Makalenin İngilizcesi için tıklayın
Hafız Akdemir… 27 yaşında ve henüz mesleğinin baharında 8 Haziran 1992'de Diyarbakır’da katledildi.
O dönem köy boşaltmalar, işkenceler ve 1990’lı yılların karanlık olaylarını manşetlerine taşıyan Özgür Gündem Gazetesi’nin muhabiriydi.
Derin devletin bölgede tetikçilik yaptırdığı Hizbullah ile ilgili dosya-haber hazırlığı yaptığı dönemde, evinden işyerine giderken silahlı saldırıya uğradı.
Hafız kardeşlerin en küçüğüydü. Aynı gazetede o kalemşör, ben de ofis boydum. Her sabah birlikte işyerine gittiğimiz için de cinayetin tek görgü tanığı oluverdim.
Hafız Akdemir, annesi Şefakat Akdemir, kızkardeşleri Fahriye Bulut, Edibe Maltaş ve yeğenleriyle birlikte (Mart 1992)
"İşe geç kalmayalım"
Hiç unutmam.
Öldürülmeden bir önceki gece geç saatlere kadar kitap okumuş, “Yeğen yarın pazartesi, saatini ayarla, geç kalmayalım” demişti.
Kapı komşuyduk. Sabah saat 08.15’te telefonlaştık, 08.25’te binanın önündeydim. Büroya doğru giderken Palu Fırını’nın olduğu sokağa geldiğimizde bir çek çek arabası belirdi önden.
O sağ tarafa ben de sol tarafa yanaştım. Araç geçti, ona dönmemle patlama bir oldu.
O an zaman durdu benim için. Dayımın nazlı bedeni düşmeden önce gövdemi uzattım yere düşmesin diye; sonra arkasına bakmadan kaçan katilin peşinden koştum…
Bir kurşunu da bana ayırmıştı. Hızlıca kaçtı, bana ise kanlar içindeki Hafız’ın bedenini taşımak düştü.
Önce Devlet Hastanesi’ne, daha sonra da Dicle Üniversitesi’ne kaldırıldı Hafız. Tek kurşun, beyni parçalamıştı. İki saat direnebildi, ama olmadı.
Kaçırılan cenaze
İfadem için polis aracında karakola götürülürken kulağıma çalınan “Başka çalışacak gazete mi yoktu” sözü, aslında aradan geçen 29 yılın özeti gibiydi.
Ateşten gömlek giymekle eş değer olan objektif haberciliği yapan gazetecilerden biriydi Hafız Akdemir.
Önce öldürüldü, ardından “olaylar çıkacak” diye polisler tarafından cenazesi morgdan kaçırılıp, aile rızası olmadan Mardin Kapı Mezarlığı’nda defnedildi.
Hafız Akdemir'in cenazesinin ailesinden izinsiz olarak götürüldüğü Mardinkapı Mezarlığı'na gömüldükten sonra yakınlarının ziyareti (9 Haziran 1992). Veysi Polat (ortada kollarını kavuşturmuş), sağdan sola Özgür Gümdem Genel yayın Yönetmeni Yaşar Kaya, Özgür Gündem yöneticileirnden Ragıp Duran, Diyarbakır temsilcisi Raif Türk (Duran'ın arkasında), gazetenin halkla ilişkiler müdürü Ramazan Ürek (en solda siyah gömlekli).
Oysa vasiyeti vardı. Anneanneme “Ben cezaevinde iken seninle çok ayrı kaldık. Hasret gidereceğiz ana. Kim önce ölürse mezarı yan yana gelecek” demişti.
Üç günün ısrarıyla gömüldüğü yerden çıkarılıp Lice’nin Yolçatı Köyü’ne gömüldü.
Peki, o tarihten bu yana bireyin yaşam hakkını korumaktan sorumlu olan devlet ne yaptı?
Hizbullah
17 Ocak 2000 tarihinde İstanbul Beykoz’da Hizbullah’ın “hücre evi” olarak kullandığı villada bir CD ele geçirildi. Bu CD’de C.Y. adlı Hizbullah üyesinin, Demokrasi Partisi (DEP) milletvekili Mehmet Sincar ve Hafız Akdemir ile birlikte toplam altı öldürme ve iki yaralama olayının faili olduğu yer aldı.
Bunun üzerine C.Y. adlı kişi, 2008'de Avusturya Viyana’da Interpol tarafından yakalandı ve Türkiye’ye iade edildi. C.Y., Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan yargılamaların ardından altı cinayet ve iki silahlı yaralama eylemlerinden sorumlu tutularak, 30 Mayıs 2013 tarihinde ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.
Sanık avukatı, yargılama sürecinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) işkence, uzun tutukluluk, adil yargılama haklarını düzenleyen 3, 5 ve 6. maddelerinin ihlal edildiğini öne sürerek, yeniden yargılama talep etti.
Mart 2019’da dilekçeyi inceleyen Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi, söz konusu AİHS maddelerinin ihlal edildiğine karar vererek, yargılamanın yeniden yapılmasını istedi. Aynı kararda yargılanmanın durdurulmasına karar veren mahkeme, yurtdışına çıkış yasağı şartıyla sanığı tahliye etti.
TIKLAYIN- Öldürülen Gazeteciler ve Cezasızlık
Katil aramızda
Evet, altı cinayet ve iki yaralamaya verilen müebbet hapis cezası bu şekilde son buldu. Katil şimdi aramızda.
Emniyet’in resmi kayıtlarında olayın tek görgü tanığı olduğum ve saldırganı kovaladığım, yüzünü net bir şekilde gördüğüm ifadesi yer almasına rağmen yargılamayı yapan mahkeme, tek bir celse dahi görgüme başvurmadı.
Oysa hukuk literatüründe evrensel normlar vardır. Bir cinayet işlendiğinde polis öncelikle olay yerinde titizlikle delil toplar, sonra da tanık var mı diye ona bakar. Ama bu normlar Hafız Akdemir cinayetinde ne yazık ki işlemedi.
Yıllardır adaletin tecelli etmesini bekleyen binlerce aile gibi bizler de öfkeliyiz. Aynı zamanda geçmişle gerçek yüzleşme adına gerçeklerin ortaya çıkmasını bekliyoruz.
Geçmişte eski özel harekatçı Ayhan Çarkın ve emekli astsubay Hüseyin Oğuz, bugün de Sedat Peker’in açıklamaları bizleri yeniden karanlık dönemin kirli ilişkiler ağına götürüyor.
Arşivlerde mevcuttur. Örneğin Behçet Cantürk’ün katledilmesinin sebepleri arasında Özgür Gündem’i finansörlüğü de gösteriliyor. Yine Özgür Gündem Gazetesi’nin Milli Güvenlik Kurulu'nda alınan “bertaraf edilmesi” kararından sonra C4’lerle havaya uçurulduğunu biliyoruz.
TIKLAYIN- Fikri Sağlar: JİTEM'le Çalıştığını Açıklayan Vali Yargılanmalı
Yine o dönem Batman Valiliği yapan Salih Şarman’ın “Kayıp silahlar” konunda çarpıcı açıklamaları vardı.
Acaba İsrail’den getirilen Uzi marka silahlar Kürt işadamlarının infazında kullanılırken, Takarov ve makarov marka silahlar ise bölgede Hizbullah militanlarına mı dağıtıldı?
Son olarak Ankara İdare Mahkemesi’nin kararıyla Mehmet Ağar, Korkut Eken ve ekibi Kürt işadamlarının infaz edilmesi konusunda önümüzdeki günlerde yeniden yargılanacak.
TIKLAYIN- Ağar 19 faili meçhul cinayetten yeniden yargılanacak
Kayıp silahlar konusu Hizbullah’a ve tetikçilerinin işlediği cinayetlere de uzanacak mı?
Bekleyip göreceğiz…. (VP/APK)