70’li yıllarda “devrimci bir kitle hareketi” tarzında var olan Türkiye sosyalist hareketinin dikkate değer deneyimler yaşadığı, siyasal ve örgütsel olarak önemli birikimler yaptığı bir gerçektir. Ancak bu deneyim ve birikimin kaybolmaması ve daha da önemlisi sonraki dönemlere, yeni devrimci kuşaklara aktarılması diye bir sorunun bulunduğu da bir başka gerçektir.
Sosyalist hareketin fazlasıyla parçalanmış olduğu hatırlandığında bu deneyim ve birikimin ortakça kabullenilen belirli bir kurumsal yapıyla değerlendirilmesi ve sonraki kuşaklara aktarılması mümkün değil. Bu durumda yapılabilecek en iyi şeylerden biri “sözlü tarih çalışması” olarak gözüküyor. 70’li yıllarda bu mücadeleyi örgütleyen ve içinde yer alanlar hala sağ ve hatta en azından bir kısmı sosyalist hareket içinde mücadelelerine devam ederken o döneme ilişkin yapacakları değerlendirmeler, anlatımlar ve tartışmalarla sonuçta bu deney ve birikim aktarımını bir ölçüde gerçekleştirebilirler.
Elbette bu bağlamda ortaya çıkan görüş ve değerlendirmeler de tartışmaya açık olacaktır. Ama yine de ortak bir kurumsal yapının olmaması ve daha çok kişisel anılarla aktarımların yapılması dikkate alındığında az çok kolektif bir tarzda yapılan sözlü tarih çalışmaları, söyleşiler daha güvenilir, daha sağlıklı bilgiler vermek için uygun yollardan biri olmaktadır. Bu anlamda sözlü tarih çalışmaları yapmakta olan çevreleri veya vakıf, dernek gibi örgütlenmeleri desteklemek, teşvik etmek gerekir.
70’li yılların başlıca siyasi örgütlerinden biri olan Kurtuluş Hareketi’nin 1975 – 1985 yılları arasındaki dönemini ele alan bir sözlü tarih çalışmasını yürütmekte olan Sosyal Dayanışma ve İletişim Derneği (SODİD) böylesi bir ilgi ve desteği hak eden yerlerden biridir. 2010 yılında başladıkları sözlü tarih çalışmasının ilk iki kitabı Haziran 2016’da çıktığına göre aslında hiç de kolay olmayan bir işi yürütmek ve planladıkları gibi sonuçlandırmak için uğraşıyorlar.
"Kurtuluş Kendini Anlatıyor" başlığı ve “Kurucular” alt başlığı ile yayımlanan ilk iki kitap, ilk “Geçici Merkez Komite”de yer alan yedi kişiyle yapılan görüşmeleri içeriyordu. Geçtiğimiz günlerde çıkan üçüncü ve dördüncü kitaplar yine Kurtuluş’un önde gelen yöneticilerini kapsıyor; yani yine örgütün merkez komitesinin yanı sıra il komiteleri ve uzmanlık organlarında görev alan onbir kişiyle yapılan görüşmeler üçüncü ve dördüncü kitabı oluşturuyor.
* * *
Özellikle 12 Eylül 1980’deki askeri darbeden sonra da varlığını sürdürmek için büyük kentlere ve işçi sınıfının içine çekilmeye karar veren, bir kısım militanını da ülke dışına gönderen örgütün ilerleyen yıllarda oluşan merkez komitelerinde yer alan, İstanbul, Ankara, İzmir gibi kentlerin yönetici komiteleri veya Merkez Komite’ye bağlı uzmanlık organlarında görev alan bu onbir kişinin anlatımları 12 Eylül öncesi kadar sonrasını da, yani yenilgi ve bozgun yıllarını da anlamak açısından gerçekten önemli. Çünkü o dönemde Kurtuluş’u yönetmiş olan bu isimler anlattıklarıyla hem kendilerine, örgütlerine eleştirel yaklaşıyor, hem de çeşitli sorgulamalara ve tartışmalara girmekten geri durmuyorlar. Bu bağlamda daha samimi, daha gerçekçi değerlendirmeler ortaya koydukları söylenebilir.
Bu arada ilk dört kitapta yer alan toplam 18 kişi arasında hiç kadın bulunmaması dikkat çekiyor. Bunun nedeni olarak “merkez komite veya başlıca il komiteleri düzeyinde hiç kadın olmaması” gösteriliyor ancak yine de bugünden bakıldığında Kurtuluş Hareketi’nin ne kadar “erkek egemen” bir yapıda olduğuna ilişkin bir fikir de veriyor. Zaten kitaplarda da bu durum tartışılıyor ve dönemin koşulları içinde kadın ve erkek ilişkileri sorgulanıyor. Bu arada sadece kadınlarla görüşmelerden oluşacak bir kitabın hazırlanmasının da planlandığını belirtmeden geçmeyelim...
Devam eden çalışma daha onlarca kişiyle görüşmeleri, söyleşileri içerirken yayınlanacak kitaplar bölgesel örgütlenmelerin yanı sıra gençlik, mahalleler, fabrikalar, sendika ve kitle örgütleri gibi farklı alanlardaki mücadeleleri ve örgütlenmeleri ele alacak. Ya da Sunuş yazısında da belirtildiği gibi, “bu sözlü tarih çalışması ve yayına hazırlanan kitaplar, Kurtuluş Hareketi’nin çeşitli kademelerinde yer almış, ülke çapında siyasal bir hareket olmasına katkıda bulunmuş, hayatın her alanında faaliyet yürütüp sorumluluk üstlenmiş ve bizzat hayatlarıyla bu tarihi ‘yapmış’ insanların hikâyelerini görünür kılmayı amaçlıyor.”
* * *
Esasen İstanbul örgütlenmesinde ve Merkez Komite’ye bağlı uzmanlık organlarında görev alanlardan oluşan ve Daha Dinmiş Değil Fırtına adını taşıyan üçüncü kitapta İsmail Metin Ayçiçek, İzzet Köylüoğlu, Mustafa Öztürk, Saim Koç, Seyfi Öngider ve Ziya Sümer yer alırken Kurtuluş’un Ankara’daki örgütlenmesini üstlenenlerden oluşan ve Fırtınalı Bir Denizdir İçimiz adını taşıyan dördüncü kitapta ise Burhan Tanrıverdi, Celal Polat, Doğan Fırtına, Haşim Barış ve Süleyman Toklu bulunuyor.
İlk iki kitapta yer alan yedi kişiyle birlikte, Kurtuluş’un önde gelen yöneticileri arasında yer alan bu isimlerin hiç de kısa olmayan siyasi yaşamları ve mücadele tarihleri aynı zamanda bir bütün olarak sosyalist hareketin o dönemini, fırtınalı yıllarını tanımak, anlamak ve değerlendirmek açısından zengin bilgiler, ilginç anılar barındırıyor. Basitçe övgüler veya yergiler ifade etmekten uzak durmaya çalışan anlatımlar, o dönemde sosyalist hareketin nasıl bir örgütlenme anlayışına, çalışma tarzına ve mücadele biçimlerine sahip olduğunu somut örnekler ve deneyimler eşliğinde ortaya koymaya çalışıyor.
Kurtuluş’un ülke çapında siyasal bir hareket olmasına katkıda bulunmuş, hayatın her alanında faaliyet yürütüp sorumluluk üstlenmiş ve sonuç olarak bizzat hayatlarıyla bu tarihi “yapmış” olanlar arasında bulunan bu kişilerin hikâyeleri Türkiye solunun “kitlesel bir devrimci hareket” olarak var olduğu bu yıllarını merak edenlerin ilgisini çekecektir.
Doğal olarak sosyalist hareketin bu dönemine ilişkin yeni bilgi ve belge niteliğindeki anılar, yorumlar ve tanıklıklar hep birlikte aktarılıyor. Sosyalist hareketin yakın tarihine ilgi duyanlar, araştırma yapacak olanlar için de ilk ağızdan anlatımlara dayanan güvenilir bir kaynak üretilmiş oluyor. (SÖ/NV)
* “Daha Dinmiş Değil Fırtına” Kurtuluş Kendini Anlatıyor 3 ve “Fırtınalı Bir Denizdir İçimiz” Kurtuluş Kendini Anlatıyor 4, Dipnot Yayınları, 2017 Haziran, 416s. + 426 s.