TÜBİTAK, Darwin sansürü üzerine beklenen açıklamasını gecikerek de olsa yaptı.
TÜBİTAK’ın bundan sonra Darwin’e saygıda kusur edemeyeceğini, Bilim ve Teknik’in zaten çok uzak bir ihtimal olan “Sızıntılaşma” sürecine girmesinin artık neredeyse imkansızlaştığını bilmek güzel.
Aylardır gündemimize girmeyen Darwin Yılı da böylece gündemimize girmiş oldu.
TÜBİTAK’a Türkiye’den ve ‘dünyadaki’ bilim dünyasından üst düzeyde tepkiler geldi.
Önceki yazımda belirttiğim gibi ‘dünyadaki’ bilim dünyasının böylesi bir müdahaleye tolerans göstermesi beklenemezdi, göstermediler de.
TBMM Başkanı Köksal Toptan, TÜBİTAK’tan sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Aydın, Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, TÜBİTAK’tan henüz bir açıklama gelmeden, eğer haberler doğruysa bunun çok yanlış olduğunu açıkladılar.
CHP ve MHP’den de kınama mesajları geldi, olanlar AKP kadrolaşmasına bağlandı. Olayı protesto eden sivil toplum kuruluşları da muhalefetle aynı görüşteydi.
Bu işin sorumlusunun AKP kadroları olduğu yönünde genel bir kanı oluşmuş gibi görünüyor. Bir önceki yazımda bunun kolaycı ve yanlış bir çözümleme olacağını söylemiştim.
Dikkatinizi çekmek istediğim bir nokta var. “Maymun korkusu” başlıklı yazımda şöyle demiştim:
“Bakın dün bu olayla yer yerinden oynadı, CHP bile açıklama yaptı, herhangi bir üniversiteden ya da akademik kuruluştan, kurumsal bir açıklama, bir tepki geldi mi? Sizce bugün gelir mi?”
Ben yalnızca iki tane sayabildim. Ankara Üniversitesi Rektörü Cemal Taluğ’dan ve Sabancı Üniversitesi Rektörü Tosun Terzioğlu’dan gelen iki açıklama dışında hiçbir üniversitemizden kurumsal bir açıklama yapılmadı, basında görebildiğim kadarıyla.
Hiçbir biyoloji ya da jeoloji bölümünden herhangi bir tepki göremedik.
Üniversite Konseyleri Derneği’ni, ODTÜ Öğretim Elemanları Derneği’ni ve diğer üniversite elemanlarınca kurulmuş sivil toplum derneklerini zaten yukarda saydım.
Hem ÜKD hem de ODTÜ-OED’yle evrim düşüncesinin yaygınlaştırılması amaçlı etkinliklerde birlikte çalıştık, kendilerine müteşekkirim.
Ancak, onlar da en az benim kadar iyi biliyorlar ki bağlı bulundukları üniversitelerden dün TÜBİTAK’ı protesto edecek bir karar ya da yarın halkımızın Darwin Yılı’nı kutlayacak kurumsal bir karar/bildiri çıkarmaları, etkinlik düzenlemeleri imkansız değilse bile çok zordur.
Bu konuda yanılmak bana ancak mutluluk verir. Her zaman hazır ve nazır olan bir avuç insan dışında basının fikrine başvurduğu bazı akademi üyelerinin verdiği yanıtları ise şöyle:
Üniversitelerarası Kurul Başkanı Hasan Ceylan çok yoğun olduğundan konudan haberdar değilmiş ve gerekirse iki gün sonra (bugün) konuyu ele alacaklarmış. TÜBİTAK’ın açıklamasının ardından gerekli bulup bulmadıklarını bugün göreceğiz.
TÜBA Başkanı Yücel Kanpolat, İstanbul Üniversitesi Rektörü Yunus Söylet, Boğaziçi Üniversitesi Kadri Özçaldıran sorulan sorulara yanıt vermemişler.
Dünyanın çeşitli yerlerinden ülkemizde olan bitenden haberdar olup, önemseyip açıklama yapan bilim insanlarını düşündükçe, basının sorularını yanıtsız bırakan akademi üyelerimizin Ömer Cebeci’nin yerinde olsalar ne yapacaklarını insan merak ediyor, doğrusu.
Çıt yok
Hırsıza yol göstermek gibi olacak ama şöyle bir akıl yürütmenin önünde herhangi bir engel var mı?
Memlekette bir Darwin gürültüsüdür kopuyor. Kimin konuştuğuna bakıyoruz…
İlk olarak medya konuşuyor tabii, sonra sivil toplum örgütleri, sonra bir avuç bilim insanı… Ne diyorlar? “AKP Darwin’i sansür etti". Bu evrim çökeli çok olmamış mıydı?
Ne diyordu Harun Yahya evrim kuramı için, Marksist, Komünist, Ateist, vs. kopan gürültü için biyoloji bölümleri ne diyor, üniversitelerden bir açıklama var mı? "Çıt" yok.
'80’lerin başından beri bu ülkede evrim-karşıtı görüşler fen derslerinde yer buluyor, akademiden çıt yok. Bu ülkede evrim kuramı lehine konuşan insan sayısı ihmal edilebilecek düzeyde, yani münferit. Neden?
Bunun en olası açıklaması şudur: Evrim kuramı gerçekten de çökmüştür. Bilim insanlarımızdan derhal gerçeklerin açıklanmasını talep etmeliyiz.
Bilim insanı deyince aklımıza ilk gelenlerden biri Galileo’dur. Çektiği tüm işkencelerin ardından “her şeye rağmen dünya dönüyor” diye mırıldanmadan edemez.
Bilim tarihi tüm tehlikelere rağmen düşüncelerinden vazgeçmeyen bilim insanlarının öyküleriyle doludur.
Akademisyenlerimiz de bu öncellerinin mirasçıları olarak övünüyorlarsa, “hocam” dendiğinde dönüp bakıyorlarsa, gerektiğinde bunun hakkını vermelidirler.
Darwin Yılı diye bir şey yapılmış, bizim memleketimize de bir şekilde gelmiş.
O zaman akademisyenlerimizin görevi bu konuda bildiklerini söylemek, bizleri aydınlatmaktır.
"Evrim çöktü mü, sallantıda mı, yoksa sapasağlam yerinde duruyor mu?" bunu bilmek bizim hakkımız, söylemek de sizin göreviniz değil mi?
Bu yıl da susarsanız bir daha öğrencilerinizin gözünün içine nasıl bakacaksınız?
Bilim Teknik'in kapağı varsa üniversitelerin konferans salonları var
Bu yazıda “Maymun korkusu” adlı bir önceki yazımda yazdıklarımdan çok farklı şeyler söylemedim belki.
Ancak ondan farklı olarak bu kez yazımı akademisyenlerimizin en çok okudukları ve paylaştıkları metin tarzı olan, “forward mail” tarzında yazdım.
Eğer bianet’te yayınlanırsa daha sonra tüm üniversite rektörlüklerine göndereceğim, gereğinin yapılması dileğiyle…
Sizler de kendi üniversitelerinize ya da en yakındaki üniversiteye gidip "hocalarımızı" düşüncelerini açıklamaya davet edebilirsiniz, Bilim ve Teknik’in kapağı varsa, bütün üniversitelerimizin de konferans salonları, fen fakülteleri var.
Herhalde her üniversitede Darwin’i, evrimi anlatacak bir hoca vardır değil mi? En azından “evrim kuramı çökmüştür” yahut “çökmemiştir” diye açıklama yapmalıdırlar.
Halk yıllardır merakla bu açıklamayı bekliyor, yeter artık. Yapamıyorsanız da en azından kulağımıza neden yapamadığınızı fısıldayın ki, biz de akademiden bize hayır gelecek mi, gelmeyecek mi, bilelim ve ona göre başımızın çaresine bakalım.
Evrim kuramını öğrenmeye, öğretmeye çalışırken başınızdan geçen ilginç, ibretlik öyküleri duymak, duyurmak için sabırsızlanıyorum. (MG/EZÖ)
* Murat Gülsaçan, Biyolog.