Arkadaşlarımla konuşurken bianet’te staja başlayacağımı söylediğimde herkesin aklında tek bir soru vardı: Matematik okuyan bu insan neden gazeteciliğe merak saldı ve bunu gerçekten başarabilecek mi?
Aslında kendi içimde de bu soruyu çok kez sormuştum. Fakat asla geçerli bir sebebim yoktu, içimden böylesi geliyordu. 2 Eylül günü Leyla’nın kapıyı açmasıyla ofise ilk adımımı attığım andan itibaren kafamda bazı şeyler netleşmeye başlamıştı. İlk haberimi yayımladıktan sonra ise farkına vardım ki Boğaziçi’nden tüm ülkeye, belki de hepimize dayatılan tüketim hırsını yenmek için bir adım atmış, içimdeki üretme isteğini körüklemiştim. Bunun bende oluşturduğu hissiyat ise çok özel ve güzeldi.
Hayatı boyunca tekdüzelikten zevk alan ben, bir günü diğerini tutmayan ve gündemin sürekli değiştiği bu meslekten nasıl keyif alabilirdi, gerçekten bilmiyorum. Ancak tek bildiğim şey, her ne kadar zorlayıcı ve yorucu olsa da her gün yeni bir sorumluluk almanın ve yeni bir deneyim kazanmanın bana ne kadar çok şey kattığıydı.
IPSC hakkında yaptığım haberi asla unutmayacağım. Bu alanda bir boşluk olduğunun bilincinde olarak günün birinde İrlanda ile ilgili bir şeyler yapmak istiyordum. Fakat, tesadüfen bu kurumun varlığını öğrenmem ve sonrasında başkanı ile röportaj yapmam, benim için gerçekten de staja başlamadan önce tahmin dahi edemeyeceğim bir şeydi.
Bir buçuk sene önce yurtta kalırken bir gece en yakın arkadaşlarımdan Furkan’la sohbet ederken ona, ileride gerçekleştirmek istediğim en büyük hayalimin “dünya halklarına ve insanlığa ‘gerçekten’ faydalı olacak bir şeyler yapmak” olduğunu söylemiştim. Tabi ki, şu an bu noktadan çok uzakta olsam da bu uğurda bir adım attığımı hissediyorum ve bu da beni çok mutlu ediyor.
Gerek ofis içerisinde gerekse de dışarıda Aren’in bana verdiği destek ve samimiyeti asla unutmayacağım. Tuğçe ile birbirlerine takılmaları, beraber çektiğimiz tatlı fotoğraflar ve ufkumu açan sohbetlerimiz benim için her zaman çok değerli olacak. Ofiste hep birlikte Ciwan Haco dinlemelerimizle, Tuğçe’nin gündemdeki konular üzerine niş yorumlarıyla, beraber Kıvılcım’da içtiğimiz çaylarla hem bianet hem de Aren ve Tuğçe kalbimde ayrı bir yer kazandı.
Yine, eski bianet stajyeri sevgili dostum Nur’un bana verdiği destek ve moral gerçekten çok değerliydi. Aynı gün staja başladığım ve yol arkadaşı olduğumuz Deniz’in tüm ofise verdiği tatlı hediyeler de beni çok duygulandırdı.
Farklı haberlerde editörlüğümü yapan; Boğaziçi Üniversitesi, anadili, eğitim, siyaset gibi geniş bir çerçevede çok keyif aldığım sohbetler ettiğimiz ve ofisten geç çıktığım günlerde şarkı ve kahve dostum olan Ruken’i tanımaktan büyük keyif aldım.
İlk haberimin editörlüğünü yapan ve habere harika bir çehre kazandıran Hikmet’in, pek çok farklı konuda beni yönlendiren ve özellikle uluslararası haberlerle ilgili bana farklı bir bakış açısı katan Vecih’in, işe aynı gün başladığımız Barış’ın, beraber sahaya inmek için can attığım ve hep birbirimize takıldığımız Ali’nin, her okuduğu haberimden sonra yorumlarıyla beni destekleyen Evrim’in, yaptığı şakalarla ve enerjisiyle beni güldüren Korcan’ın ve yapmak istediğim haberlerde desteğini esirgemeyen Murat’ın yeri, bende her zaman çok ayrı olacak.
Bana her zaman çok sıcak ve samimi davranan Leyla’yı unutmam mümkün değil. Bana mahalleden yolladığı fotoğraflar, sıcak kandil mesajları ve ofisteki esprileri her zaman aklımda olacak. Ayrıca, o kahve falı da muhakkak bakılacak :)
(ET/AS)