500 yıldan daha uzun bir tarihsel geçmişi olan Uluslararası Frankfurt Kitap Fuarı, bu yıl resmen 69’ncu kez gerçekleştirildi ve kapılarını kapatırken tarihinin “en politik fuarı” değerlendirmesini kazandı.
Fikir ve ifade özgürlüğü alanından Almanya’ya yansıyan karanlık tablo nedeniyle Türkiye’deki gelişmeler, fuarda ve bu bağlamda Frankfurt’ta gerçekleştirilen çok sayıda ve büyük katılımlı etkinliklere damgasını vurdu.
Fuarın açılış töreninde yapılan konuşmalar sırasında Türkiye’nin “dünyanın en büyük gazeteci cezaevi” olarak tanımlanması bunun ilk işaretiydi. Türkiye, Kültür ve Turizm Bakanlığı da büyük bir organizasyonla fuara katıldı, ancak beş gün boyunca öne çıkan Türkiye, merkezinde hapisteki ve sürgündeki gazeteci ve yazarların durumuyla, onların eserlerini konu alan etkinliklerle ve onlarla dayanışma girişimlerini kapsayan bir “diğer Türkiye”ydi.
Yine de bu fuara atfedilen tarihsel “politiklik”in tek nedeni bu durum değildi. Pakistan’dan Arap dünyasına, Çin’den Rusya’ya, dünyanın birçok ülkesindeki ve Avrupa’nın kendi içindeki iletişim özgürlüğüyle ilgili sorunlar da fuarda gerçekleştirilen panel ve söyleşilerin ağırlıklı konusuydu. Politik içerikli kitapların tanıtım toplantıları büyük ilgi gördü. Her yıl olduğu gibi sürgünde yaşayan İranlılar, İran İslam Cumhuriyeti’nin standını protesto ettiler. Tabii bir diğer yandan da her zaman olduğu gibi sektörün diğer boyutları ve sorunlarının da ele alındığı bir platform oldu. Ama, fuarın dışarıya en geniş biçimde yansıyan yanı onun çok yönlü politik içeriği oldu.
Fuarda Macron rüzgarı
Politika fuara daha kapılarını yayıncılara bile açmadan damgasını vurmuştu. Bu yılki “Onur Konuğu” olan Fransa’yı en üst düzeyde temsil etmek üzere Almanya’ya gelen yeni Cumhurbaşkanı Emanuel Macron, hem açılış öncesi biraraya geldiği Frankfurt Üniversitesi öğrencilerine yaptığı açıklamalarla, hem de fuarın açılış törenindeki konuşmasıyla kimilerince “hasta yatağında” görülen “çok kültürlü birleşik Avrupa” idealini birkaç günlüğüne de olsa canlandırdı. Açılışta Macron’a eşlik eden Şansölye Merkel’in konuşması da Avrupa Birliği’nin “Almanya-Fransa” ekseninden beslenip, ayakta kalabileceği umutlarını artırmaya yönelikti. Macron, bu yılın ilk yarısındaki seçim kampanyaları sırasındaki performansıyla Alman kamuoyunda büyük sempati kazanmıştı. Fuarda yaptığı konuşmada birleşik Avrupa’nın temelinde “demokrasi, pazar ekonomisi ve sosyal adalet”in yanısıra, “kültür”ün çok önemli yer tuttuğunu vurguladıktan sonra, Almanya kültürünün önemli isimlerini okuyup, anladığına dair ayrıntılı açıklamalarıyla kendisine yönelik sempatinin büyük ölçüde artmasına yol açtı. Merkel ve Macron, daha sonra modern matbaacılığın kurucusu Gütenberg’in ilk baskı makinesinin bir benzerini birlikte çalıştırıp, insan hakları beyannamesinin ilk sayfasını kağıda basarak, bu alandaki ortak mesajlarını “belgelediler” de. Fuarı ziyaret eden her iki ülkenin kültürden sorumlu bakanlarının mesajları da bu doğrultudaydı.
Fuarın politikliğin bir diğer göstergesi de her yıl fuarın açılmasından bir gün önce, “en iyi Almanca roman”a verilen “Alman Kitap Ödülü”nün kazanan “Başkent” oldu. Avusturyalı yazar Robert Menasse’nin Avrupa Birliği’nin başkenti Brüksel’i anlatan romanı, yaygınlaşan “Avrupa Birliği yorgunluğu”na karşı bir çıkış olarak övgülerle karşılaştı, kimi uzmanlarca okullardaki Avrupa Birliği konulu dersler için yardımcı ders kitabı olarak önerildi.
Fuarı, çok sayıda politikacı da ziyaret edip, düzenlenen etkinliklerde konuştular. Örneğin Alman solunun önde gelen liderlerinden, Avrupa Sol Partisi Başkanı Gregor Gysi, Almanya Sosyal Demokrat Partisi’nin (SPD) Genel Başkanı Martin Schulz, Fedaral Çalışma Bakanı ve SPD’nin yeni Genel Sekreteri Andrea Nahles gibi...
Aşırı sağcıların arasındaki Türkiyeli yazar
Ama fuara asıl damgasını vuran politikacılar, son genel seçimde büyük bir başarı kazanarak ülkenin üçüncü büyük siyasal gücü konumuna gelen aşırı sağcı parti AfD (Almanya İçin Alternatif) üyeleri ya da taraftarları oldu. Bunların katılımıyla düzenlenen “kitap tanıtımı” ya da “açık oturum” formatındaki etkinlikler olaylara neden oldu. Aşırı sağcıların “fikir özgürlüğü”nden yararlanarak gerçekleştirmeye çalıştığı bu etkinlikler, anti-faşistlerin protestolarıyla karşılaştı. Yoğun güvenlik önlemleri alan polisin, anti-faşistlerle aşırı sağcılar arasındaki sataşmaların fiziki çatışmaya dönüşmesine engel olmakta zorlandığı görüldü. Özellikle fuarın halka açık olduğu Cumartesi gününe denk getirdiği bu etkinliklerde de, aşırı sağcıların konuşmacı olarak davet ettiklerinden biri de, bir zamanların “star” polisiye roman yazarlarından Türkiye kökenli Akif Pirinçci’ydi. Kahramanları kediler olan polisiye romanı Felidae’yle dünya çapında ünlenen, önemli ödüller kazanan Pirinçci, son yıllarda siyasi polemik içerikli, aşırı sağcı ve İslam karşısı çıkışlarıyla, bu içerikteki kitaplarıyla biliniyor. Kışkırtıcılık ve hakaret suçlarından çeşitli cezalara çarptırılan Pirinçi’nin fuardaki konuşması da, diğer aşırı sağcı yazarlarda olduğu gibi anti-faşist eylemcilerin protestolarıyla engellendi.
Aşırı sağcı yayıncıların fuarda açtıkları standları mekan olarak kullanarak, benzer etkinlikler yapmaya hazırlandıkları önceden de biliniyordu. Bu yayıncıların fuara katılmasının yasaklanması ve etkinliklerin engellenmesi yolundaki çağrılar fuar yönetimince reddedilmişti. Bunların katılımına, kendi çizgilerindeki kitap ve diğer yayınları sergilemelerine karşı çıkan anti faşist yayıncılar, çeşitli etkinliklerle bunları teşhir ve tecrit etmeye çalıştılar. Aralarında Frankfurt Büyükşehir Belediye Başkanı Peter Feldmann’ın da bulunduğu tanınmış şahsiyetler, bizzat fuara gelip, bu etkinliklere katıldılar. Ancak tüm protestolara rağmen aşırı sağcıların amaçlarına ulaştıkları, kendilerini fuar yönetiminin ve “fikir özgürlüğü”ne saygı göstermeyen karşıt görüşlülerin kurbanı olarak göstermeyi başardıkları görülüyor. Aşırı sağcıların genel seçim başarılarının hemen arefesine gelen bu gelişmeler, Almanya’daki demokratik tartışma kültürü açısından yeni bir dönem işaretleri veriyor. Bir yanda aşırı sağcıların “baskı altında kalma” itirazları devam ederken, diğer yandan da bu kesimin benzer platformlara katılımlarının yasaklanması yolundaki çağrılar yeniden tartışılıyor.
Katılım ve ziyaretçi itibarıyla başarılı
Beş gün süren kitap fuarı, hem katılan yayıncı, hem de ziyaretçi açısından önceki yıla göre küçük miktarda da olsa artış gerçekleşti. İlk üç gün sadece yayıncı ve yazarların ziyaret edebildiği, son iki gün de halka kapılarını açan fuara 102 ülkeden 7 bin 300 yayınevi ve bu alanda faaliyet gösteren kurum kendi standıyla katıldı, ziyaretçi sayısı 285 bini aştı. Fuar kapsamında beş gün boyunca çeşitli alanlarda 4 bin etkinlik gerçekleştirildi.
Yayıncılığın çeşitli alanlarında yüzlerce uluslararası ödül, fuar içinde düzenlenen etkinliklerle sahiplerini buldu.
Çeşitli ülkelerden yüzlerce ajans temsilcisi, kendileri için ayrılan özel salonda telif hakları alış ve satışı için biraraya geldi. Son bir yıl içinde yayınlanan binlerce kitap sergilendi, aralarında Dan Brown, Ken Follett gibi dünya çapında ünlü yüzlerce yazar, yeni çıkan kitaplarının tanıtımı vesilesiyle düzenlenen etkinliklere katıldı, yeni teknolojilerin yayıncılık alanına getirdiği ilerlemeler örnekleriyle sergilendi. Yayıncılar, yazarlar, uzmanlar biraraya gelip, başta sanal yayıncılık alanında telif haklarının korunması olmak üzere sektörün sorunları, çözüm yolları ve geleceğine ilişkin tartışmalarını sürdürdüler, görüş alışverişinde bulundular. Dijital yeniliklerin bilim ve eğitim dünyasına, güzel sanatlar alanına etkileri sergilendi.
Fuarda kitap satışı yoktu, ancak yazarların katıldığı söyleşi ve imza etkinlikleri vesilesiyle, okurlar bazı kitapları satın alma şansı buldular. Hediyelik kırtasiye ve takvim üreticilerinin standları, bir yandan ürünlerini sergilerken, diğer yandan da fuara özgü indirimli fiyatlarla satış yapabildiler. Sahaflara ayrılan özel bölümde de baskı tarihleri 100-200 yıl gerilere ve hatta daha eskilere giden binlerce kitap sergilendi. Bunlar arasında Fransa’nın onur konuğu olması vesilesiyle, Victor Hugo’nun “Sefiller”i başta olmak üzere, Fransızca’nın dünya edebiyatına hediye ettiği birçok büyük eserin tarihi nüshaları öne çıkıyordu. Osmanlı İmparatorluğu’un Almanya’ya gönderdiği ilk Büyükelçi Ahmet Efendi’nin (1763) bir portresi de sahaflar bölümünde sergilenen eserler arasındaydı. (GK/HK)
FRANKFURT KİTAP FUARI'NIN ARDINDAN YAZI DİZİSİ
Frankfurt Kitap Fuarı'nın En Politik Yılı
Yayıncılar Birliği Başkanı: “Yayınlama Özgürlüğünden Vazgeçilemez”