Hakim soruyor: “Ne yapmak için çıktınız sokağa?”
“1 Mayıs’ı kutlamak için” diyor Behice Boran.
Sene 1979. Suçlama sokağa çıkmaktı. Anlayacağınız 35 yıldır değişmeyen suçlama.
Behice Boran 69 yaşındaydı; yürüyüş koluna saldıran polisin önünde durduğu gibi dimdik bakıyor hakime.
Hakim soruyor yine: “Nerede kutlayacaktınız?”
Yanıt: “Daha önce de söylediğim gibi Taksim’de…
35 yıldır değişmeyen bir saçmalık daha. 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak suç.
Anlaşılan o ki, hakimin kafası yatmıyor: Soruyor yine: “Taksime mi gidecektiniz?”
Yanıt net: “Evet, Taksime gidecektik”…
35 yıldır değişmiyor bu yanıt.
Hakim soruyor: “Yol uzak” (Çünkü Merter’den çıkmışlardı yola), “O kadar yolu nasıl gidecektiniz?”
Behice Boran’ın yanıtı: “Dinlene dinlene gidecektik…”
Anlaşılan o ki hakim kendince Behice Boran’ın yaşına vurgu yapıyordu. Müstehzi yanıtı anlamış mıdır, hakim bilinmez. Ama karşısında dimdik duran kadını biraz tanısa, Merter Taksim arasının ona vız geleceğini bilirdi.
Hele ki 1 Mayıs için.
Üstelik doğum günüdür 1 Mayıs Behice Boran’ın. Bir 1 Mayıs günü doğmuş. Eski tarihle 1 Mayıs 1326; yeni tarihle 14 Mayıs 1910.
Doğduğu Bursa’dan İstanbul taşınmış ailesi. İlkokulu Fransız okulunda okumuş; daha sonra Arnavutköy Amerikan Kız Lisesi’nde. Başarılı bir öğrenci olmuş hayatı boyunca. Arnavutköy Amerikan Kız Lisesi’nin yani şimdiki adıyla Robert Kolej'in 1927’de orta bölümünü, 1931’de ise lise bölümünü birincilikle bitirmiş.
İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü’ne girmiş. Öğreniminin ikinci yılında kendi isteğiyle Manisa Orta Mektebi’ne İngilizce öğretmeni olarak atanmış.
Amerikan Michigan Üniversitesi (ABD) ona burs verme teklifinde bulunmuş; Boran'ın böyle bir başvuru yokken üstelik. Onu bu üniversiteye öneren kişi, Amerikan Kız Koleji’ndeki tarih öğretmeniydi.
Marksizm ile 1935-1939 arası okuduğu üniversite yıllarında tanışmış. Daha sonra “Bu hayatımın dönüm noktası oldu” diyecektir. O dönüm noktasından sonra girdiği yoldan ve doğru bildiğinden hiç şaşmadı Behice Boran...
Michigan Üniversitesi’nde sosyoloji doktorasını tamamladı. Doktora tezini Amerikan toplumunun işleyişi üzerine yaptı. 1939'da Türkiye'ye döndü ve Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi (DTCF) sosyoloji bölümüne doçent olarak atandı.
1942 yılında faaliyetini gizli sürdüren Türkiye Komünist Partisi’ne girdi. Aynı dönemde Yurt ve Dünya ve Adımlar dergilerinin yayın faaliyetine katıldı. 1946'da Nevzat Hatko ile evlendi.
Üniversitede istatistik, şehir sosyolojisi ve sosyolojiye giriş dersleri veriyordu. Bu derslerini Sadun Eren, Aydın Yalçın gibi Türkiye sosyalist solunun daha sonra önemli isimleri olacak asistanlar de izliyordu.
1945’te komünist olduğu bilinen öğretim görevlileri üzerinde baskı arttı. Niyazi Berkes, Pertev Naili Boratav ile birlikte Bakanlık emrine alındı; yani artık kürsüsü yoktu, ders veremeyecekti. Danıştay bu kararı bozdu; görevlerine döndüler.
Boran, 1948'de siyasi görüşleri nedeniyle üniversiteden uzaklaştırıldı. TBMM’de Ankara Üniversitesi’nin kadro kanunu çıkarılırken Boran, Berkes ve Boratav’ın adları tek tek zikredilerek üniversiteyle ilişikleri kesildi. Böylece üç komünist hakkında özel kanun çıkarılmış oldu.
1962'de Türkiye İşçi Partisi'ne (TİP) üye olan Boran, 1965 seçimlerinde Urfa'dan milletvekili seçildi. Birkaç dönem Avrupa Parlamentosu'nda Türkiye'yi temsil etti. TİP genel başkanı Mehmet Ali Aybar'a karşı tavır aldı ve 1970 yılındaki parti kurultayında genel başkan seçildi.
12 Mart 1971 muhtırası ile birlikte tutuklandı ve partisi kapatıldı. Boran, 15 yıl hapis cezası aldı. 1974 yılında ilan edilen genel aftan yararlanarak serbest kaldı.
1975'te tekrar kurulan TİP'in genel başkanı seçildi.
Tüm bu yıllar boyunca sürekli baskı altındaydı; dönemin iktidarları onun yurtdışına çıkması için her yolu denedi. Nitekim 1948’de Boratav ve Berkes yurtdışındaki üniversitelerden gelen teklifleri kabul etmişlerdi. Boran, Türkiye’den ayrılmadı. Ta ki 12 Eylül 1980 darbesine kadar. Darbe sonrası partili arkadaşlarının ısrarı sonucu yurtdışına çıktı. Darbe yönetimi tarafından yurttaşlıktan çıkarıldı.
1987’de bir süredir süren TKP ile birleşme görüşmelerinin sonucunun açıklandığı toplantıya katıldı. Sağlığı iyi değildi. Doktorların uyarılarına rağmen “kararın açıklanması sırasında TİP, TKP üyeleri ve sol kamuoyu açısından bir kuşkuya yol açmamak için” ölümü pahasına katılmıştı toplantıya. Ve iki gün sonra 10 Ekim 1987’de Brüksel’de hayata gözlerini yumdu.
1979’daki duruşmada hakimin karşısındaki Behice Boran böyle birisiydi. İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı’nın sokağa çıkma yasağına rağmen Merter’deydi. Polis copla saldırdığında da yerinden kımıldamamıştı. (HK)
* Kaynak: Behice Boran: Yazılar, Konuşmalar, Söyleşiler, Savunmalar, Hazırlayan: Nihat Sargın, Sosyal Tarih Yayınları, 2010
** Fotoğraflar: Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı Arşivi (TÜSTAV)