Gazze şeridinde sörf bazı gençler için hobiden öte, takıntı, tutku, kendini hür hissetmenin yegâne yolu. Tüm imkânsızlıklara rağmen, deniz kabarıp kıyıda gücünü hissettirmeye başlayınca, hemen sahile koşup köpüren dalgaların üstünde süzülmenin zevkine doyamıyorlar.
Kendini yıllardır bu işe adamış, kırk iki yaşında formunun zirvesinde görünen Abu Jayab, daha genç olan Filistinliler'e tecrübesini aktarmaktan imtina etmiyor. Hayatı boyunca ayrılmadığı sahile olan sevgisi tartışılmaz, fakat oradan çıkamama halini de "Bu kumsal benim için hapishane!" sözleriyle ifade ediyor.
Yeni nesilden İbrahim ise kendine göre daha şanslı: ABD'de temas halinde olduğu sörfçüler tarafından Hawai'ye davet ediliyor.
Amsterdam'daki Uluslararası Belgesel Festivalinde seyircilerle buluşan Gaza Surf Club (Gazze Sörf Kulübü) adlı yapımın yönetmenlerden Philip Gnadt, Filistin'den çıkmayı başaran ve esas amacı sörf tahtası imalatı konusunda uzmanlaşmak olan İbrahim'in vizesini uzatarak ABD'de eğitimini sürdürmeye karar verdiğini açıkladı.
Filmin Almanya'da başlayan yolculuğu Kanada, Hollanda ve ABD etaplarından sonra Aralık ayında Dubai Uluslararası Film Festivaline uğrayarak devam etti.
Bölgedeki hassas dengeleri duygu sömürüsüne asgari ölçüde başvurarak işleyen, inceden inceye insanda isyan duygularını bile tetikleyen Almanya yapımı 87 dakikalık filmin diğer yönetmeni Mickey Yamine.
Filmde ayrıca İslam dünyasında kadın olmanın zorluğu da, kendine has bir dinamik aracılığıyla gözler önüne seriliyor. Bölgede bir balıkçının kızı olan Sabah eskiden rahatça yüzebilmesine rağmen Hamas'ın dayatmaları yüzünden denizle olan sınırsız ilişkisini kısıtlamak durumundadır. Belgesel çekimleri sırasında açık görüşlü babasının teknesiyle tekrar denize açıldığını ve özlemini doya doya giderdiğini görüyoruz. Sahile geri döndüğünde, Akdeniz'in kıyısında yaşamalarına rağmen denizle hiç alakası olamayan kız çocukları etrafını sarıyor ve yüzmeye yönelik meraklarını tatmin etmeye çabalıyorlar…
İşgal altındaki topraklarda hayvanat bahçesi
Son İntifada sırasında Qalqilya hayvanat bahçesindeki zürafa biber gazı ve ortalıkta uçuşan kurşunlardan paniğe kapılıp kafasını çarpmış ve ölmüştür. Vefakâr veteriner Sami Khader, Suudi Arabistan'da diplomasını aldıktan sonra hayatını adadığı Batı Şeria'daki hayvanat bahçesine yalnız zürafa değil, bölgeden dışarı çıkamayan çocuklar için her türlü hayvanı getirtmeye çalışmakta, denizi asla göremeyenler için akvaryum planları bile yapmaktadır.
Yeryüzünde nesli hızla tükenmekte olmasına rağmen dikkatleri üzerine bir türlü çekemeyen zürafanın peşine düşer. Kopenhag'da ihtiyaç fazlası bir zürafanın, hayvanat bahçesindeki etoburlara yedirilmek üzere itlaf edilmesini anlamlandırmakta zorlanır.
İsrail'in baskıları, bürokratik engeller ve ülkede hareket etmenin zorluklarına rağmen Kudüs'teki hayvanat bahçesiyle olan uyumlu ilişkileri bir süre sonra olumlu sonuç verir: Qalqilya, Avrupa Hayvanat Bahçeleri Birliğine kabul edilir.
Fakat AB'ye bile kafa tutma cüretini gösteren Macaristan tarafından vize talepleri reddedilince, veteriner Khader ve ekibi Budapeşte'deki uluslararası toplantıya katılamaz.
Waiting for Giraffes (Zürafaları Beklerken) adlı 84 dakikalık şirin Hollanda/Belçika yapımının yönetmeni Marco de Stefanis.
Mizahın gücünü başarıyla kullanan, Filistin'deki halkın ve bilhassa çocukların saf enerjisini hassasiyetle aktaran ve gülümseme dürtüsünü mütemadiyen tetikleyen film, seyircide şefkat duyguları da uyandırıyor. Khader'in hayvan sevgisi çevresindekileri de etkiliyor, yoğun çaba ve sabır gerektirse de, displinle bağlı bulunduğu misyonu geleceğe dair umuda dönüşüyor...
Gazze'de ambulans hizmeti vermek
Gazze 2014 yılının Temmuz ayında yine saldırı altındadır. Yönetmen Mohamed Jabaly bölgedeki patlamaları ailesiyle oturduğu apartmanın terasından takip etmenin anlamsız olduğunu fark eder. Ebeveynine söylemeden kamerasını kaptığı gibi bir ambulans ekibine dahil olur ve hayatı pahasına çılgınca bir maceraya girişir.
51 gün süren İsrail-Gazze çatışması sırasında şahit olduğu korkunç manzaralarla sınırlarını zorlar, İsrail hava kuvvetlerinin sebep olduğu yıkım tahmin ettiğinden çok daha fazladır.
Ambulans ekibinin başındaki tecrübeli Abu Marzouq'un kendini adamışlığı ve cesareti etrafına da bulaştığından, genç belgeselci Jabaly insanlara bir nebze yardımcı olabilmek için çekimlerine dirayetle devam eder. Amacı biraz da haberlerde kısa birer görüntü olan bazı insan hikâyelerini geniş kitlelere ulaştırmak, acılarına ses vermektir. Çekimler sırasında yaralananlar arasında Marzouq'un ta kendisini de görürüz.
Norveç/Filistin ortak yapımı, 78 dakikalık Ambulance (Ambülans) adlı belgesel Norveç, Hollanda, Polonya, Birleşik Krallık, Filistin, Avustralya, Çekya, Almanya'da çeşitli festival ve etkinlikler kapsamında seyirciyle buluştu, gösterimler tüm hızıyla 2017 yılında da sürecek.
Koltuğunuza yapışarak izlediğiniz, gerçekleri olduğu gibi, tüm çıplaklığıyla yansıtan, ölümle burun buruna gelinen anları da teninizde hissettiren filmin yönetmenini takdir etmemek ne mümkün! (MT/HK)