Selanik'ten İstanbul'a döneceğim gün karşılıklı olarak iki hava alanındaki sis yüzünden uçuşum üç saat kadar gecikmişti. Sabah sabah etrafa bakınmaktan başka bir şey gelmiyordu elimden, zaten alandaki hareketlilik yeterince oyalayıcıydı. Derken gerekli anoslar yapıldı, uçağın altına gidecek son otobüse bindiğimde tam karşımda Mircea Lucescu'yu görünce de, bakışlarımla taciz etmemeye azami ihtimam göstererek kendisini incelemeye başladım. Tahmin ettiğimden daha uzun boyluydu, kalabalık otobüste kendi halinde duruyor, elindeki dosyalarla herhangi bir insandan farksız bir imaj çiziyordu. Etrafıyla göz temasından kaçınır bir halden çok kendi düşünceleriyle meşgul, gayet mütevazı ve ciddi bir hali vardı; aramızda bir metre kadar mesafe olmasına rağmen yanına yanaşıp diyebileceğim ne vardı, varlığını daha önce farketsem ne olurdu?
Mevzubahis karşılaşma 37.İstanbul Film Festivali programında yer alan, Sonsuz Futbol adlı belgeseli seyredince tekrar aklıma geldi. Filmin kahramanı Laurentiu Ginghina, dikdörtgen sahanın 90 derecelik köşelerinin nispeten az kullanılan alanlar olması sebebiyle yumuşatılıp futbolun sekizgen bir sahada oynanmasını teklif ediyordu.
Sözkonusu teklifte bulunan kişinin Doğu felsefesi okuyup Çin ve Japon kültürüyle haşır neşir olmasının bu fikirde payı var mıydı? Dikdörtgen formundan daireye daha yakın bir şekle evrilecek bir sahada topun hızı, oyundaki akışkanlık ve hareketlilik artar mıydı?
Son yılların en revaçtaki Romanyalı kurmaca yönetmenlerinden, bol ödüllü Corneliu Porumboiu kemikleşmiş kriterlerin arkasındaki otoriter yapıyı kurcalarken, hürriyet yolunda kurallardan azade olmanın gerekliliğini irdeliyordu.
"Futbolun kuralları yanlış!"
Filmin kahramanı genç yaşta geçirdiği bir spor kazası yüzünden severek oynadığı futboldan uzaklaşmak zorunda kalmıştır. Karşı takımın formasını giyen on kişinin kendisini sıkıştırdığı anda birinin, ayağından topu almak üzere vurduğu şiddetli tekme hayatının geriye kalan kısmını belirleyecek kadar etkili olur.
Kendini zayıfların tarafına geçmiş gibi hisseden Ginghina belki de bu yüzden futbolcunun daha az koşacağı, topun mümkün olduğunca hızlanacağı, hatta serbest kalacağı bir düzeni kurma hayalinin peşine düşer. Amacı futbol kurallarını değiştirmek veya futbola rakip bir oyun geliştirmektir.
(Bu arada usta yönetmen kahramanını sabırla dinliyor, futbolla pek ilgilenmeyen seyirciden de, zamanından epeyce fedakârlıkta bulunmasını talep ediyor!)
Ginghina'nın gençliğindeki ABD hayalleri çoktan suya düşmüştür, Romanya'nın Avrupa Birliği'ne girdiği yıllardaki parlaklığından eser kalmamış, kahramanımız sıkıcı bir ofiste bürokratlık yapmaktadır.
Dostane bir çerçevede süren belgesel çekiminde Ghingina, futbol meselesiyle memurluğunun arasındaki tezata da kayıtsız değildir. Kendini iki hayatı paralel şekilde sürdüren Süpermen veya Örümcek Adam'a benzetir (oysa fiziksel olarak bence en çok Kadir Topbaş'ı andırmakta)!
Futbol devrimcisi
Ghingina aslında Porumboiu'ya çanak tutuyor, usta sinemacı yalnız futbolda değil, dinde bile kuralların, bilhassa cezalandırma olgusunun insanları nasıl kısıtladığını dile getirmeye çalışıyor. Muzip yönetmen daha az şiddet, daha fazla özgürlük şiarıyla yola çıkıp kahramanını siyasal bir ütöpya istemekle "suçlamaya" kadar vardırıyor.
Şubat ayında Berlin Film Festivali'nin Forum bölümünde dünya prömiyerini gerçekleştiren, Rumence adıyla Fotbal Infinit 9 Mart'ta Romanya'da genel gösterime girmiş, Danimarka'nın CPH:DOX festivalinde yer almıştı. 70 dakikalık seyirlik sadece futbol hakkındaymış gibi sağ gösterip sol vuruyor. Kendine has film, futbolu felsefe malzemesi yapmayı sevenleri bekleyen çetrefilli bir imtihan adeta!
Derken filmin alelacele bağlandığı son noktaya varıyoruz; 70'li yılların kült orkestra şeflerinden Paul Mauriat'nın nostaljik eşliğinde, serbestçe uçuşan turnalar, daldan dala zıplayan şebekler ve simetrik biçimde birbiriyle flört eden deve kuşları klibi özgürlüğe methiye gibime geldi (geyiklere saldıran kartal motifinin yorumunu size bırakıyorum).
Bu arada Lucescu ile bu filmi seyrettikten sonra karşılaşsam kesin muhabbet eder, meşhur Romanyalı yönetmenin argümanlarından yola çıkarak ünlü antrenöre, kuralların, klişelerin, statükonun altüst edilme ihtimali hakkında ne düşündüğünü sorardım; bir de tüm gezegende futbol maçları ve bilumum şampiyonaların bir anda durdurulma ihtimalini! (ŞA)