Son hafta Ali Sami Yen'de ligin yeni ekiplerinden Gençlerbirliği Oftaş'ı ağırlayan Galatasaray, mücadeleden 2-0 galip ayrılarak büyük bir çekişmeye sahne olan Süper Lig 2007-2008 sezonunu şampiyon tamamladı.
Fenerbahçe, Beşiktaş ve Sivasspor'un altı puan önünde şampiyonluk ipini göğüsleyen "Cimbom", bu kupayı 17. kez müzesine götürdü ve böylece şampiyonluk sayısında ezeli rakibi Fenerbahçe'yi de yakalamış oldu.
Sarı kırmızılı taraftarlar, İstanbul'dan Diyarbakır'a ülkenin dört bir yanında ve hatta yurt dışında bu başarıyı sabahlara kadar eğlenerek kutladı. İstanbul'daki kutlamaların merkezi Taksim Meydanı'ydı. Olası "vali terörü"ne bile aldırmayan binlerce Galatasaray taraftarı, meydanı baştan aşağı sarı kırmızıya boyadı.
Polat: Bu şampiyonluk tez konusu olur
Yazılı ve görsel basındaki şampiyonluk haberlerinin odağında Galatasaray'ın sezon boyunca yaşadığı yokluk ve sıkıntılara rağmen mutlu sona ulaşmasını sağlayan takım ruhu vardı. Nitekim çiçeği burnunda Galatasaray Başkanı Adnan Polat şöyle konuşuyordu:
"Bir takımın başına gelecek tüm zorlukları Galataray yaşadı. … Bu takım, Galatasaray yerine başka bir kulüp aynı şeyleri yaşasaydı asla bu noktada olamazdı. Hem zorluklarla boğuştular, hem de şampiyonluğa ulaştılar. Onların aslan gibi ruhları ve yürekleri var. Rakiplerimizin durumunu göze alıp, bir yıl boyunca başımıza gelenleri aklımızdan geçirince ne kadar büyük bir şampiyonluk kazandığımızı herkes anlayacak. İşte bu çocukların, Galatasaray takımının yaptıkları tez konusu olur."
Boş tribünler
Sahiden de sezon boyunca çok ciddi sorunlarla boğuştu Galatasaray. Taraftarlarının bir önceki sezon Fenerbahçe karşılaşmasında yaptığı taşkınlıklar nedeniyle evindeki ilk beş maçını boş tribünlere oynamak durumunda kaldı.
Sezonun ikinci yarısında da gene aynı nedenle Gaziantepspor karşısında seyircilerinden mahrum kaldı. Diğer bir deyişle sarı kırmızılı ekip evindeki 17 lig karşılaşmasının altısını seyircisiz oynadı.
Yabancılar yeterli katkı yapmadı
Bir diğer sorun yabancı oyunculardı. Cimbom, zirveye oynayan ekipler içinde yabancılarından en az faydalanan takım oldu. Büyük umutlarla transfer edilen Brezilyalı yıldız Cassio Lincoln, yaşadığı sakatlıkların yanı sıra formsuzluk ve aldığı cezalar nedeniyle sezonun önemli bir bölümünde takımdaki yerini alamadı.
İsveç Milli Takımı'nın anahtar oyuncularından Tobias Linderoth da sezon başında sakatlandı ve bir daha formasına kavuşamadı.
Kamerun Milli Takımı Kaptanı Rigobert Song ise sezonun ilk yarısındaki başarılı futbolunun ardından Afrika Uluslar Kupası'na gitti ve döndükten sonra eski performansını yakalayamadı. Diğer yabancı oyuncular Ahmed Barusso, Marcelo Carrusca ve İsmael Bouzid ise doğru dürüst oynama fırsatı bile bulamadı.
Yabancılar içerisinde takıma en fazla katkıyı sadece 16 maçta ilk 11'de yer alarak 11 gol kaydeden Shabani Nonda yaptı.
Yönetim değişikliği
Yönetim cephesinde de sular durgun değildi. Başkan Özhan Canaydın, kendi yönetiminden, camiadan ve taraftarlardan gelen eleştirilerle karşı karşıyaydı. Galatasaray borç batağından kurtulamamış, eski oyuncularına ödemediği maaşlar nedeniyle davalık olmuş, yapmak istediği yeni stat ise "yılan hikayesi"ne dönmüştü. Sonunda, sağlığı bozulan Canaydın çekildi ve sezonun bitmesine haftalar kala Galatasaray'ın yeni başkanı Polat oldu.
Son altı haftaya hocasız girildi
Sarı kırmızılı takım, teknik kadro konusunda da bir hayli sıkıntı çekti. Sezona Karl Heinz Feldkamp'ın teknik direktörlüğünde başlayan Galatasaray, "yaşlı kurt"un yaşadığı kimi rahatsızlıklar nedeniyle bazı maçlara yardımcı antrenörlerin yönetiminde çıktı.
Feldkamp'ın kadro tercihleri ve "aşırı" disiplini ise oyuncularla arasının açılmasına ve takım içi krizlere sebep oldu. Alman hoca, böyle bir krizin sonrasında yönetimden beklediği desteği bulamayınca istifa etti. Galatasaray şampiyonluk mücadelesinin kızıştığı son altı haftaya hocasız girdi. Koçluk görevini yardımcı antrenörler Cevat Güler, Burak Dilmen ve Nezih Ali Boloğlu üstlendi.
Bu da yetmedi, kimi futbolcular arasındaki anlaşmazlıklar ve bazı disiplinsiz hareketler nedeniyle sarsıldı sarı kırmızılılar.
Ne var ki tüm bu sorunlar, Galatasaray'ın özellikle son altı hafta müthiş bir performans göstererek aralarında şampiyonluk yarışında başa baş güreştiği Fenerbahçe ve Sivasspor'un da olduğu rakiplerini yenmesine ve mutlu sona ulaşmasına engel olamadı.
Masalsı şampiyonluk sorunların gözardı edilmesine yol açmamalı
Zayıf görünenin kenetlenerek, inanarak güçlüleri alt ettiği bu romantik şampiyonluk hikayesinin sarı kırmızı renklere gönül veren futbolseverler için son derece değerli olduğuna şüphe yok. Lakin, bu başarı, sezon boyunca yapılan onca hatanın üzerinin örtülmesine yol açacaksa uzun vadede zararlı bile olabilir.
Netice itibarıyla Galatasaray bu yıl yapılmaması gereken hemen her şeyi yaptı. Hatalı transferlere milyon dolarlar harcandı, oyuncuların hizipleşmesine ve yeniçeriler gibi kazan kaldırmasına göz yumuldu, ligin bitimine haftalar kala yönetim ve hoca değiştirildi.
Bu yanlışlarla yüzleşmeden Galatasaray'ı yeniden ve kalıcı bir şekilde uluslararası planda adından söz ettiren büyük bir kulüp haline getirmek mümkün değil.
Dahası, bütün bu hatalara karşın şampiyonluğun kazanılabilmesinde, üzerinde onca kıyamet koparılan, siyasetçisinden mafyasına herkesin musallat olduğu Süper Lig'in kalitesizliğinin de etkili olduğu not edilmeli. Süper Lig şampiyonunun bu yılki Avrupa karnesi bu konuda yeterince açıklayıcı.
Bir Galatasaray taraftarı olarak, daha kaliteli ve temiz bir lig ümidiyle tüm renktaşlarımın şampiyonluğunu kutluyorum. Ayrıca gösterdikleri mücadeleyle sezona renk katan rakiplerimiz Fenerbahçe, Beşiktaş ve Sivasspor'u da tebrik ediyorum. (KM/GG)