GAP (Güneydoğu Anadolu Projesi), Fırat ve Dicle nehirleri üzerinde hidroelektrik santralleri, sulama baraj ve kanalları kurmayı ve bölgede tarımdan sanayiye, eğitimden sağlığa dek kalkınmayı hedefleyen entegre bir projedir. GAP’ın proje etüd aşamalarına göre farklı başlangıç tarihleri olsa da, 1977 tarihi esas alınabilir. Resmi kuruluşu 1989 yılıdır.
GAP, yalnız elektrik elde etmek için değil, en az bunun kadar önemli olan bir sulama projesidir. Mardin, Urfa, Antep, Diyarbakır bölgesi sulamaya kavuşsun ve modern tarım yapılsın, Türkiye’yi besler! Görenler bilir, bu bölgelerdeki uçsuz bucaksız ovaları.
GAP İdare Başkanlığı’nın rakamlarına göre;
“Türkiye'de sulanabilir 8,5 milyon hektar arazinin yüzde 20'si, GAP Bölgesi'nde yer almaktadır.
“GAP kapsamında 22 baraj ve 19 hidroelektrik santrali ile sulama şebekelerinin yapımı planlanmıştır. GAP’ın tamamlanmasıyla 1,8 milyon hektar alanın sulamaya açılması, yılda 27 milyar kilovat-saat hidroelektrik enerji üretimi ile ülke enerji ihtiyacının büyük bir bölümünün karşılanması öngörülmüştür. Tarım, sanayi, enerji, ulaştırma, eğitim, sağlık, kırsal ve kentsel altyapı yatırımları ile Bölge’nin ekonomik ve sosyal göstergelerinin ülke ortalamasına getirilmesi, Bölge halkının refah düzeyinin yükseltilmesi hedeflenmiştir.
“ 2013 yılsonu itibariyle… Bölge’de sulamaya açılan alan 411.508 hektara ulaşmıştır.
30 yılda sulamaya açılması gerek tarım alanının ancak yüzde 23’ü sulamaya açılmış.
Bir başka bilgiye göre, “GAP sulama yatırımlarının fiziki gerçekleşme oranı 2006 yılı sonu itibariyle yüzde 15’dir. 1995 yılından itibaren sulamanın başladığı Şanlıurfa-Harran Ovası’nda sulama başlamadan önce kişi başına düşen katma değer 596 dolar iken, 2004 yılında bu değer 1.135 dolar olarak gerçekleşmiştir.”
Sonuç olarak GAP büyük bir projedir ve sulama kısmı gereği ölçüde yapılmamıştır.
Üstelik HDP milletvekili Altan Tan bir konuşmasında, GAP’ta sulama kanallarının daha çok Arapların bulunduğu bölgelerde yapıldığını söyledi.
Kaynak/para sıkıntısından dolayı mı bu kanallar yapılmıyor?
Kaynakların AVM’lere, saraylara, rezidanslara harcandığı bu ülkede neden tarımsal üretime sürekli katkı sağlayacak bir yatırımdan uzak duruldu? Kaldı ki bu yatırımdan yalnız AKP hükümeti değil, ondan önceki koalisyon hükümetleri de uzak durdular.
GAP’a yatırım yapılmamasının nedeni olarak, Türkiye için bir gelecek belirsizliği taşıyan Kürt sorunu olduğunu düşünüyordum. Buna, o zaman neden hidroelektrik santralleri yapıldı diye itiraz edilebilir. Üretilen elektrik orada kalmıyor ve bölgeye küçük bir istihdamın dışında bir değer bırakmıyor. Hâlbuki ki tarım öyle mi? İşgücü istihdamından tarımsal bilincin gelişmesine, hane halkı gelirinin artmasından sağlık ve eğitim imkânlarına dek bir toplumsal değer artışı söz konusudur.
GAP yatırımlarına bilinçli olarak devam edilmediğine dair taşıdığım düşüncemin bir benzerine Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun “Stratejik Derinlik” kitabında rastladım. Davutoğlu, bu kitabı bırakın başbakan, dış işleri bakanı olduğu dönemi, daha AKP hükümet değilken ta 14 yıl önce, 2001 yılında yazmış.
Şöyle diyor Davutoğlu: “Kürt meselesinin jeoekonomik arka planında ise bu jeopolitik yapının kaçınılmaz olarak kurduğu petrol-su-petrol dengesi yatmaktadır… Türkiye’nin GAP projesi ile bu jeoekonomik hattın merkezinde yeni bir kaynak-güç ilişkisi kurmaya başlaması, diğer güçlerin bu meseleye yönelik ilgilerini artırmış ve belki de PKK terörünü tırmandıran bölge-dışı tahriklerin bir tür gerekçesi olmuştur.” (Syf. 438)
“… geleceğe yönelik projeksiyon, 20. yüzyılın ikinci yarısında Filistin-eksenli Arap- İsrail gerilimi ile özdeşleşen Ortadoğu meselesinin 21. yüzyılın ilk yarısında su ve Kürt meselesi üzerine yoğunlaşan bir Türk-Arap-İran gerginliğine dönüşmesidir.” (Syf. 440) diye devam eden Davutoğlu, Ortadoğu’da çatışma alanının Kürt merkezli olarak Fırat-Dicle havzasına kayacağını, bunun da Türkiye için belirsiz bir gelecek oluşturduğunu ve GAP’ın bu karmaşık etkileşimler içerisinde değerlendirilmesi gerektiğini belirtiyor.
Davutoğlu, AKP dış politikasının mimarı olup bugün de Başbakandır. Söylediklerine katılın veya katılmayın, önemlidir, dikkate alınmalıdır!
Kürt sorununa dair yakın geçmişe baktığımızda devletüler katında olsun, siyasiler katında olsun bir yığın aptal, inkarcı, çatışmacı, saçma sapan laflar edildi. Az da olsa, bugün de ediliyor. Bunlar Türkiye’yi ve dünyayı okumaktan acizler.
Kürt sorununu demokratikleşme, haklar ve birliktelik hukuku perspektifi bağlamında çözemeyen Türkiye, başını çok büyük belaların içine sokabilir. Kürt fobisi kimilerini İŞID saflarına savurdu. Kobani’nin düşmesini dört gözle bekleyenlerdeki Kürt düşmanlığı, IŞİD geldiğinde o gözlerden olacaklarını göremeyecek kadar körleştirdi.
Kürt sorunu çok büyük kaynakların heba edilmesine neden oldu ve olmaya devam ediyor. İşte GAP projesi!
Sebzeyi pahalı yiyoruz, tarımsal ürünler ithal ediyoruz! Sorunları fırsata çeviren işadamı- siyasetçi- bürokrat üçgeni işlemeye devam ediyor. GDO’lu bakliyatlar, hormonlu meyveler, boyalı ve tatlandırılmış gıdalar vs. Yiyoruz, hep yedirdiler! (HŞ/HK)
1- “Stratejik Derinlik”in Baskı Stratejisi
2- Davutoğlunun Derde Deva İki İlacı: İslam ve Osmanlı