"Le Parisien" gazetesinin yayınladığı kamuoyu yoklamasının sonuçları, hafta sonunda Fransa gündemini belirledi. Cumhurbaşkanlığı seçimleri bu pazar yapılsa, Marine Le Pen yüzde 23 oyla 1. sırada yer alıyor. Onu yüzde 21'er oyla Cumhurbaşkanı Sarkozy ve Sosyalist Parti Genel Sekreteri Martine Aubry izliyor.
Yani ikinci turda Marine Le Pen - Sarkozy veya Marine Le Pen - Martine Aubry ikilisinin düellosunun yaşanması hiç te uzak bir olasılık değil. 2002 yılında benzeri bir senaryo gerçekleşmiş ve Chirac'a karşı seçimleri kazanacağına kesin gözüyle bakılan sosyalist aday Lionel Jospin daha birinci turda elenmişti.
Kuşkusuz seçimlere daha 14 ay var. Kuşkusuz partilerin adayları daha kesinleşmedi. Örneğin Sosyalist Parti adayını 2011 ekiminde ön seçimle belirleyecek. Kuşkusuz Martine Aubry yerine şu anda IMF başkanlığını yapan Dominique Strauss-Kahn olsaydı sonuç farklı olabilirdi.
Bunların hepsi sorgulanabilir. Sonuçlar tartışmaya açık ama tartışılamayacak bir gerçek var, o da, aşırı sağın adayının seçimlere 14 ay kala önemli bir sıçrama yaptığı. Babası böyle bir düzeye hiçbir zaman gelememişti.
Kamuoyu yoklamasına daha da yakından bakarsak, oy kullanmayanların oranının çok yüksek olduğunu görüyoruz. Yüzde 35. Bunların büyük çoğunluğunu sağ seçmen oluşturuyor. 2010 martında yapılan bölge seçimlerinde sağ seçmenin sandık başına gitmeme eğilimi gösterdiği biliniyor (sol 22 bölgenin 21'ini kazanmıştı).
2007 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Sarkozy aşırı sağın,"Ulusal Cephe"nin (Front National) tabanını boşaltmıştı. Bu kez işler tersine dönmüş durumda. Sarkozy'e oy verenlerin yüzde 21'i, bu kez, Marine Le Pen'e oy verebileceklerini belirtiyorlar.
Marine Le Pen, babasının oy tabanını da kendi etrafında toplamayı başarmış durumda. Jean-Marie Le Pen'in seçmenlerinin yüzde 95'i kızını destekleceklerini belirtiyor. İşçi ve memur kesiminde de Sarkozy'den kaçış var.
Bunların arasında gelecek seçimlerde Sarkozy'i destekleyeceklerini söyleyenlerin sayısı ancak yüzde 17'yi buluyor (Le Pen'i deskekleyenler yüzde 30). Benzeri eğilim, Sarkozy'nin partisinin tabanında da gözleniyor. Parti sempatizanlarının yüzde 14'ü Marine Le Pen'e oy verebileceklerini belirtiyorlar.
Marine Le Pen'in bu başarısı kalıcı olacak mı?
Herşeyden önce Marine Le Pen "modern". Toplumda iyi bir imajı var. Ve bu durum sandığa yansıyor. Sempatinin sandığa yansıması her zaman kolay gerçekleşen bir olgu değil. Geçmişte kamuoyu yoklamalarında yüzde 12'lerde gezinen Yeni Antikapitalist Parti'nin adayı Besancenot hiç bir zaman bu oy oranını yakalayamadı.
Bir yandan yaşanan ekonomik, sosyal ve mali kriz, öte yandan Akdeniz'in güneyindeki gelişmeler, "istikrarın" bozulmasının yarattığı kaygular Marine Le Pen'e yardımcı oluyor. Özellikle "yüzbinlerce göçmenin işgaline uğrayacağız" korkusunun bu oy artışındaki rolü önemli olabilir.
Kamuoyu yoklamalarında ortaya dökülen bu eğilimin, klasik partilere ve politikacılara bir uyarı gönderme amacını taşıdığı düşünülebilir ama aşırı sağ hareketin giderek orta sınıflar içinde de taban bulduğu da bir gerçek. .
Sol'u bekleyen tehlikeler
Sol ve özellikle sosyalistler Sarkozy'i suçluyorlar. Sarkozy'inin "korku" üzerine oynayarak "Ulusal Cephe"yi suni bir şekilde güçlendirdiği görüşündeler. Arap ülkelerindeki son gelişmeler üzerine "yüzbinlerce göçmenin işgaline uğrayacağız" sözleri, "islam korkusu" üzerinden yürütülen polemik ve son olarak "hristiyan mirasının" ön plana çıkartılmasının Ulusal Cephe'yi beslediğini ileri sürüyorlar.
Sol partinin başkanı Melenchon ise fransızların "başlarına bir faşisti geçirmeyeceklerinden" çok emin. Kamuoyu yoklamasını siyasetin mizaha dönüştürülmesi olarak niteliyor ve ciddiye almıyor.
Ama karşı tarafı suçlamak var olan sorunu çözmüyor. CGT'li sendika temsilcilerinden bile Marine Le Pen'e katılanlar oluyor (Mosele'de, küçük bir kasabada, bir sendika temsilcisi Ulusal Cephe'ye katıldı. Baskılara rağmen temsilcilikten istifa etmeyi reddetti. Sendika toplantısında görevden alınması talebi ise üyeler tarafından reddedildi. Sonuçta temsilciliği merkez tarafından aksıya alındı).
2011 ekiminde Sosyalist Parti cumhurbaşkanlığı adayını belirlemek amacıyla ön seçimlere gidiyor. Görünüşte son derece demokratik bir uygulama. Ama kör düğüşüne dönüşmemesi koşuluyla. Seçmen listesinde yer alan, 1 avro aidat ödeyerek sol değerlere bağlı olduğuna dair bir metni imzalayan herkes oy kullanabilecek.
Şimdiden 3 aday var. Aday sayısı beş veya altıya çıkabilir. Ön seçim kampanyası sırasında karşılıklı yaraların açılması engellenebilecek mi? Engellenemezse bu yaralar süratle sarılabilecek mi? Seçimin şeffaflığı nasıl sağlanacak? Olası bir karışıklıkta karşılıklı suçlamaların yaratacağı olumsuz görüntü, cumhurbaşkanlığı seçimlerini nasıl etkileyecek? Bunlar ilk akla gelen soru işaretleri. Bu nedenle Sosyalist Parti yönetimine önemli bir sorumluluk düşüyor. Teknik sorunların çözülmesinin ardından "ne yapmalı"nın yanıtını vermek ve seçmeni ikna etmek gerekiyor elbette.
Solun solunda taşlar hala yerine oturmadı.
Sol içi rekabet ikinci tehlikeyi oluşturuyor. Aday sayısının katlanarak artması olasılığı bir sorun. Bunların, önseçimde belirlenen sosyalist adaya yöneltecekleri eleştirinin dozu da bir başka sorun. Sarkozy ile sosyalist adayı aynı kaba koyan bir tavır önemli yaralar açabilir.
Sol Parti adayını şimdiden açıkladı: Jean-Luc Mélenchon. Melenchon'da hemen Dominique Strauss-Kahn'ı "sol değil" ilan etti. Komünistler ise Sol Cephe'nin adayı olarak Melenchon'u desteklemek ile aday çıkarmak arasında kararsızlar.
Yeni Antikapitalist Parti ise Ocak ayı içinde yapılan kogreden zayıflayarak çıktı. Üye sayısı 9 bin'den 6 bin'e düştüğü belirtilen parti, ayrılmalarla giderek eski-dar kimliğine dönüyor (Devrimci Komünistler Birliği (LCR)). Aday çıkaracakları kesin.
İsçi Mücadelesi'de de (Lutte ouvriere) bir değişiklik yor. Yeni kadın adayları Natali Arthauld ile seçimde yer alacaklar.
Avrupa Ekoloji de sırada. Aday belirlemekte zorlanıyorlar. Onlar da ön seçime gidebilirler. (MSŞ/EÖ)
Not : Yukarıdaki yazının hazırlanmasından sonra kamuoyu yoklamasının farklı sosyalist adaylarla yapılmış sonuçları yayınlandı. Sonuçta Marine Le Pen her durumda birinci sırada yer alıyor. Dominique Strauss-Kahn’ın (DSK) aday olması durumunda sıralama söyle :
Marine Le Pen yüzde 24, DSK yüzde 23 ve Sarkozy yüzde 20. Sarkozy birinci turda eleniyor. Sosyalist Parti eski genel sekreteri François Hollande’ın aday olması halinde ise Sarkozy’i ikinci sırada Hollande üçüncü sırada yer alıyor. Bu kez sosyalist aday birinci turda eleniyor.
Kamuoyu yoklamasıyla ilgili diğer bir gelişme ise uygulanan yönteme yönelik tartışmalardı. Kamuoyu yoklamasına katılanlar arasında çekiliş yapılarak para ödülü verildiği ortaya çıktı.
Bu durum polemiklere neden oldu ama birçok kamuoyu yoklaması şirketi internet aracılığıyla yapılan bu tür kamuoyu yoklamalarında bu uygulamanın alışılmış, kabul edilen ve yaygın kullanılan bir yöntem olduğunu açıkladılar Sadece bu uygulamanın kamuoyu yoklamasının güvenilirliğine gölge düşürmeyeceğini belirttiler.
Ayrıca diğer kamuoyu yoklaması kuruluşlarınının verilerinde de Marine Le Pen’in önemli bir sıçrama yaptığı görülüyor. (MSŞ)