"Haksızlığı karşı duyulan öfke ve kızgınlık". 29 Ocak, özellikle de 19 Mart eyleminin verdiği en önemli mesaj buydu herhalde. Cumhurbaşkanı Sarkozy, dün yaptığı konuşmasında, ahlak dersi vererek, bu kızgınlığı ve öfkeyi yatıştırmaya çalıştı.
Büyük şirketlerin yöneticilerinin, özellikle zor durumda oldukları için devlet yardımı alan şirketlerin yöneticilerinin aldıkları olağanüstü boyuttaki özendirme primleri, işten ayrılma primleri ve yüksek ücretleri çok eleştiri alıyordu.
Bir yandan işten çıkarmalara devam ederken, yöneticilerin kendi primlerine dokunmamaları "ahlaki" bulunmuyordu. Sarkozy de bu eleştiriere katıldı. Defalarca "ahlak" sözcüğünü kullandı ve bu durumu "kabul edilemez" bulduğunu açıklayarak işverenleri sorumlu davranmaya çağırdı.
Işveren örgütü MEDEF’te bu konuda sorumlu davranılması gerektiğini vurguladı. Şimdi bu konuda bir yasa çıkartılmasının gerekli olup olmadığı tartışılıyor. Bu gidişle kriz biraz daha dişini sıkarsa, herkes sosyalist olacak.
Krizin darbeleri ard arda geliyor
Bugün açıklanan işsizlik rakamlarına göre, Ocak ayındaki 90 bin kişilik artıştan sonra, şubat ayı içinde işsiz sayısı 80 bin kişi daha arttı. Böylece işsizlerin sayısı 2 milyon 400 bine ulaştı. Buna kısa süreli çalışanları da eklersek, işsiz sayısı 3 milyon 400 bini buluyor.
Şubat ayı içindeki işsizlikten en çok erkekler ve gençler etkilenirken, işsizliğin kadınlar arasındaki artışı düşük oldu. Bu da krizin şu anda daha çok sanayii etkilediğinin bir göstergesi olarak kabul ediliyor.
Ünlü komedyen Coluche’un girişimiyle başlayan ve onun ölümünden sonra da sürdürülen, kış aylarında yoksullara yemek veren "Resto de Coeur" uygulaması krizin boyutlarını daha da açık ortaya koyuyor.
Sadece bu kış içinde dağıtılan yemek sayısında yüzde 10 artış olmuş. "Resto du Coeur" yetkilileri, bugüne kadar hiç böylesine bir artışla karşılaşmamıştık diyerek krizin boyutlarına dikkat çekiyorlar.
İşsizlik rakamlarının 10 aydır sürekli artış gösterdiği de dikkate alınırsa, krizin, eylül ayındaki mali krizden önce başladığı çok açık.
Sendikalar sosyal hareketi kontrol ediyor
8 sendikanın ortak düzenlediği 29 Ocak ve 19 Mart "eylem" günleri başarılı geçti. Sendikalaşma oranının diğer Avrupa Birliği ülkelerine göre daha düşük olduğu Fransa’da bu başarı daha da önemli. Sendikalar bugüne kadar birbirleriyle rekabete girmemeyi, talepleri "açık arttırmaya" çıkarmamayı başardılar.
Siyasi partilerle aralarına mesafe koyarak ta, toplumun her kesiminin desteğini almayı başarabildiler. 19 Mart eyleminin ardından bir araya gelen sendikalar, eylemin devamı konusunda ortak bir karara varamadılar ve 30 Mart’ta tekrar biraraya gelmeye karar verdiler.
Sendikaların bir kısmı üçüncü bir ortak "eylem günü"nü savunurken, sosyalist ve komünist ağırlıklı sendikaların da içinde bulunduğu diğerleri, grev ve işten çıkarmaların yapıldığı bölgelerde eylemlere ağırlık verilmesini öneriyorlar.
İzlenecek yöntem biraz da o güne kadar hükümetin alacağı tavra bağlı olacak hiç kuşkusuz. 1 Mayıs’ın yüzde yüzlük bir birlik günü olması çabaları da var tabii.(SŞ/EÜ)