Nihayet göz göre göre yapılan adaletsizlik çifte standart bugün bitti. Ardından onca güzel mahpus kadını bırakmanın hüznü, sızısı, sevdiklerine kavuşmanın sevinciyle karma karışık duygular içindeyim.
Hani şair der ya bir yanım bahar, bir kışa kesmiş diye!
Aynen öyle hissediyorum şu an. En çok o demir kapıdan tüm tutsaklarla birlikte çıkmak isterdim.
Olmadı!
Ama bir gün onlarla da buluşup kucaklaşacağıma, hep birlikte baharın en güzel halini yaşayacağıma inanıyorum.
Uğradığımız adaletsizlik karşısında beni yalnız bırakmayan aileme, gazeteci meslek örgütlerine ve tutsaklığım boyunca sesimi dışarı ulaştıran bianet emekçilerine gösterdikleri dayanışma ve dostluktan dolayı teşekkür ediyorum.
Yaşasın özgürlük!
Hepinizi sevgiyle kucaklıyor, yüreklerinizden öpüyorum.
Not: Geçen hafta postaya verdiğim son "Görülmüştür" mektubumda hasta tutsaklardan koğuşdaşım Ferda İldan’ı konuk edeceğim.
***
Hasta Tutsaklara Özgürlük 3 - Ferda İldan
Şen kahkahaları duvarların ötesinde taşan, canlı cıvıl bir kadın Ferda.
Sağlık sorunlarını bilmesem, onun o canlı haline bakarak bir fikir yürütecek olsam; kesinlikle ona hasta demem.
Anlayacağınız 19 yıllık mapusluk sağlığında çok şey alıp götürse de, kendisi sağlığıyla ilgili uyması gereken kuralları hep çiğnese de, bütün bu sağlık sorunlarının günlük yaşamını yönetmesine kesinlikle izin vermiyor.
Ne zaman onun sağlık sorunlarıyla ilgili konuşsak, her defasında sağlığıyla ilgili özensizliklerini eleştiriyorum.
Ancak özel olarak vurgulamalıyım ki, insanın hapishanede ruh sağlığını korumasının da, genç kalmasının yolu da, özensizlikler hariç böyle yaşamaktan ve hayatla bu şekilde ilişkilenmekten geçiyor.
Ferda İldan Kasım 1973 Diyarbakır-Lice doğumlu.
Ekim 1993’de devlet tarafından yerle bir edilen ilçeden!
20 Mart 1995 yılında Diyarbakır’da gözaltına alınır.
Yirmi günlük işkenceli sorgunun ardından çıkarıldığı savcılıkta tutuklanır.
125. maddeden idam cezası verilir; iyi hal indirimiyle cezası müebbet hapse çevrilir.
2004 yılında Midyat Hapishanesi’ndeyken yapılan genel sağlık taramasında Hepatit B olduğu açığa çıkar.
Kendisi o zamana kadar farkında olmasa da, yapılan testler sonucunda durumunun ciddi olduğu açığa çıkar
Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tedavisi sürerken Adli Tıp’a sevkedilir.
O yıllarda da Adli Tıp’ın hasta tutsaklara karşı yaklaşımı bugünkü gibidir.
Ölüm döşeğimdeki tutsaklara bile hapishanede kalabilir. Raporu veren Adli Tıp; Ferda’ya da ayda bir kez genel kontrol, altı ayda bir ultrason önerisiyle hapishanede kalabilir raporu verir.
Ferda’nın ablası da 2001’de Hepatit B’nin siroza çevirmesi sonucu 6 ay içerisinde yaşamını yitirmiştir.
Bu nedenle Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesindeki doktorlar Ferda’nın tedavisinde dikkatli ve duyarlı davranırlar.
Ancak Ferda’nın kendi durumunu pek ciddiye aldığı söylenemez.
Zira Ekim 2012’de PKK ve PAJK’lı tutsakların başlattıkları süresiz-dönüşümsüz açlık grevinde yer almak için kendini arkadaşlarına dayatmış!
Açlık grevinin 2. ekibinde yer almış ve tam 35 gün açlık grevi yapmış.
Bir Hepatit B taşıyıcısı olarak, bunun Ferda’nın sağlığını nasıl etkileyebileceğini çok iyi biliyorum.
Açlık grevinin ilk haftasında doktor grevcilerin tansiyon ve nabızlarını alarak kontrol altında tutar.
İlk iki gün bir türlü Ferda’nın nabzını alamazlar.
Uzman doktorlar devreye girer ve her defasında 185 olması onları çok şaşırtır.
Bunun üzerine detaylı tetikler yapılması için hastaneye sevkedilir.
Ancak Ferda açlık grevinde olduğu için tedavi kabul etmeyeceğini söyleyerek hastaneye gitmez.
Açlık grevi boyunca da doktor, “sorumluluk almam” diyerek her gün Ferda’yı hastaneye sevkeder; Ferda da “açlık grevindeyim” der ve gitmez.
Grev bittiğinde kaldırıldığı hastanede tetkikler yapılır ve kalpte ritim bozukluğu tespit edilir.
Ve tetikler tam sonuca ulaştırılmadan 20 Arlık 2012’de Ferda bir grup arkadaşıyla birlikte sürgün sevkle Gebze’ye getirilir.
Burada her hastaneye götürüldüğünde yeni bir doktorla sil baştan başlar muayenesi.
Her defasında kalbi için başka bir ilaç verilir.
En son hastaneye gittiğinde de kalp kapakçıklarında açılma olduğu söylenir.
Ferda 1999 yılından beri de yüksek tansiyon hastasıdır.
Gebze Fatih Devlet Hastanesi Baştabipliği 11 Temmuz 2013 tarihinde Ferda’nın sağlık sorunlarıyla ilgili bir rapor verir.
Raporu görmediği için raporda neler yazıldığını bilmese de; hapishane İdare Gözlem Kurulu ve itiraz ettiği Gebze Cumhuriyet Başsavcılığı’nın sağlık sorunlarından dolayı Ferda’nın tahliye edilmesine ret yanıtları oldukça manidar!
Elimdeki 17 Temmuz 2012 tarihli Gebze Cumhuriyet Başsavcılık raporunda diyor ki:
“Hükümlü Ferda İldan’nın Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemsi’nin 1995/243 esas, 1999/257 karar sayılı ilanı ile verilen müebbet hapis cezasının devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya çalışmak suçundan verildiği, verilen cezanın infazına 10/04/1995 tarihinde başlandığı ve koşullu salıverme tarihinin 25/03/2025 olması, Gebze Kadın Kapalı İnfaz Kurumunun 16/07/2013 tarih ve 2013/1071 karar sayılı Disiplin Kurulu Kararı gereği tahliye olması halinde toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturabileceği yönünde karar verildiği dosya kapsamında anlaşılmakla: Hükümlü Ferda İldan’ın talebinin (…) Maruz kaldığı ağır bir hasalık veya sakatlık nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarından hayatını yalnız idame ettiremeyen ve toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturacağı değerlendirilen mahkumun cezasının infazı üçüncü fıkrada belirlenen usule göre iyileşinceye kadar geri bırakılabilir hükmü kapsamında şartları taşımadığı (…) tahliye olması, halinde toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturacağı tespit edildiğinden hapis cezasının infazının ertelenmesi talebinin reddine…”
Memlekette bütün işler, hukuk sistemi bu karadaki gibi çifte standartçı, ayrımcı, Anayasa'daki eşitlik ilkesine aykırı yürüyor dersem mübalağa etmiş olmam!
Birçok hasta tutsakla ilgili hapishane idarelerinin böyle bir karar vererek tahliyeleri engellediği biliniyor.
Ve bu durumda Hükümet’in hasta tutsaklarla ilgili çıkardıkları yasa, hapishane idarelerine ve savcılıklara tanınan bir başka yetkiyle geçersiz kılınmış oluyor!
Ferda durumunu tartışırken esaslı bir soru yöneltiyor ilgililere:
Cezamı bitirdikten sonra beni ne yapacaksınız, o zaman da sizin kafanıza, mantığınıza göre “toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturma”yacak mıyım?
Hasta tutsakları tahliyelerinin önünde tek engelin bu olmadığı biliniyor.
Adli Tıp’ın insanlarla dalga geçercesine verdiği raporlar işe yaramadığında, bu defa savcılıklar TMŞ’den rapor istiyor.
Hasta tutsakların tahliye edilmesiyle ilgili çıkarılan yasadan geriye ise, sadece ölüm döşeğindeki tutsakların tahliye edilmesi kalıyor. (FE/HK)
* Füsun Erdoğan, 26 Nisan 2014, Gebze Kadın Kapalı Hapishane
* Fotoğraf: Önsıra soldan sağa, Fidan, Ferda, Emine, İpek, Aslı, Sabire, arka sıra Emine ve Bilgi.