Fransız üniversiteleri protesto gösterilerine, grevlere, işgallere alışkındır. Tüm dünyada ses getirmiş, dilden dile aktarılarak, zamanla efsaneleşmiş pek çok öğrenci eylemine sahne olmuştur Paris sokakları. Biraz da bu hareketliliktir Fransa’da öğrenci olmayı çekici kılan.
Geçmişteki hareketliliklerinden ve üretkenliklerinden yoksun olsa da Fransa’daki öğrenci/öğretim üyesi örgüt ve sendikaları, dünyanın birçok ülkesine kıyasla hala etkin bir konumdalar. Ülkenin hantal üniversite sisteminin içinde mekanik bir işleyişle giderek atıllaşan söz konusu yapılar, bugünlerde, 2007 yılından beri yürürlüğe girmeye başlayan Sarkozy reformlarına karşı direniyorlar.
2006 baharında yüz binlerce öğrenciyi sokağa döken CPE (İlk istihdam sözleşmesi) yasasının yankıları sürerken Nicolas Sarkozy ve partisi UMP’nin ön gördüğü reformlar üniversitelere yöneldi. Valérie Pécresse’in 1. Fillon hükümetinde Yüksek Öğretim ve Araştırma bakanlığı görevine getirilmesiyle hayata geçirilmeye başlanan reformlar, LRU (Üniversitelerin özgürlükleri ve sorumluluklarına ilişkin yasa) ya da basındaki yaygın adıyla Pécresse yasasıyla somutlaştı.
Ağustos 2007’de parlamentonun onayıyla yürürlüğe giren yasa beş yıl içinde tüm üniversitelerin, bütçe, insan kaynakları yönetimi ve taşınmaz mülk edinimi gibi konularda özerklik talep edebilmelerini öngörüyordu. Öğrenci örgütleri üniversitelerin “ticarileşeceği” ve üniversite idarecilerinin artan yetkileri karşısında kendi varlıklarının sınırlandırılacağı kaygısıyla karşı çıktıkları yasa nedeniyle çok sayıda eylem ve grev gerçekleştirdiler. Eylemler kısıtlı da olsa sonuç verdi ve bakanlık kimi konularda geri adım attı.
Ocak 2009’dan bu yana ise statülerine ilişkin değişiklik öngören reform karşısında öğretim üyeleri harekete geçtiler. 2007’de çıkarılan ve üniversite yöneticilerine, öğretim üyeleri ve öğrenciler üzerinde daha fazla otorite kazandıran LRU yasasının bir devamı olarak, 2009 başında gündeme gelen yeni reform, öğretim üyelerinin üniversite yöneticileri tarafından “değerlendirmeye” tâbi tutulmalarını, değerlendirme sonucu “yetersiz” bulunan öğretim üyelerine çeşitli yaptırımlar uygulanmasını ön görmektedir. Elbette tarafsız bir kurul ya da bağımsız bir kurum tarafından uygulanacak olan bir değerlendirme giderek bürokratikleşmiş ve ağırlaşmış Fransız üniversite sistemine soluk aldıracak, araştırmacıları daha üretken olmaya yönlendirecektir.
Oysa söz konusu reform, değerlendirme işini üniversite yöneticilerine vermekte, böylece araştırmacılar ve yöneticiler arasında işçi-iş veren ilişkisi yaratmaktadır. Neoliberal ekonomi anlayışıyla muhafazarkarlığın son yıllarda ustalıkla harmanlandığı Fransa’da üniversitelere, liselere, öğrenci sendikalarına, kısacası eğitime dair reformlar, harcamaları azaltma, öğretim üyelerine daha az ücretle daha çok ders yükleme, kamunun araştırma bütçelerini kısarak üniversiteleri özel sektöre bağımlı kılma anlayışına dayanıyor.
Hantallaşmış sistemin sorunlarına üniversitenin varlığını oluşturan öğeleri de içine alarak etkin çözümler üretmek yerine, şirket yönetiminde kullanılan araçlar öne sürülüyor. Hükümetin söylemi hep paraya, harcamalara odaklanıyor, araştırmanın geleceğinden, araştırmacıların niteliğinden hele de öğrencilerin tüm bu reformların sonuçlarından nasıl etkileneceklerinden söz eden olmuyor. Hantal sistemi hafifletmeye çalışırken, sistemin can damarları sökülüyor.
Neyse ki, yukarıda da değindiğimiz gibi Fransa, üniversitelerinde protesto geleneği olan bir ülke ve Şubat ayı başından beri de boyutları giderek büyüyen bir mobilizasyon başladı. 10 Şubat’ta Paris’te araştırmacıların, öğretim üyelerinin, öğrencilerin ve üniversite personelinin katıldığı ulusal bir gösteri düzenlendi, hemen ardından 19 Şubat’ta ülke genelinde protesto eylemleri gerçekleşti. Mart ayında da gösteriler ön görülmekte. Tüm bu hareketlilik hükümet nezdinde sonuca ulaşıyor, reform paketleri göstermelik de olsa tekrar gözden geçiriliyor, erteleniyor.
IFEA kapanabilir
Oysa “bütçeyi kurtarmak için” bilimsel araştırmaya atılan neşter Fransa sınırlarını aştığında hala işlevini sürdürüyor. 1930’da Fransız Arkeoloji Enstitüsü adıyla İstanbul’da kurulan ve Osmanlı tarihi, Modern Türkiye tarihi, Antik Çağ arkeolojisi başta olmak üzere sosyal bilimler alanında faaliyet gösteren IFEA (Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü) da kapatılma tehdidiyle karşı karşıya.
Direktörlüğünü Nora Şeni, bilimsel sekreterliğini Alexandre Toumarkine’in yürüttüğü IFEA, kuruluşundan bu yana pek çok araştırmacıya Türkiye üzerine sürdürdükleri araştırmalarını gerçekleştirme imkanı sağlayan, sosyal bilimlerin farklı dallarında çalışan Fransa’dan ve Türkiye’den araştırmacıları çeşitli atölye ve konferanslar düzenleyerek buluşturan, her iki ülkenin sosyal bilimlerine katkıda bulunan bir enstitü.
IFEA, finansal olarak bağımsız, yasal olarak Fransa Dış İşleri Bakanlığı ve Ulusal Bilimsel Araştırmalar Merkezi’ne (CNRS) bağlı bir kurum. Fransa Dış İşleri Bakanlığı’nın farklı ülkelerde IFEA dışında 25 araştırma merkezi daha bulunmakta. Nicolas Sarkozy’nin bilimsel araştırmaya çok para harcanmasını önlemek için gerçekleştirilmesini talimat verdiği reformlar çerçevesinde, IFEA için öngörülen, statüsü değiştirilerek, İstanbul, Ankara ve İzmir’deki Fransız Kültür Merkezleri ile birleştirilmesi. Bir başka deyişle, sosyal bilimler alanında önemli bir yeri olan bir araştırma merkezinin, Fransız konsoloslukları bünyesinde kültürel faaliyetlerin düzenlendiği merkezlerle aynı kefeye konarak, bilimsel özgürlüğünün gereği olan yönetim özerkliğinin elinden alınması, daha açık olmak gerekirse lav edilmesi söz konusu.
Türkiye üzerine çalışan Fransız araştırmacıların dil becerilerini geliştirmelerine, Türkiye’deki dokümantasyona ulaşmalarına, araştırmalarını Türkiye’de duyurmalarına olanak veren, frankofon Türkiyeli araştırmacılar için de bir tanışma ve tartışma platformu sunan bir kurum IFEA. Kapatılması Türkiye üzerine yapılan Fransa kökenli sosyal bilim çalışmalarının sekteye uğramasına, kültür merkezleriyle birleştirilerek özerkliğini yitirmesi de Türkiye’de bu araştırmalara artık şüpheyle bakılmasına sebep olacaktır.
Türkiye üzerine çalışan Fransız akademisyen ve araştırmacılar IFEA’nın kapatılma tehlikesine dikkat çekebilmek ve yurt dışındaki Fransız araştırma kurumlarının parçalanmasını protesto etmek amacıyla bir imza kampanyası düzenlediler. Şimdilik IFEA için bundan fazlası yapılamıyor, kim bilir, Paris’teki protesto gösterileri, Beyoğlu’nda, Nuru Ziya sokakta kapısı biz araştırmacılara sonuna kadar açık, fikirlerimize, projelerimize kulak veren bu üretken enstitüye de bir umut olur. Parayla bilimi bu kadar iç içe geçiren zihniyet belki bir kere daha düşünür. (MÖ/EÜ)