İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından onuncu kez Akbank’ın desteğiyle düzenlenen İstanbul Film Festivali’nin 33’üncüsünün ödülleri, dün gece (19 Nisan Cumartesi) verildi. Altın Lale'yi gecesi verildi. Ulusal Yarışma'da En İyi Film dalında Altın Lale Ödülü'ne, Tayfun Pirselimoğlu'nun yönettiği "Ben O Değilim"; Uluslararası Yarışma Altın Lale Ödülü'ne ise Eskil Vogt'un yönettiği Blind / Körlük layık görüldü.
Benim festival maratonunda ikinci hafta yakaladığım filmler ise şunlar oldu:
Sokak Köpekleri / Stray Dogs
Daha önce Altın Lale kazanmış olan yönetmen Tsai Ming-Liang'ın festivalin Mayınlı Bölge bölümünde gösterilen filmi "Sokak Köpekleri", hayatını bütün gün yağmur, soğuk demeden ayakta durup pano taşıyarak kazanmaya çalışan bir babayla evleri olmadığı için bütün gün AVM'lerde gezip sıcak ve tok kalmaya çalışan iki çocuğunun acıtan öyküsü.
Yönetmeni tanıyanların aşina olduğu upuzun planlardan oluşan bu uzun film seyirciyi zorlayan ama sonuna kadar gözlerini kaçırmadan izleyebilenler için hem güzel hem de gerçekten mayına basmış hissi yaratan bir sinema olayı.
9 Ay Hapis / 9 Month Stretch
Festivalin Antidepresan kuşağında gösterilen “9 Ay Hapis”, Fransız sinemasından tanıdığınız ünlü yüzleri birer sürpriz gibi karşınıza çıkaracak, temposu yüksek, çılgın bir komedi. İşkolik ve yalnız hakime Ariane, bırakın anne olmayı hayatına erkek arkadaş bile sokmazken başına gelen akıl almaz olaylar sayesinde hem kendini 6 aylık hamile hem de bebeğinin babası hakkındaki inanılmaz gerçeği ararken bulur. Bu kadar da olmaz dedirten olaylar ve tesadüfler arka arkaya yaşanırken Ariane, başına gelenlerle yüzleşecek, seyirci de nefes almadan gülecektir.
Hiçbir şey düşünmeden gülmek, perdeye bakıp gerçekten antidepresan almış etkisini yaşamak için biçilmiş kaftan bir film.
Dünyada 20.000 Gün / 20.000 Days on Earth
Konusu Nick Cave olan bir müzik belgeseli / filmi kim izlemek istemez?
Belgesel ve kurmacanın iç içe geçtiği bu müzik filmi (bana göre) yaşayan en büyük müzik insanlarından Nick Cave'in 24 saatini anlatan, müzikle yoğrulmuş bir eser. Sadece müzisyen değil aynı zamanda büyük bir ozan da olan Cave'in kendini anlatırken adeta şiir gibi konuşması, birlikte çalıştığı en az kendisi kadar yetenekli müzisyen arkadaşları, konser anıları, evi, çocukları ve müzikal yolculuğunu anlatan film öncelikle Nick Cave hayranlarına sonra da onun dünyasını merak eden tüm müzikseverlere tavsiye olunur.
Violette
Kendi adıma festivalin en ilginç keşiflerinden biri olarak nitelendirebileceğim bir film olan Martin Provost'un "Violette"i, Fransız kadın yazar Violette Leduc'un yazar olma sürecini ve bu süreçte yaşadığı mücadeleyi anlatıyor.
2. Dünya Savaşı'nın sonlarında başlayıp 1964'te sona eren film dünya edebiyatında kadın cinselliği konusunda ilk ve en cesur eserleri veren Violette'nin bu süreçte tanıştığı Simone de Beauvoir, Jean Genet, Jean Cocteau gibi dönemin en önemli Fransız yazarlarıyla olan dostluğunu beyazperdeye yansıtırken Simone de Beauvoir'la olan tuhaf dostluk / aşk ilişkisinin altını özellikle çiziyor.
Kadın olmak, kadın yazar olmak, kadın hakları mücadelesinin içinde yer almakla ilgili döneminin oldukça keskin bir portresini çizen film uzun süresine ve yer yer seyirciyi sıkabilecek anlatımına rağmen Violette Leduc'u tanımak için izlenmesi geren bir eser. Umalım ki ardından da kitaplarını okumak için de sebep olsun.
Uzun Yol / Little Happiness
Türkiye Sineması’ndan bir örnek olan Nihat Seven'in "Uzun Yol"u, festivalin Yarışma Dışı filmlerinden.
Bir modern zaman Selvi Boylum Al Yazlamalım uyarlaması diyebileceğimiz film uzun yol şoförü Fariz ve kaçarak evlendiği Gülten'in bir de çocuk sahibi olduktan sonra yaşadıkları zorlukları anlatan bir melodram. Uyarlandığı ya da esinlendiği Selvi Boylum Al Yazmalım'ın başarısına erişemeyen Uzun Yol maalesef sinemasal anlamda sınıfta kalmış.
Sıfır Teorisi / The Zero Theorem
Daha önceki filmleriyle gönlümüzde taht kurmayı başarmış tuhaf ama yetenekli yönetmen Terry Gilliam'ın son filmi Sıfır Teorisi festivalin hemen ardından vizyonda da seyirciyle buluşacak.
Karamsar bir gelecek projeksyonu olarak nitelendirebileceğimiz bu bilim kurguda Christoph Waltz'un başarıyla canlandırdığı Qohen Leth karakterinin hem kendisinin hem de hayatın var oluş amacını sorgulayışına tanık oluyoruz. Bilim kurgusal yönüyle belki biraz eski, getirdiği kapitalizm ve düzen eleştirisiyle belki biraz yavan bulabileceğiniz film her şeye rağmen Gilliam'ın kurduğu ilginç ve görsel açıdan ziyadesiyle doyurucu dünyasıyla merakınızı hakkediyor diyebiliriz. Yine de Gilliam filmografisinde Brazil ve 12 Maymun'dan sonra geleceğini unutmamak lazım.
Şeytan Düğümü / Devil's Knot
Festivalin Ustalar bölümünde izlediğimiz Şeytan Düğümü gerçekten de usta saydığımız Atom Egoyan'ın filmi. Gerçek bir olaydan yola çıkan film sessiz sakin bir kasabada öldürülen üç küçük çocuk, katil olarak yakalanan yine çocuk sayılacak yaştaki üç gencin ve bu düğümü çözmeye çalışan bir dedektifin öyküsü. Anlattığı hikâyenin ilgi çekici ve iç burkucu olması dışında bir özelliği olmayan film başroldeki Colin Firth'le bile yükselemiyor ve cinayet vakalarını anlatan belgesel kanallarında izlediğimiz işlerden ancak bir fersah yukarı taşıyor sanatını. Yine de polisiye filmlere meraklı seyirci ve adalet sisteminin çarpıklığını görmek isteyenlere önerilebilir. (GÖ/HK)
* İkinci hafta filmlerinden "Kusursuzlar / The Impeccables" ve "Daire / Circle"yi daha önce izleme olanağı bulmuştum.