yazılan bölümde de "çılgına döndüm" ifadeleri var.
Akşam'da Barış Yıldırım-Mete Yılmaz imzalı haber "Eşini arkadaşıyla bastı, ölüm saçtı" başlığını taşıyor. Yine "yakaladı", "cinnet geçiren adam" sözleri var. Aynı "çılgına döndüm" ifadesi bu haberde de yer alıyor.
Haber hangisi?
Gazeteciler için kadına yönelik şiddet, aile içi şiddet eğitimlerinde gazetecilere en çok dikkat etmeleri gereken konulardan birinin haberi nasıl çerçeveleyecekleri olduğu anlatılır. Kadına yönelik şiddetin kendisinin görünmez kılınması, haberin bu bağlamın dışında verilmesinin kadına yönelik şiddeti nasıl meşrulaştırdığı, "normal"leştirdiği gösterilir.
Bütün bu "aldatma", "basma", "yakalama" sözleri, "çılgına döndü", "çıldırdı", "cinnet geçirdi" ifadeleri, aslında kadını öldüren erkeğin "mazereti" haline geliyor. Cinayetin "hafifletici sebepleri" muhabir-editör tarafından sunulmuş oluyor. "Koşullar buysa, sonuç da böyle olur" düşüncesinin okurda yeniden üretilmesi, kadın katlinin onaylanması demek bu.
Bu durumda ilk sorulan itiraz sorularından biri "Ne yani, bu haberi vereyecek miyiz" oluyor. Elbette verilecek. Ama sorunun şiddet olduğu, bu şiddetin bir toplumsal arka plan taşıdığı, şiddeitn mağdurlarının ne yaşadığı, şiddetin olmayabileceği, şiddetten korunmanın yollarıyla birlikte. Şiddet bir hak ihlali olarak haberdir; pornografik bir öykü olarak değil.
"Haberi renklendirin biraz"
Kadın odaklı habercilik, aile içi şiddet, kadına yönelik şiddet eğitimlerinde karşılaştığımız, birlikte çalıştığımız gazetecilerin, muhabirlerin çok sık söyledikleri, hatta yakındıkları bir durum var. Bunu daha çok kadın muhabirlerden duyuyoruz. Kadını odağına alan bir haber dili tutturmaya çalıştıklarında, editörlerden "Olmaz böyle, renklendirin bu haberi" dendiğini anlatıyorlar.
"Renklendirmek" haberi pornografik hale getirmek demek aslında. Şiddeti sıfatlarla bezeyip, metni "seksi" kılmak. Bu yüzden "bıçakla öldürdü"nün yanına -ya da yerine- "delik deşik etti" sözleri yerleştiriliyor. Bu yüzden haber, sanki gazeteci şahsen bütün olanlara tanık olmuş da anlatıyormuş gibi sunuluyor.
Gazetecinin erkek şiddetine "tahrik indirimi"
Bu yüzden haber bir kadının öldürülmesi değil, "aldatan kadının cinnet geçiren koca tarafından cezalandırılması" metnine dönüşüyor.
Kadın hakları savunucuları, yıllardır kadına yönelik şiddetle, kadın katliyle ilgili yasalarda "tahrik indirimi" ifadesinin kalkmasını savunuyorlar. Bu kadına yönelik şiddetin cezasızlığını garantileyen bir kavram çünkü.
Bu haberlerle, gazeteciler de öldüren, şiddet uygulayan erkeği kendi "tahrik indirimlerinden" yararlandırmış oluyor. (TK/EZÖ)