İki gün önce yoğun bakıma alınmıştı Socrates. Ölüm haberi bugün erken saatlerde geldi. Brezilya'nın dünya futboluna kazandırdığın en sıra dışı futbolculardan biriydi. 1982 ve 1986 Dünya Kupalarında Brezilya Milli Takımı'nın kaptanlığını yapmıştı. Tıp fakültesi mezunu olduğu için sahalarda "doktor" takma adıyla biliniyordu. Adının tam hali Socrates Brasileiro Sampaio de Sousa Vieira de Oliveira idi, henüz 57 yaşındaydı.
Ağustos ayında hastaneye kaldırıldığında sağlık durumunun ciddi olduğu ortaya çıkmıştı. İki hafta kadar önce hastaneden taburcu olduğunda sağlık sorunlarının alkole bağlı olduğunu açıklamıştı.
İspanyol gazeteci Alfredo Varona, Socrats'in hastaneden taburcu olduğunda bir yazı kaleme almıştı. O yazıyı Bülent Kale'nin çevirisiyle yayınlıyoruz.
Socrates: Hayata Sırtı Dönük
Socrates sevenlerine alkolden uzak duracağına söz vermişti. Haziran'da acil bir operasyon geçirdi. Karaciğeri daha fazla dayanamıyordu. Kürsüye çıktı ve hayranı olan Corinthians taraftarlarının huzurunda yalana tenezzül etmeden "Alkolik oldum" demişti. Konuşması hayranları için bir vaatti: "Yeni bir hayata başlıyorum." Ama bugün, yeniden komaya girince, o günkü savunması kanıtsız kaldı.
Yalnızca futbolcu değildi. Ona yaraşır bir kardeş olarak Brezilya'yla Dünya Kupası'nı (ABD-1994) kaldıran Rai için de bir örnekti. Ama bugün bu, o kadar da önemli görünmüyor. Socrates, penaltıları topuğuyla atan o cüretkar futbolcu, daha 60 yaşına gelmeden Sao Paulo'da bir hastanede zorlu acılara katlanıyor. İlerlemiş bir sirozun bir solunum cihazına bağlı kurbanının bugün yaşadıkları dün yaşadıklarına hiç benzemiyor. Alkol, bir kez daha, kendine özgü bir sıradışılığı olan bir futbolcuya bedel ödetiyor.
Socrates Brezilya'da çok da fazla yetişmeyen kült oyuncular soyundandı. Özgünlüğü yalnızca futbol sahasında değildi, tüm hayata yayılıyordu. Onunkisi komplo bir zihindi (aslında hâlâ da öyle).
Oğlunun adını Socrates koyacak kadar Yunan Felsefesi tutkunu bir babanın oğluydu; diğer iki kardeşinin adları da Sofokles ve Sostenes'di, hayatından kitaplar hiç eksik olmadı.
İki üniversite bitirdi: Tıp ve felsefe. Poltikacı olmak istedi ama kader onu başka yöne götürdü. Favelalar için eşitlik istedi. Bir film çekti, hatta bir kitap yazdı ve kitabında (Desde el Monte Santo) futbolun da nasıl yaşanıyorsa öyle oynandığının altını çizdi. Bu yüzden de, yalnız maçlarda değil maçlardan sonra da, sırtı dönük oynuyordu. Gazetecilerin kendisini elinde sigarayla ya da birayla görmeleri onu ilgilendirmiyordu. Bugün kimse buna cüret edemez.
Socrates, bir çokbilmişliğe düşmeden, seksenli yılların, futbolcular için en heyecan verici dönemin adamı oldu. Tele Santana'nın onu Falcao, Totinho Cerezo ve Zico'yla beraber aynı orta sahaya yerleştirmeyi denediği İspanya 1982 Dünya Kupası'nın taçsız krallarından biri olarak anıldı. Yalnızca galibiyetler değil mağlubiyetler de onunki gibi bir kahramanlık görmemişti.
Final maçında Paolo Rossi'nin Sarria'daki golleri Socrates'in zeka dolu bir ironiyle kabullendiği bir dönemi bitirdi. Sözleri Valdir Peres (kaleci) ve Serginho (forvet) için hapis cezası isteyen bir ülkede acımasızca yankılandı: "Kaybettik ha? Kötü oldu, ama futbolun durumu daha da kötü."
Ama Socrates böyledir; gizemli, sakallı ve çelişkili. Küba'ya ve Fidel Castro'ya hayrandır ama her gün sabah saat sekizde de kalkamaz. Bu yüzden İtalya dönemi biyografisinde kayda geçilmemiştir. Bir süre Fiorentina'da oynadı ama umduğu havayı yakalayamadı. Brezilya'ya döndü, 14 yıl aranın ardında 2004'te İngiliz takımı Garforth'te oynamayı kabul etti. Bunu yapınca adı birkaç günlüğüne dünya haber bültenlerinden duyuldu.
Socrates neredeyse gerçekdışı bir özgürlüğü gizleyen o sakallarıyla hâlâ aynı Socrates'ti. Küba futbol takımının teknik direktörü olma ihtimalinin olduğu gün yine utanmazca bir şart koştu: "Kübalı bir işçiyle aynı ücret alırım". Socrates şu paraya değer vermeyi bir türlü öğrenemeyen tiplerdendi. "Kendimi bir Kübalı gibi hissetmeliyim, onlarla ne alıyorsa ben de aynısını almalıyım."
Socrates sevenlerine alkolden uzak duracağına söz vermişti. Haziran'da acil bir operasyon geçirdi. Karaciğeri daha fazla dayanamıyordu. Kürsüye çıktı ve hayranı olan Corinthians taraftarlarının huzurunda yalana tenezzül etmeden "Alkolik oldum" demişti. Konuşması hayranları için bir vaatti: "Yeni bir hayata başlıyorum." Ama bugün, yeniden komaya girince, o günkü savunması kanıtsız kaldı.
Ülkede alkole direnemeyip 49 yaşında ölen Garrincha'nın dramını yaşayan futbolcular kulübüne yeniden katıldı. Alkole o kadar tutkun olmasa, Garrincha ( Rio de Janeiro, 1933) bugün hâlâ yaşıyor olurdu.
Ama Garrincha ve Socrates arasında büyük farklılıklar vardı. Garrincha ölmeden önce hayatı yaşayamadığından şikayet ediyordu. "Ben hayatı yaşamadım," diyordu "hayat beni yaşadı." Garrincha mikrofon kullanmayı da bilmezdi. Ondan mikrofona iki kelime bir şey söylemesini istediklerinde, bir ilkel gibi halletmişti sorunu: "Mikrofon, elveda."
Socrates, farklı olarak, kültürlü bir adam. 14 çocuğu yok mesela. Sakallı, zevkli bir doktor ama bir gün bir hata yaptı. Kahvaltı saatinde kahve yerine viski içmeyi seçti. Ve hayat, bugün o hatayı affetmiyor.
* Alfredo Varona (Madrid, 1970) Gazetecilik eğitimi aldı ve As, Alerta, Diario 16 gibi gazetelerin ve futbol dergisi Lider'in yazı işlerinde çalıştı. İki büyük tutkusunu ( maraton ve yazı) bir araya getirdiği ilk kitabı (Filípides existe) 2001'de yayınlandı. Son kitabı Cronistas del tikitaka ise 2011 tarihli. Halen Público gazetesi için yazıyor.
** Çeviri: Bülent Kale - Tlaxcala