Erkeklerin egemenliğindeki bir çevrede, üstelik İslam dininin hâkim olduğu bir toplumda kadınların gerici baskıya boyun eğmediği bir âlem: Filistin'de direksiyon sallayan hız tutkunu kadınlar araba yarışlarında kendilerini gösterirken İsrail'in yarattığı kapana kısılmışlığı aşmak için ellerinden geleni yapıyor, muhafazakâr zihniyete yönelik isyanlarını da cesurca sürdürüyor.
Lübnan kökenli yönetmen Amber Fares Speed Sisters (Hızın Kızları) belgeselinde yarışçı hemcinslerini dünyaya tanıtırken boyunduruk altında tutulmak istenen kadınların başına buyruk doğasını bir kez daha gözler önüne seriyor.
Prömiyerinin yapıldığı Kanada'daki Hot Docs'tan sonra !f İstanbul dahil, festivalden festivale koşan ve ilgiyle karşılanan yapımda Sundance Film Enstitüsünün iddialı dokunuşu gözden kaçmıyor.
Yarış tutkusu mu?
Evlenip çoluk çocuk sahibi olması beklenen kahramanlarımız erkeklerin hâkimiyetindeki bir spor dalında kendilerini kabul ettirmiş durumdalar.
Marah, Noor, Mona, Betty ve takım kaptanı Naysoon'un ralli ortamındaki varlığı ilk zamanlarda garipsenmiş olsa da, gün geçtikçe tutucu bir toplum haline gelmekte olan Filistinlilere kadının baskı altında tutulmasının imkânsızlığını ispat etmiş vaziyette.
Ebeveynleri tarafından kesinlikle desteklenen, araba ve yarış meraklısı kadınlar, ülkede yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen dirayetle çabalıyorlar. Yarışlar bazen boşaltılmış bir sebze hali alanında gerçekleşebiliyor! Dünyanın başka köşelerinde sektörün sunduğu gayet elverişli imkânlardan çok daha ilkel şartlarda çalışan, yarışa amatörce hazırlanan ve kendilerini kanıtlamayı başaran yarışçı kadınlar görülmeye değer.
İslam baskısının daha çok hissedildiği Cenin kentinde yaşayan bir tanesi, sevgili büyükannesini ziyarete gittiğinde başını niçin örtmediğine dair soruyla karşılaşıyor.
Bunun üzerine "Beni seviyorsun değil mi büyükanne?" deyince "Tabii ki yavrum!" cevabını alıyor.
Orucu eskiden tuttuğunu ifade ederken sadece dinî bir mecburiyet olarak oruç tutmanın anlamsızlığından dem vuruyor, ortalıkta hissederek oruç tutanları pek görmediğini belirtiyor.
Adlarından gittikçe daha çok söz ettiren hız meraklısı kadınları ülkede kıyamet işareti olarak algılayanlar da yok değil. Belgeselde erkeklerin güçlü kadınlara yönelik korkuları bir kez daha ifade buluyor, başarılarını kıskanan hemcinsleri de yok değil.
Aralarından bir diğeri yarışlarda direksiyon sallasa da kadın olduğunun altını çiziyor ve feminen görünmekten yana olduğunu ifade ediyor: "Erkek Fatma değilim!" Filmde frapan görünümlü yarışçıyla erkekler fotoğraf çektirmek için adeta yarışıyor. Bir kontrol noktasına yaklaşırken İsrail askerlerinin biber gazı fişeğiyle yaralandığında yarışçı arkadaşı onunla " Sarışın ve güzel olduğun için gözünün yaşına bakacaklarını mı sandın?" diye dalga geçiyor.
İsrail'in yıllardır bitmeyen zulüm ortamında araba yarışları kahramanlarımız için bir çıkış yolu teşkil ediyor, baskı altında tuttukları tüm duyguların deşarj vektörü haline dönüşüyor.
Kadın dayanışması
Kanadalı yönetmen Amber Fares 11 Eylül 2001’deki New York saldırısından sonra pazarlama kariyerini bir tarafa bırakarak, köklerinin olduğu Lübnan ve etrafındaki coğrafyaya yönelik bilincini artırma yoluna gitmiş.
Sosyal ve geleneksel bariyerleri aşan yarışçı kadınlar hakkındaki belgesel, tüm gezegendeki ve özellikle Müslüman dünyasındaki kadınlarla dayanışma içinde olduğunun kanıtı.
Tabii cilalı yapım popüler belgesel seyircisine ulaşmak üzere bildik numaralara başvurmuyor değil. Mesela Filistinli yarışçı bacılar arasındaki tatlı rekabet başarıya giden yolda mutlaka sömürülmesi gereken bir motif halinde karşımıza çıkıyor.
Kötü adam rolünde ise Federasyon başkanı Khaled'i görüyoruz. Tarafsızlık ve meritokrasinin ön planda olması gereken ortamda "tek adam" konumundaki başkan bilemediğimiz çıkarları doğrultusunda haksızlıklar yapıyor, spor dünyasında sık sık karşılaştığımız hak yemelere Filistin'de bile tanık olabiliyoruz.
İzlanda'dan Brezilya'ya, Finlandiya'dan ABD'ye, İngiltere'den Güney Kore'ye, Meksika'dan Avustralya'ya, muhtelif ülkelerin festivallerinde boy göstermiş olan belgesel Japonya ve İngiltere'de sinema salonlarında genel gösterime girmiş. Dublin'de seyirci, Adelaide'de belgesel ödülü kazanan 80 dakikalık Speed Sisters Filistin, ABD, Kanada, Katar ve Danimarka ortak yapımı.
Ölçülü bir dil kullanılan belgeselde her ne kadar Batılı bakış açısının yoğunluğu hissediliyorsa da, birçok ufak detayın evrenselliği kesinlikle ortaya çıkıyor ve kadınların mücadelesine katkıda bulunuyor. (MT/AS)