Benim için 6 Şubat günü sıradan bir mesai günü olarak başladı; ama aynı şekilde devam etmedi. Öğleden sonra gözaltına alındım. 9 Şubat gecesi tutuklandım. 10 Şubat sabahını Silivri’de, 21 Şubat akşamını Sincan Kadın Hapishanesi’nde karşıladım. Soğuğuyla korkutucu tabir edilen yer Silivri olsa da Sincan oradan daha soğuk. Bunu o kötü şaka “Sincan soğuktur” olsun diye yazmıyorum. Her şeyin bir çaresi var. Ben termal içlikle ısındım mesela. Türkiye Malı termal içliklerin iyi ısıttığını benim kadar İsrail askerleri de biliyor. Seferlerine aralıksız devam eden gemiler İsrail’e içlik dahil dikenli tel, barut, jet yakıtı taşıdı. Kısıtlama getirildiği söylense de temel gıda maddelerinin ve birçok ürünün sevkiyatı devam ediyor. Yaşanan insanlık dışı saldırıların her biri uluslararası hukuku ihlal ediyor. Bunlar için dışarıdayken bir suç duyurusu yapmıştık. Uluslararası Adalet Divanı’na, İsrail’in yargılanması için bir başvuru da...
Bizi Filistin halkına yakınlaştıran, topraklarının işgaline karşı gösterdikleri direniş ve uğradıkları kesintisiz zulüm. Beni Filistin halkı üzerine daha sık düşündüren kişisel bir konu daha var. Tutukluluğumuzun İsrail’in idari tutukluluk uygulamasına benzemesi. İsrail’de Ordu Komutanına veya Savunma Bakanına sunulan gizli belgelere dayandırılarak kişi, tutukluluğunun içeriğini bilemediği ve bu sebeple çürütemeyeceği bilgilerle karşı karşıya kalır. Süreç bu yönüyle ülkemizde uygulanan “gizli soruşturma” usulüne benzer. Avukat görüşü kısıtlamaları ve gözaltı süresinin sürekli uzatılması yönleriyle benzerlik çoğaltılabilir.
Türkiye’de yürütülen siyasi soruşturmaların içeriği de Filistin halkına yöneltilen soruşturmalarla benzerlik gösterir. İsrail istismarlarına karşı yapılan herhangi bir gösterinin, taş atan çocukların ve konuyla ilgisi olmayıp da orada dikilip duranların, protestocuların aileleri veya işgal aleyhine konuştukları bilinenler de dahil Filistinliler kitlesel tutuklamalara maruz bırakıldılar. Bir kez hapsedildikten sonra adil bir yargılanma için çok az umut vardır. Filistinliler herhangi bir suçlamayla itham edilmezler, edildiklerinde ise bu “barışa zarar vermek” gibi genel terimler olur ve cezalar çoğunlukla belirsizdir. 1967’den 2000’e kadar 5 Filistinli’den 1’i bu şekilde hapsedildi. Bu verinin Filistinliler aleyhine değiştiğini tahmin etmek zor değil. 2000-2007 arasında 18 bin Filistinli hakkında idari gözaltı emri verildi.
“Anayasayı tangır tungur etmek”
Biz, emniyette örgüt adına faaliyette bulunmak gibi belirsiz bir ithamla karşılaştık, savcılıkta neyle suçlandığımıza dair bir açıklama yapılmadı. Daha sonra uzun süren bir bekleyiş ve Anayasal Düzeni İhlal Etme suçlaması... Eski adıyla Anayasa’yı tağyir, tebdil ve ilga ya da “Anayasayı tangır tungur etmek.” Peki, AYM kararlarına uymamak anayasal düzeni zedelemezken, dayanıklı Anayasal düzeni biz nasıl incittik?
Savcılık, bizi tutuklamaya sevk ederken “Aksini düşünmek gerçekten uzaklaşmak olur”, “Aksini düşünmek mümkün değildir”, “İzahtan varestedir” gibi açıklama olmayan açıklamalarını alt alta dizmişti. Belli ki 4 savcı birden ortak sevk yazısı yazalım demişler, demişler ama işin içinden çıkamamışlar. Sonra artık hangisinin aklına geldi bilinmez “izahtan vareste” diye başlamışlar. Bu lafın bir Türkçesini bir Arapçasını yazmışlar. Ara ara da aksini düşünmeye kalkmayın diye uyarılarda bulunmuşlar. Kendilerini pek yormamışlar, nasıl olsa şarkı sözü de yazsalar talep kısmına Anayasal Düzeni İhlal Etme’den tutuklamayı yapıştırınca serbest bırakacak bir hakim bulunmaz demişler. (*) Bu tutuk sevk yazısının aynısıyla İsrail yargısı da bir Filistinli hakkında tutuklama kararı verebilir.
Filistinliler hakkında verilen idari tutuklama kararları 6 aylık sürelerle yıllarca uzatılabilir. Uzatma kararlarında somut gerekçe bulunmaz. Şimdilerde bizim de tutukluluğumuz inceleniyor. 50 kişi birden SEGBİS’le bağlanmaya çalışılıyor, tek hakim seri halde dinliyor ve sonunda şöyle diyor: İtiraz edebilirsiniz. Tutukluluğumuza devam kararı verildiğini bu laftan çıkararak hücrelere dönüyoruz. Hücrelerimiz yargı çevremizden, evlerimizden ve ailelerimizden uzak, farklı şehirlere dağıtıldık. Filistinliler Batı Şeria’daki askeri mahkemelerde yargılanır ve İsrail’deki hapishanelerde tutulur. Bu da hem aile hem avukat ziyaretinin sıkı seyahat kısıtlaması altında sıklıkla ve uzatılan süre içinde yasaklandığı anlamına gelir.
Biz, işgal altındaki topraklarda Filistinli, adaletsizliğin hüküm sürdüğü ülkemizde hak savunucusuyuz.
Filistinliler özgür Filistin’de biz de adil bir ülkede yaşayana kadar direneceğiz. Belli ki zaman zaman hapsedileceğiz; ama topraklarımızı ve özgürlüğümüzü kimseye bırakmayacağız.
(*) Gerçekten de bulunamadı ben, Avukat Nazan Betül Vangölü Kozağaçlı, Avukat Didem Baydar Ünsal böyle tutuklandık.
(SŞ/AS)