Bir süredir telefon arkadaşlığımız olan gazeteci Hacı Boğatekin'in yargılandığı davayı izlemek için Adıyaman Gerger'deydik.
Hani, yazdığı "Feto ve Apo" yazısı nedeniyle savcının, ifadesini alırken "Teröriste ne dersen de, sen nasıl Fethullah Gülen Hazretleri Hoca efendiye Feto dersin. Gelecek sayıda çabuk özür dile yoksa seni yakarım" dediğini ileri süren gazeteci.
Böyle bir şey denmiş olabilir mi, olamaz mı? Bilmiyoruz. Şimdi gazeteci "Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs", "iftira" ve "hakaret"ten yargılanıyor, yetmedi 47 gündür de hapishanede.
Tebligat yapılamayana tartaklama; diğerine kelepçe
Nemrut Dağı yakınlarında, dört binden az nüfuslu Gerger İlçesi'ne varmamızdan kısa süre sonra ard arda iki vahim durumla yüzleşiyoruz.
Gelişimizden beş dakika önce, "adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs"ten suçlanan ancak yargılanacağına dair duruşma gününe kadar hiçbir tebligat yapılmamış gergerim.com sitesi sahibi Cumali Badur, Adliye karşısındaki bir yazıhanede apar topar tartaklanarak gözaltına alınmış...
Bu durumun üzerimizdeki şaşkınlık ve öfkeyi üzerimizden daha atmadan, bundan yarım saat gazeteci Hacı Boğatekin'i, bulunduğu Kahta Cezaevi'nden adliyenin önüne getirdiler. İlk defa onunla yüz yüze geleceğimiz için dikkatimiz ilk olarak sarı taksiden çıkarılan gazeteciye takılıyor.
Ancak buna yoğunlaşamıyoruz bile, çünkü 2008 Türkiye'sinde bir gazetecinin elleri kelepçeli adliyeye getirildiğini görüyoruz; kahroluyoruz. Toplumda bolca itibar gören suçlular bulundukça bir basın temsilcisine, suçu ne olursa olsun, kelepçe vurulmasına karşıyız.
"47 gündür hapisteyim, astımım var, rahatsızım..."
Basın Konseyi adına Gerger'e gelen Doğu ve Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti başkanı Faruk Balıkçı ile birlikte aynı manzarayı adliyenin koridorlarında da görüyoruz. 58 yaşındaki gazeteci, silahlı jandarma görevlilerinin üzerinden kelepçeli ellerini gösteriyor, medya temsilcilerine...
Bir süre bekledikten sonra izlemeyi beklediğimiz davaların sayısı üçe çıkıyor. Savcı Sadullah Ovacıklı'nın tutuklamaya neden olan davası ile Gerger Müftüsü'nün açtığı diğer bir davanın dışında yine Savcı Ovacıklı ve Jandarma Bölük Komutanı Hakan Ragıp Yüceer'ın açtığı üçüncü bir davanın olduğu söyleniyor.
Gerger Asliye Ceza Mahkemesi'nde yedi saat süren yargılamaların sonuncusunda, gözleri önünde altı polis memurunun aleyhinde tanıklığını dinleyen Boğatekin, ''47 gündür tutukluyum. Astım rahatsızlığım var ve bu durum beni rahatsız etmektedir. Tahliyemi istiyorum'' diyor.
"Bu kişi kaçabilir, hem de gazeteci; baskı yapabilir"
Ancak iddianameyi kaleme alan ve aynı zamanda duruşmada Cumhuriyet savcısı olarak yer alan Savcı Sedat Turan, şu mütalaayı sunuyor:
"...CMK'nın 100/4 ve Çocuk Koruma Kanunu'nun 21. maddesindeki istisnalar dışında bütün suçlarda koşulları bulunması durumunda tutuklama kararı verilebilir. Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 5. maddesinde yer alan tutuklama için yeterli şüphe öngörmesine rağmen TCK'da bu hususta kuvvetli şüphenin arandığı, TCK'nın tutuklama bakımından sanık lehindedir.
"Sanığın üzerine atılı suçları işlediğine ilişkin kuvvetli suç şüphesinin varlığı, mesleği de göz önünde bulundurularak dinlenmemiş tanıklar ve mağdur üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunulması hususunda kuvvetli şüphe oluşturması, atılı suçlar için kanununda öngörülen cezaların üst sınırları, işin öneminin verilmesi beklenen cezayla orantılı olması nedeniyle tutukluluk halinin devamına karar verilmesi talep olunur..."
Uçakla İstanbul'dan kendisi gelen bir gazeteci, mahkemenin de "Kaçabilir, saklanabilir, baskı yapabilir, büyük ihtimalle suçludur" kararıyla 30 Haziran'a kadar hapiste kalacak.
Gazeteciler kelepçelenmemeli!
Adıyaman'da görüştüğüm haberciler Gergerli gazeteci Boğatekin'i "ideolojik", "sivri kalem", "çok radikal" ve "PKK yanlısı" şeklinde niteliyorlar. O ise, duruşma sonrası kelepçeli götürülürken, "Bu bir Fethullah Gülen davasıdır" diye bağırmaya çalışıyordu.
Boğatekin haksız da, haklı da olabilir. Ancak davasının hiçbir önemi yok mu? Bir gazetecinin tutukluluğunu haberleştirmek için yüzde yüz haklı olmasını mı bekliyoruz? Gazeteciler kelepçelenmemeli; hepimiz bunun için çalışmalıyız! (EÖ/EZÖ)