"Çok-kültürlü plan [...], çeşitlilik üzerinden diyalog, barış ve zenginleşme ile ilgili çok güzel bir fikir. Ancak fragmantasyon kabusu, bu güzel çok-kültürlülük hayalinin arkasında bir karaltı gibi ortaya çıkıyor." [1]
M. Tandonnet'in, Temmuz 2010'da Sarkozy'nin Fransa'nın güneydoğusundaki Grenoble şehrinde yaptığı konuşmaya ilham veren yorumlarından nasıl bir çıkarım yapılmalı?
Kuzey Afrikalı ve siyah göçmenlerin, Fransız kültürüne ihtilaf dışında hiçbir şey katmamış oldukları ve hiçbir zaman katmayacakları çıkarımını mı?
Kültürle Göç arasındaki pürüz
Fransa'da kültür ve göç arasındaki ilişkinin normal ve pürüzsüz olmaktan çok uzak olduğunu biliyoruz. Ancak, çok yaygın olarak rastlanan ve durumu çok basite indirgeyen yorumlar iki açıklamayı hak ediyor.
Her şeyden önce, Fransa'daki çok kültürlülüğün kaderinin ne olduğunu değerlendirmek için, kişinin, göç olgusunu tarihsel bağlamına yerleştirmesi ve coğrafya konusunda daha esnek bir algıyı benimsemesi gerekiyor.
Fransız kültürüne İtalya, İspanya, Vietnam ve Çin (vs) tarafından yapılan katkının tarihi 19. Yüzyıla dayanıyor.
Olaya bu açılardan bakmamak, sosyal bağlamı tamamen göz ardı ederek, bu Afrikalı göçmenlerin problem çıkardığını düşünmek anlamına geliyor.
Dört yol ağzındaki kültürel hareket
Hip-hop, bu konuların dört yol ağzında bulunan kültürel bir hareket. Yirmi yıl önce banliyölerde ortaya çıkan hip-hop, şu anda Fransız kültürel mirasının ve modern dans tarihinin bir parçası.
Şehir halkbilimi uzmanı ve Paris X-Nanterre Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olan Virginie Maillot, Fransız bağlamında Hip-hop'u tez konusu olarak seçti [2].
Maillot Fransa'daki Hip-hop hareketinin sokaktan sahneye doğru izlediği yolu anlatıyor.
Fransa'da Hip-hop'un özellikleri nedir? Bir Fransız Hip-hopu'ndan bahsedebilir miyiz?
Evet, kesinlikle... Yaptığım araştırma, tarihi olarak hip-hop'un Fransa'ya geldiği 1990'lı yıllara dayanıyor. Bugün durum oldukça farklı.
Başlarda tamamen sembolik olan bir unsurun - tanınmış insanlar, birkaç fotoğraf, her zaman olmasa da birkaç fikir - çok kesin bir bağlama, bu durumda Fransız bağlamına nasıl yerleştirildiğini görmek çok ilginç.
Ortak noktalar olsa bile ve bugün hip-hop tüm dünyada var olsa bile, bu hareket, gerçekleştiği ülkelere bağlı olarak kendi özelliklerini taşıyan kültürlere yol açtı.
Çoğu yerde olduğu gibi, Fransa'da da, Hip-hop ilk başlarda, ayrı tutulmuş topluluklara ulaştı ama örneğin Japonya'da durum böyle değildi.
Fransa'da gençler, Hip-hop'ta kendilerinin pozitif bir imajını buldular. Bu, onların, ait olmaya zorlandıkları kategorilerden çıkıp farklılık yaratarak, bir damgadan kurtulmalarını sağladı.
Bu hareket sayesinde, banliyölerden gelen göçmenler olduklarını olumlu bir şekilde ortaya koyabiliyorlar ve Fransız toplumunda dezavantaj olarak görülen şeyi bir değere dönüştürebiliyorlardı.
Bu harekete katkı yapan bir başka ayırt edici özellik, o zamanki kamu politikaları yatırımlarıydı. Devlet'in kültürel ağları, hareketin Fransız versiyonunun kristalleşmesinde anahtar rol oynadı.
Sahnenin daha çok yer altında olduğu Almanya'da durum böyle değil. Hareketin başından beri, sosyal hizmet görevlileri bu hareketi yakalamaya çalıştı çünkü onlar açısından bu, sosyal merkezlerde, Kültürel Gençlik Merkezlerinde (Maisons de la jeunesse et de la culture/ MJC) birlikte çalışmayı başaramadıkları genç erkeklere, sosyal entegrasyon konusunda çalışmak için yaklaşmanın bir yolu.
Arabulucular ve popüler eğitim aktivistleri bu harekete, sosyal kaynaşmanın yaratılmasının bir yolu olarak bakıyordu. 1990'larda bu "kültürel oluşumların" tanınması politikası çerçevesinde birçok fon oluşturuldu.
Daha sonra, bu "kültür aracılığıyla entegrasyon" politikası, sanat sektörleri ile buluştu ve Hip-hop'un sokaktan sahneye aktarılmasının ve tamamıyla yeni bağlantılar oluşturulmasının yolu açıldı.
Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri'nde "meşru" kültür olan sahne dansı ve sokak dansı arasında kesin bir ayırım var. Fransa'da ise, bu bahsi geçen politika, füzyonu sağladı.
Devlet ve yerel yönetimler tarafından yapılan bu pozitif müdahale Fransız geleneğinin bir parçası mı, Kültürel Devlet'in gereği mi yoksa sosyal bir icraat mı?
Aynı anda hepsi... Kendi kendimizi kandırmaya gerek yok... 1990'larda, popüler banliyölerdeki tüm bu sahneler, bu gençlere görünürlük sağlamak için kuruldu.
Bunun net bir hedefi vardı; o da sosyal barış... Şehrin liderleri, bu gençlere pozitif tanınma için alan tanıyarak birlikte yaşama hedefine ulaşılabileceğini düşündü. Yine de, Hip-hop'un kültürün bir parçası olabileceğini düşünmemişlerdi.
Ancak, bu, birkaç şeyin aynı anda gerçekleşmesiyle mümkün oldu. Şehrin politikasının mantığı, yani Fransız kültürel Devleti geleneği, savaş sonrası yıllara dayanıyor... Sanat algımızı önemli ölçüde genişleten Jack Lang yılları... bunların hepsi önemli birer rol oynadı.
Siyasi ve sanatsal bir "benimseme"den bahsedilebilir mi?
Olaylara bu şekilde bakmak ilginç mi? Örneğin, bugün bu kültürel politikanın artık mantıklı olmadığını söylüyoruz. Denendi ve işlev görmüş olan tüm bu bağlantılar, artık işlev görmüyor.
Yayınlanacak bir makalemde, Käfig grubunu yaratan Accrorap grubu ile yolculuklarının farklı aşamalarında yaptığım röportajları kullanıyorum. Bu kişilerin, kendilerinin de dediği gibi, doğru zamanda ortaya çıktıkları apaçık ortada.
Aynı anda, kendi araçları ve birbirine bağlı mekanlarına sahip bu politika olmasaydı, bu kadar parlak ve motive bir şekilde banliyölerinden çıkamayacaklardı.
Tüm bunlar, Lyon'un basketbol takımı LA CRO'nun devre arasında dans eden Saint-Priest çocuklarının kendilerini Maison de la danse'ınki gibi sahnelerde bulmalarını sağladı.
Kader Attou ve Mourad Merzouki gibi birkaçı mükemmel birer kariyere sahip oldular. Şu anda ulusal koreografi merkezleri La Rochelle ve Créteil'in direktörlüğünü yapıyorlar.
Mourad Merzouki'nin Resital (Le recital) isimli oyunu düzenlenerek dünyanın her yerinde yeniden yorumlandı. Çin'de bile...
Oyun, Fransız repertuarından bir oyun olarak tüm dünyayı dolaşıyor. Mizah, hip-hop ve klasik konçertoyu harmanlıyor. Beklenen ve yeniden üretilen fikirlere dayanan bir oyuna destek vermiyoruz.
Özellikle bugünlerde çok enteresan olan bir şey şu ki; bu politika sayesinde, bugün Fransa'nın ve farklılıkların ne olduğu ile ilgili, Fransa ve Cezayir vs. arasındaki ilişkiler ile ilgili çok farklı görüşleri olan bu gençlerin sanatsal yargıları, şu anda Fransız kültürel repertuarının ve sanat tarihinin bir parçasını oluşturuyor.
Hip-hop ve göç arasındaki bağı nasıl görmeliyiz? Fransız hip-hopu Amerikan ve "Batı" köklerine sahip genç Siyah ve Kuzey Afrikalı göçmenlerinin bir hareketi olarak görülüyor. Dolayısıyla, esasen kültür ve göçe bağlı bir mantık yerine sosyal ve mekansal bir mantığa bağlı olduğunu söyleyebilir miyiz?
Bu evrilmiş olan ve evrilmeye devam eden karmaşık bir mesele. Başlarda, 1990'larda çok net bir şekilde kendilerini bu hareket ile özdeşleştiren gençler, temelde genç Kuzey Afrikalı ve Aşağı Sahra göçmenleriydi.
Hatta aynı kimlikle dolaşan çeteler kurmayı bile (Paris, Lyon, ve Marsilya'da) hedeflediler. Bu, kesinlikle özdeşleşmenin itici güçlerinden biriydi.
Ancak, sonuç olarak tehlikede olan, göçmen kültürel mirası anlamındaki kültür değil.
Bu genç insanların, Fransız toplumu içindeki durumu - ki bunun kendi kültürel mirasları ile hiçbir ilgisi yok, aslında izah gerektirmiyor. Eğer kendilerini tanımlıyorlarsa, bu ayrılmış bölgelerde olduklarından. Sürekli olarak varolan bir fark var. Ve Hip-hop bu farkı değerlendirebilmelerini sağladı.
Şehir kültürünü nasıl tanımlardınız?
Sınır çekilmiş bir mekanda, kentsel bir birlikte varoluş çerçevesinde ortaya çıkan kültürlerdir. Kültürel mirasın yeniden icadı olabilecekleri gibi, paylaşılmış bir sosyal durumun temelinde de inşa edilebilirler.
Bu süreç, 1960'lardan beridir analiz ediliyor. Yeni kültürel oluşumların ortaya çıkması için aynı hayat şartlarına sahip, aynı problemlerle karşılaşan ve ortak düşmanları olan birkaç bireyin olması yeterli.
Bu, bireylerin, bu ortamın üstesinden gelebilmelerine ve kendilerine olanları anlatabilmelerine yardımcı oluyor.
Araştırmalarınız sayesinde neyi anlamayı amaçlıyorsunuz?
Şehirdeki kültürel oluşumların dinamikleri ile çok yakından ilgileniyorum. Örneğin, popüler banliyölerdeki namus konusu benim çok ilgimi çekiyor. Bu çok tartışmalı bir konu.
Sanırım bu noktada, kişilerin değerinin güçlü şekilde düşürülmesini içeren zor bir sosyal durumla yüzleşmemizi sağlayacak ortak kültürel bir minimum sentezi yakalamamız gerekiyor.
Tamamıyla farklı kültürel ufuklardan gelen insanların bir arada var olmalarının, o yerin kültürünü belli bir anda şekillendirdiği gerçeği, beni büyülüyor.
Her şeyin ötesinde, bu yayılma, bu sentezler ve bu yeniden icatlar ilgimi çekiyor. Aynı zamanda bunun yol açabileceği kurumsallaşma dinamiği ile ilgileniyorum. Ve ayrıca, kurumsallaşma ve tanıma açısından, bu mayadan kültürün nasıl çıktığı ile...
Belki Fransa'da bir göçmen sanatı ve kültürü vardır?
Bu çok geniş bir konu. Göç, Fransız kültürünü aşılamıştır: sözcük hazinesi, mutfağı, müziği ve sineması ile... Problem ise, tüm bunların, Fransız ulusunun bir parçası olarak tanınması. (MB/EAY)
* Marie Bossaert'in metnini Esra Aygın Yalgın Türkçeleştirdi.
Notlar:
[1] Immigration: sortir du chaos. (Immigration: coming out of chaos/ ÇN: Göç: kaostan çıkma) M. Tandonnet, Flammarion, 2006.
[2] Les fleurs sauvages de la ville et de l'art : Analyse anthropologique de l'émergence et de la sédimentation du mouvement Hip Hop lyonnais. (The savage flowers of art and the city: anthropological analysis of the emergence and sedimentation of the Hip-hop movement in Lyon/ÇN: Sanat ve şehrin zalim çiçekleri: Lyon'da Hip-hop hareketinin ortaya çıkışının ve sedimantasyonunun antropolojik analizi) V. Milliot, 1997.
Okunmak üzere:
"The "French touch": le hip-hop au filtre de l'universalisme républicain", Anthropologie et sociétés, (The French touch: hip-hop at the filter of republican universalism, Anthropology and Societies/ ÇN: Fransız izi: cumhuriyetçi evrenselliğin filtresinde hip-hop, Antropoloji ve Toplumlar) V. Milliot, 2006, vol. 30, n°2, p. 175-197.
www.erudit.org/revue/pdf
Ziyaret etmek için:
www.kafig.com/
www.ccnlarochelle.com/