Fransa da siyaset, 2010 Mart ayında yapılacak bölge seçimlerine ve 2012 yılında ki cumhurbaşkanlığı seçimlerine kilitlenmiş durumda. Geçtiğimiz haziran ayında yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinden Cumhurbaşkanı Sarkozy ve partisinin başarıyla çıkması, Sarkozy ile ilgili meşruiyet tartışmasını bir anda bitirdi.
Cumhurbaşkanı ve hükümeti belli bir proglamla iktidarda ve programını uyguluyor. Elbette muhalefet var, karşı koymalar var ama meşruiyet tartışması yok. Buna karşılık, muhalefet, uzun vadede, 2012 yılında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinden Sarkozy'i iktidardan nasıl düşürürüz tartışması içinde.
Partilerin yaz üniversiteleri
Fransa da her parti yaz sonunda, genel politikalarını belirlemek amacıyla, yaz üniversitesi adını verdikleri tartışma toplantıları düzenliyor. İktidar partisinin bu yıl yapılan yaz üniversitesi, tartışma toplantısından çok, Sarkozy'nin gövde gösterisi olarak geçti. Cumhurbaşkanlığı otoritesi ve Avrupa seçimleri başarısıyla Sarkozy, tek adam rolünü üstelenmiş durumda ve inatla bu rolü sürdürüyor. Devletin başı o, hükümetin başı da. Cumhurbaşkanlığı sürecinin 7 yıldan 5 yıla indirilerek milletvekilliği seçimleriyle eş zamanlı yapılması bu durumu anlaşılır kılıyorsa da, bugüne kadar süregelen geleneklere aykırı bir durum var ortada.
Solda ise ittifaklar ile cumhurbaşkanlığı adayının nasıl saptanacağı konusu en önemli tartışma maddesiydi. İttifaklar konusunda, solun kendi içindeki ittifak politikalarından çok merkez partisiyle kurulacak ilişki tartışma konusu oldu.
Sosyalist Parti "ön seçim"le belirleyecek
Sosyalist Parti içinde, yaz üniversitesi öncesi, cumhurbaşkanı adayının nasıl belirleneceği konusunda ciddi bir tartışma yaşandı. Konu bazıları tarafından partiden ayrılma nedeni olabilecek kadar ön plana çıkarıldı. Burada söz konusu olan, cumhurbaşkanı adayının, parti üyelerinin oylarıyla belirlenmesi değil - bugüne kadar zaten parti üyelerinin oylarıyla saptanıyordu partinin adayı-, daha geniş bir çevre tarafından; üyeler, sempatizanlar ve hatta diğer sol ve çevrecilerin katılımıyla belirlenmesiydi.
Bu konuda uzun süre çekimser kalan, hatta, sorunu biçime indirgemek olarak gören Genel Sekreter Martine Aubry, konunun partiyi bölecek bir yöne doğru kaydığını görünce, yaz üniversitesinin açılışından önce, kendisinin de önseçimden yana olduğunu açıklayarak tartışmalara son verdi. Geriye bu "ön seçim"in nasıl ve kimlerle gerçekleştirileceği konusu kaldı ki, kimse buna bir yanıt bulmaya çalışmıyor. Elde de bir tek İtalya örneği var. Bazıları Amerikan ön seçimlerini de örnek gösteriyor. Tabii iki ülkenin sistemleri arasında bir bağ bulunabilirse!
İttifaklar konusunda ise solun birliği politikası tekrar yinelenirken, merkez partisiyle işbirliği konusu sürece bırakıldı.
Partinin çağdaşlaştırılması programı içinde, çifte görev; hem milletvekilliği hem belediye başkanlığı, hem ulusal meclis vekilliği hem de Avrupa parlamentosu milletvekili gibi uygulamaların terk edilmesi kararlaştırıldı. Bu tartışılan ve çok eleştirilen bir uygulama. Her partide bu uygulama var. Genel politika anlayışlarına taban tabana zıt olmasına karşın yeşiller içinde bile var. Fransa'da belediye başkanlıklarının bazen ömür boyu sürdüğü, hatta babadan oğula-kıza geçtiği göz önüne alınırsa, kararının uygulanmasının, kararın alınması kadar kolay olmayacağı çok açık. Nitekim, kararın alındığı parti meclisi toplantısına, partinin önemli isimlerinin katılmaması dikkat çekiciydi.
Bütün bu tartışma konularının altında, Avrupa sosyaldemokrasinin, globalleşen dünya karşısındaki yeni kimlik arayışı yatıyor. Nasıl bir demokrasi, katılımcılık vb. tartışmaları eski biçimleri zorlarken, yeni sosyal ve ekonomik sorunlar karşısında eski reçetelerin dışına pek çıkılabilmiş değil.
Solun solunda gri bulutlar oluşuyor
Solun solunda, özellikle seçim ittifakları konusu can alıcı önemini koruyor. Avrupa parlamentosu seçimlerinde, Sol Parti-Komünist Parti ittifakının gerisinde kalarak, göreceli bir başarısızlığa uğrayan "Yeni Antikapitalist Parti", sosyalistlerle iktidar ortalığı ile sonuçlanacak her türlü girişime karşı çıkan tavrını sürdürüyor. Bu durumda, önümüzdeki yıl yapılacak bölge seçimlerinde de solun birliğinden söz etmek zor olacak.
Üstelik, Komünist Parti'nin seçilmiş adaylarının sayısını koruyabilmesi için, Sosyalist Parti ile birinci turdan itibaren işbirliği yapması gerekiyor. Bu durum, Sol Parti ile Komünistler arasındaki ilişkileri sorunlu bir hale getiriyor. Eylül başında yapılan "Humanité" bayramında -Sosyalist Parti Genel Sekreteri de konuşmacı olarak davetliydi- bu soğukluğun izleri görüldü. Sol Parti'nin geleceği, Sosyalist Parti dışında bir güç oluşturmasından geçiyor ama bu durum Komünist Parti'nin şu andaki çıkarlarıyla çakışmıyor.
Yeşiller bağımsız bir güç olmayı hedefliyor
Avrupa Parlamentosu seçimlerinde elde edilen başarı sonucu, yeşillerin yaz üniversitesi tam bir şenlik havasında geçti. Yaz üniversitesinde yapılan tartışmalar, Avrupa Parlamentosu seçimlerinde yaratılan dinamiğin sürdürülmesi yönünde oldu. Bölge seçimlerine, birinci turda, bağımsız "bölge ekoloji" listesiyle girilmesi genel eğilim olarak ortaya çıktı. Böylece, bugüne kadar bölünme konuları yaratma şampiyonu olarak görülen Yeşiller, Fransız politik yaşamına bağımsız bir politik güç olarak girmeye hazırlandıklarını gösterdiler. Bunun ilk örneğini geçen hafta Paris banliyösünde boşalan bir milletvekilliği için yapılan seçimlerde yaşadık. Yeşillerin adayı, birinci tura ittifak yapmadan girdi ve buna rağmen sosyalist adayı geçerek ikinci geldi. İlk sırayı Sarkozy'nin partisinin adayı aldı. Bu Fransa'da ilk kez oluyor.
Yeşiller bölge seçimlerine, Avrupa Parlamentosu seçimlerinde yaptıkları gibi, bölge sorunları üzerine yoğunlaşmış bir programla girmeye hazırlanıyorlar. İttifaklar konusundaki tavırları da çok açık. Şimdiden açıkladılar: İkinci turda, sağın politikalarına karşı alternatif politikalar için solun ve ekolojistlerin birliği. Bu birinci gelen adayın pazarlıksız desteklenmesi anlamına geliyor. Yeşillerin elde edecekleri başarı Fransa politikasında taşların yerinden oynamasına neden olabilir.(SŞ/EÜ)