Yolculuklarını izledik. Çölü geçmek için yapılan trajik yolculuk... Avrupa ve Avrupa Birliği sponsorluğunda olan, İtalya ile yeni bir anlaşma yapan ve çok üzücü bir işkence ve tecavüz kaydı olan Libya'nın da dahil olduğu Mağrip ülkelerinde yeni kamplar gördük.
Akdeniz'deki yolculuklarını anlattılar. Kıyılarımıza vuran cesetleri ve kıyafet parçalarını gözlerimizle gördük. İtalyan yazar Erri De Luca'nın (1) uzun epik şiirlerinde, bu insanları ülkeleri Afrika'dan ayrılırken bekleyen trajik kaderi okuduk ve Bruno Ulmer'in Hoşgeldin Avrupa (Welcome Europa) belgeselinde ve Riccardo Biandene, Andrea Segre ve Dagmawi Yimer'in Dünyadaki bir Adam gibi (Come un uomo sulla terra) belgeselinde yaşadıkları yalnızlığa şahit olduk.
Göç ile ilgili kaç hikaye okursak okuyalım, çok az kişi geride kalanların çektiği acıya şahit oluyor. Sevdiklerinin yokluğunda, terk edilmişlik ve çaresizlik duyguları ile azap çeken babalar, anneler, genç karılar ve kocalar, arkadaşlar. Onların acısı hiçbir yankı yapmıyor.
Bir fotoğrafçı ve bir belgesel film yapımcısına en son çalışmaları için ilham veren tam da bu eksik yüzler oldu.
Senegal ve Morityus sahillerinden
Çoğunluğu balıkçı olan binlerce gencin, ailelerini geçindiremeyerek göçe zorlandığı Senegal ve Morityus sahillerinde olanları anlatan fotoğraf sergisi ile ilgili web sitesinde "Trajedi" yazıyor.
Bir zamanlar hayat ve refahı temsil eden küçük gemiler, artık dönüşü olmayan bir yolculuk için, ve Wolofs call mbëkk mi - kelimesi kelimesine: 'okyanusun dalgalarına çarparak' demek ...." (2) engin okyanuslara açılıyor.
Sophie Bachelier, Senegal'de, oğullarının veya kocalarının göçünün hayatlarını nasıl değiştirdiğini, hatta bazı durumlarda akıllarını kaçırmalarına neden olduğunu anlatan kadınların fotoğraflarını çekiyor ve anlattıklarını filme çekiyor.
Bu kadınların fotoğraf çekimleri ve röportajları Senegal'de Saint Louis'deki Thiaroye-sur-mer'de ve Rufisque'de (Jokkul Kaw bölgesi) gerçekleştirildi. Fotoğraflar siyah beyaz olarak çekildi.
Hepsi de olağanüstü bir hüznü, yaşadıkları insanlık trajedisine yakın bir hüznü anlatıyor...
Üzgün ifadeli balık kafası
Dahası, manzarayı anlatan fotoğraflar veya sahile konan üzgün ifadeli balık kafası, hep, hayatın acımasızlığının silemediği, hatta tam tersine güçlendirdiği güzelliğin ve şiirin izleri...
Fatou Lo, Fatou Diouf, Fatou Seck Ndoye, Binta Diallo, Diaba Diop, NDeye Marieme ... Hepsi tek bir bakışlarıyla yaşadıkları kaybı anlatabiliyorlar. Hayatta somut hedefleri var ve büsbütün acı ile karşı karşıya olsalar da, olumlu bir yaklaşıma sahipler.
Zamanlarının çoğunu, her gün zarif bir şekilde giydikleri üniformalar içinde çalışarak geçiriyorlar. Fotoğrafı çekmek için bu bir anlık duraklama tamamıyla gerekçeli.
"Bir dakikalığına durmak ve bir ara bulucu gibi davranmak istedim; bu fotoğraflara bakanların veya bu filmleri izleyenlerin, bu ağırbaşlı kadınların yaşadığı gerçekle yüz yüze gelmesini istedim. Yaşadıkları zor hayatı göz önünde bulundurduğumuzda, bunun doğru bir şey olduğunu düşünüyorum."
Sophie Bachelier, kendi içindeki duraklamayı kucaklıyor ve ışıl ışıl gözleri yüzündeki nezaketi vurguluyor. Paris'teki evinin canlı dinginliğinde çok misafirperver; bir taraftan çalışmalarını dikkatli bir şekilde anlatırken, bir taraftan dinlemeye de hazır.
Bu kadınların, oğullarının gidişi ile yaşadıkları boşluğu nasıl doldurmaya çalıştıklarını anlatmaya uğraşıyor.
"Genelde anne-babalarına oğullar bakıyor. Ancak, onların oğulları artık bu rolü üstlenemediğinden, çocuklarının ve ailenin yaşlılarının ihtiyaçlarını karşılayabilmek için birden fazla işte çalışıyorlar."
Okyanus'ta halen bulunabilen çok az balığı işliyorlar; ayakları küllerin içinde, tuttukları çok az balığı tuzlayıp tütsülüyorlar; köy yollarını süpürüyorlar ve fataya (etli börek) yapıp satıyorlar. Onlar, sevdiklerini kaybetmiş olmanın verdiği acının yanı yanı sıra, köylerindeki zayıf ekonomi nedeniyle de çile çekiyorlar.
Denizdeki balıklar uluslararası bayraklar taşıyan gemilerce tüketildi. Bunun sonucu olarak da, yerel balıkçılar giderek yok oldu.
Bachelier, "Orada kalan ve başarısız balıkçılıktan hayatlarını kazanmaya çalışan genç nesil için, Atlantik okyanusuna dökülen metal atık, çoğunlukla, balıkçılıktan daha karlı çünkü artık denizde neredeyse hiç balık kalmadı," diye anlatıyor.
Ekolojik felaket
Ekolojik felaket, yukarıda anlatılan zorluklara daha da fazla sefalet katıyor.
Örneğin Jokkul'da "kara, endişe verici şekilde yok oluyor. Aslında deniz acımasızca sahili yutuyor ve dolayısıyla balıkçıların habitatını tehlikeye atıyor. Şehir de büyüyor ve yeni bölgeleri yutuyor" diye anlatıyor, Senegal hükümetinin bu sahil bölgelerini ihmal etmiş olmasını eleştiren sanatçı.
"Bu bölgelerde gittikçe artan ve birçok insanın hayatını kaybetmesine neden olan yıkıcı seller nedeniyle insanlar en fakir dönemlerini yaşıyorlar. Bu yıl, 2010'da, dört arkadaşımı kaybettim. Hepsi çok gençti. Hepsi Malarya nedeniyle çok kısa zamanda hayatlarını kaybettiler."
Ancak bu bölgedeki en kötü gelişme, genç erkeklerin göçü. Senegal hükümeti bu giderek artan problemin önüne geçmek için hiçbir şey yapmıyor.
Senegalli direktör ve senaryo yazarı Samba Félix Ndiaye şahit olduğu göç gerçeğiyle ilgili "Yeni Senegalli kanı okyanusta yayılıyor, bir iç kanama gibi, yavaş yavaş kanıyor, " demişti Kendisi bir yıl kadar önce, 63 yaşında hayatını kaybetti. (3)
Sanki Bachelier arkadaşının feryadını duydu. Aslında o, "Senegal'in bugün nasıl bir yer olduğunu, Afrika'yı ve bir kıta olarak dünyadaki yerini göstermek için" bir belgesel çekmeyi seçmişti.
Okyanus'u geçmek!
İşte bu nedenle, bu fotoğrafları çekmenin yanı sıra, Sophie bu kadınların ve onlar gibi birçok kadının, okyanusta kaybolan, tutuklama merkezlerinde hayat boyu hapsolan veya büyük Avrupa şehirlerinde umutsuzca iş arayan ve Avrupa'nın hala kendileri için sağlamayı reddettiği entegrasyonu arayan yasadışı göçmen durumundaki adamların anne ve eşlerinin olağanüstü hayatlarını filme çekti. Projesine, bu kadınların farklı hikayelerini toplayarak başladı.
Sinema bestecisi Zad Moultaka'nın müzikleri ve ender bulunan kalitedeki görüntüler, hala yapım aşamasındaki filme, özel şairane ve çarpıcı bir özellik katıyor.
Bu göç hikayeleri kadar korkunç olan ise, erkekleri tarafından arkada bırakılan terk edilmiş kadınların hayatları...
Kendilerini, kendi trajedileri içinde boğulmuş, ve sonsuza kadar kocalarını beklerken buluyorlar. Sevdikleri denizde ölse bile başa saramayacakları bir hayata mahkumlar...
Ne yaslarını ne ayrılıklarını ritüelleştirebiliyorlar. İşte bu nedenle, bazı kadınlar, sevdiklerinin göç etme niyeti olduğunu fark edince yolculuk başlamadan önce boşanmak istiyorlar: le "mbëkk mi?"
Fotoğrafçı, "bugün göç, eskiden olduğundan çok daha farklı. Bugün ayrılmak isteyenler, gitmeden önce ailelerinin rızasını almak zorunda. Bu nedenle, kimileri, çoğu zaman gitmelerine karşı çıkan anne-babalarının veya eşlerinin izni olmadan ayrılıyor," diyor.
Denizdeki birçok şanssızlığa, tutuklama merkezlerine kapatılmalarına (kimileri buralarda yıllarını geçiriyor), Avrupa ile ilgili hayal kırıklıklarına, geri gönderilme kabusuna veya daha kötüsü, gemi kazası geçirerek denizde kaybolma ve Senegal sahillerine vurma riskine rağmen - okyanusu geçmek, sefaletten kurtulmak için tek yol olarak hala genç erkeklerin kolektif hayallerinde yatıyor.
Senegalli kadınlar
Sophie Bachelier son 15 yıldır Fransa ve Senegal'e gidip gelerek yaşıyor ve çalışıyor. Onun geçim kaynağı işlerinin çeşitliliği. Wolof dilinde konuşmayı öğrendi ve Senegalli şarkıcı El Hadj NDiaye (Charles Cros Akademisi'nin en büyük ödülünü kazandı) için üç albüm yaptı.
İtalyan sivil toplum örgütü CISP (Le Comité International pour le Développement des Peuples) adına, Djamel Benramdane ve Kays Djilali'in, kendilerini Mağrip çölünde kelimenin tam anlamıyla hapsedilmiş bulan Aşağı Sahralı göçmenleri konu alan "Le piège" (Tuzak) adlı filminin düzenlemesini yaptı.
Tüm kalbiyle üzerinde çalıştığı Senegalli kadınlar portreleri Ekim ayında yayınlanacak. Bu iki dilli bir çalışma olacak: Senegalli yazar Boubacar Boris Diop ve Sicilyalı entelektüel Nando della Cheisa'nın yazdığı metinlerden esinlenen Yavaş ( Lentement)." (4)
Ancak Sophie Bachelier'in çalışmalarından elde ettiği en büyük başarı Thiaroye-sur-mer, Rufisque ve Jokkul Kaw'ın kadınları ile yaşadığı buluşma oldu.
Fotoğrafçı "Onlara kendilerini konu alan fotoğrafları verdim. Resimleri çok sevdiler. Fotoğraflarda kendilerini tanıdılar. Bu, hayatta aldığım en büyük hediyeydi," diye şaşkınlıkla anlatıyor.
"Kişisel olarak konuşmak gerekirse, yazmak bir iş değil, değer verdiğim ve boşlukları anımsamama yardımcı olan bir arkadaşım," diye anlattı Erri De Luca Rober Bober'e (Arte) yakın bir zamanda. "Boşlukları anımsamak": bu kesinlikle Sophie Bachelier'in yarattıklarında ve yaklaşımında şahit olunan yaklaşım. (NG/EAY)
* Nathalie Galesne'nin metnini Türkçeye Esra Aygın Yalgın çevirdi.
Notlar:
1) Erri De Luca, Solo andata, Feltrinelli, 2005 - www.babelmed.net/1497fr
2) www.sophiebachelier.com
Sophie Bachelier: "lézarts de la bièvre". www.lezarts-bievre.com
3) www.aps.sn61720
4) Lentement / Slow, collection "D'ici là", Editions VMCF - www.dici-la.fr