“Anlat,” dedi filler sultanı. “Bana bu küçücük yaratıkların hünerlerini anlat. Bana onların küçük ya da büyük olmaları değil, hünerleri gerek…” (s.8)
Ve anlatmaya başladı ulukepez. Ve böyle başladı güzel atlara binip giden Yaşar Kemal’in “Filler Sultanı İle Kırmızı Sakallı Topal Karınca” eseri.
Yapı Kredi Yayınları tarafından ilk basımı 1977’de yapılan bu eserde ilk dikkati çeken uzun doğa tasvirlerinin yerini savaş tasvirlerine bırakmasıdır. “…Askerlerim, fillerim, size bir daha yineliyorum, elaman dedirtinceye kadar karıncaların gözlerinin yaşına bakmayacaksanız. Komutanlarım, size söylüyorum, karıncalara en küçük bir acıma gösteren fili öldüreceksiniz. Fil askeri acımaz. Fil askeri son fil devletini korumak için acımayı yüreğinin yakınına getirmez… Filler bugünkü savaşta büyük utkuyu hak etmiştir, çünkü filler görkemlidir, çünkü filler soyludur, çünkü filler çalışkandır… Filler, kardeşlerim, askerlerim, eğer karıncalara yenilirsek bugünkü savaşta, kanımıza susamış karıncalar bir tekimizi bile bırakmayacak, bizi toptan yiyeceklerdir. Bu yeryüzünde fil soyu silinecektir… ” (s.12)
Karıncalar bihaberdi başlarına gelecek felaketten, bu sözler filler sultanını ağzından dökülürken. Ve işgal başlar. Karıncalar ülkesi, fillerin ayaklarının altında derdest olur. Karıncalar ne yapmıştı da ülkeleri işgale uğramıştı? Çalışkandı karıncalar. Kendilerine uygarca yaşayabilecekleri ülkeler inşa etmişlerdi. Tek suçları; suç sayılırsa, buydu.
Savaş durmaz bir türlü, çünkü filler sultanı elaman diyenleri duymamış, görmemiştir. “Onlar çok küçükler,” dedi ulukepez. “İğne ucu kadarcıktır her biri. Bir fil onları bu kadar uzaktan hiç göremez.”/ “Sesleri inceciktir,” dedi ulukepez. “İyi ki duymadın onların sesini. Bir duysaydın, acırdın onlara… Bir ağlıyor, bir yalvarıyorlar ki, aman Allah, yüreği olan dayanmazdı… Askerlerin de duymuyor onların ağıtlarını, görmüyorlar akan kanlarını, kopan kellerini… İyi ki görmüyorlar da savaşı böyle acımasız sürdürebiliyorlar…”(s.13) Savaşın acımasızlığının nedeni anlaşılır genç okur gözünde ulukepezin sözleriyle.
Ulukepez, karınca dilini de bilir fil dilini de. Aracılık eder. Çevirir her iki tarafın sözlerini ve iletir birbirine. Canını kurtaran karıncalar ulukepezi görünce sevinirler. Dost sanırlar önceden yanlarında yaşayan ulukepezi.
Ulukepezi tanıdınız mı sizler de? Gençlerimiz bilmeli ulukepezleri. Bilmeliler ki dostmuş gibi davranan savaş çığırtkanlarının yüzlerine tükürebilsinler.
Filler Sultanı İle Kırmızı Sakallı Topal Karınca Yazarı: Yaşar Kemal Çizeri: Ömür Balcıoğlu Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları, 2015, s. 208 Yaş grubu: 14 yaş üstü |
Sağ ayağını savaşta yitiren demirci kırmızı sakal karınca, filler sultanına bağırarak sorar, “Biz sana ne yaptık ey sultanlar sultanı? Biz sana ne yaptık da bizi bu duruma soktun?” (s.16)
Bildik bir cevap gelir filler sultanından, bizleri şaşırtmayan, fakat genç okuru şaşırtacak ve üzerine düşünmesini sağlayacak. “Ben mi filler mi saldırdı size? Deli misin sen, demirci? Fil ulusu hiçbir ulusa, hiçbir zaman saldırmaz. Fil ulusu barışçıdır, çalışkandır, yiğittir. Niçin, ne demeye saldırsın durup dururken karıncalar ülkesine? Şunu böylece bilesin ki demirciler başı, bizler, filler, yalnız kendimizi savunuruz… Şu karşıda gördüğümüz yıkım, toz duman bizim değil, sizlerin, karıncaların saldırısıdır…” (s.16-17).
Kırmızı sakallı topal karınca, zalimliğini bağırır yüzüne yüzüne filler sultanın. İntikam yemini ederek de kaçar. Filler sultanının önünde diz çökmüş diğer karıncalar, “…Bir alçaktır, satılmış, vatan hayınıdır o topal karınca,” (s.20) derler.Ve söz verirler, topal, kırmızı ve demirci karıncaları öldüreceklerine. Bu sözden sonra soykırım durur.
Filler sultanı, savaş tazminatı olarak sırça bir saray yapmalarını ister karıncalardan. Sadece sırça bir saray mıdır filler sultanının isteği? Sömürenlerin istekleri biter mi? Bitmemiş filler sultanının istekleri de… Tutsaktır karıncalar artık. Geriye sadece kalplerindeki umut, dillerindeki “kurtuluşa kadar” sözü kalmıştır.
Karıncalar ülkelerini onarırken, bir taraftan da sırça sarayı inşa etmektedirler. Lakin filler sultanına yeterli gelmez bu. “…insanlar buna beyin yıkama diyorlar, karıncaların beyinlerini yıkayabilirsek, onlara karıncalıklarını unutturabilirsek, her şeyi kazandık demektir. Bu düzen kıyamete kadar sürer, siz de biz de karıncaların sırtından, onların alın terleriyle cennet bir dünyada yaşarız, değil mi?” (s.40)
İşe koyulur hüdhüd kuşlarının başı ulukepez. Filler sultanından aldığı emirleri uygulamaktır işi. Ne demişti filler sultanı. Sömürü sözü yok bundan sonra demişti. Yasaklamıştı sömürü sözünü. Onun yerine özgürlük demişti. Eee, hep filler sultanı mı düşünecekti? Hayır, biraz da ulukepez düşünmeliydi. Düşündü de. “…Önce karıncaları on beş, yirmi, kırk, bin parçaya bölmeli, sonra da bu her bölüğü ötekine can düşmanı etmeliydi.”(s.43)
Parçala-böl-yönet mantığı işleme konulur ulukepez aracığıyla. Ama önce benlik karmaşası yaratılmalıdır. Böylece işler daha rahat yürütülebilecektir. “Her karınca bir fildir, her karınca bir fildir, bir fildir, bir fildir…”(s.47) Karıncaların ağızlarından döküldükçe bu sözler benlikleri uçar. Benliklerinden iz kalmaması için dillerini unutup egemenlerin dillerini öğrenmeleri gerekmektedir. Ve emri verir fil sultanı: “Zinhaaar, ilk işimizi karıncalara filceyi öğretmek olacak. Karıncaların kendi dilleri yoktur, varsa da yetersizdir… Varsa da üç beş sözcüktür. Üç beş sözcükle de bu dünyada yaşanmaz. Dünyada bir tek dil vardır o da fil dilidir.” (s.52)
Harıl harıl fil dili öğrenilir. Karıncalar, fil olduklarını sandıkça düşünmez olurlar, taa ki aç kalana kadar. Karınları guruldadıkça, nefesleri açlıktan koktukça karıncalıklarını hatırlamaya başlarlar. Açlık isyandır. Bunu iyi bilir filler sultanı. Ve önlemini alır. Biz biliriz bu önlemleri de genç okur bilir mi? Ölmeyecek kadar doygun olmayı; çiçeğin özünden tatmak için ihanet etmeyi…
Fitneye gelir sıra. Sakallarını kırmızıya boyayan sarıca karıncalar dağda alır soluğu. Kırmızı sakallı topal karınca, sarıcaları görür görmez, “…size söyleyim ki, bu yeni gelen karıncaları benim gözüm hiç tutmadı. Bu yeni gelenlerin altında bir iş var, bir çapanoğlu var ya, çıkaramadım. Ben bu gelenlerin sakallarına baktım, sakalları var bizim sakallara benzemez, iyice baktım sarı sarı yüzleri, huyları var bizim huya benzemez.” (s. 129) der.
Sözünü sakınmaz topal karınca, sözünü sakınmaz sakınmasına ama dinletemez genç kırmızı sakallı karıncalara. Sarıcalar işe koyulur. Kırmızı sakallı karıncalara nasıl zarar vereceklerini bilmektedirler. “Unutmayın birçok kırmızı karınca kendisini dünyanın odağı sanır. Ona göre seçeceksiniz avlarınızı. Kendisini en büyük kurtarıcı sananları…” (s. 133)
Ne bildik bir çelişki değil mi? Ağızdan “yoldaş” sözü dökülürken kafada ve yürekte bireycilik ateşinin harlanması. Kendisini en büyük kurtarıcı sananlar birlik olur mu?
Sarıcaların fitnesi meyvesini vermiştir. Filler sultanını keyfine diyecek yoktur. Oturduğu sarayının iki katı saraydan tutun da kıç kaşıma makinesine kadar, ister de ister. O istedikçe karıncalar, “Baş üstüne sultanımız.” (s. 158) der. Ve yaşam suyu da ister filler sultanı. Sömürmenin tadına varmışken ölmek istemez.
Yine de korkar filler sultanı. Karıncaların tamamen karınca olduklarını unutmalarını ister. Tek çaresinin fil etme okulları açılması olduğunu düşünür. “Karıncaları fil etme okulları açacağız. Karınca yavrularını daha yumurtadan çıkar çıkmaz alıp bu okullarda eğiteceğiz. Onlar karınca olsalar da kendilerini fil sayacaklar, filliğe fillerden daha bağlı olacaklar…” (s. 168)
Her şey yolunda gözükür. Filler sultanının borazanları, televizyon, radyo, sinema ve gazetelerinin etkisi yaman olmuştur. Ama… Bir türkü duyulur. Türkü gittikçe çoğalır. Türkü çoğaldıkça karıncalar bir şeyler anımsamaya başlar. İçlerinde, yüreklerinde bir şeyler kıpırdanır.
Türkü, karıncaların unuttuklarını sandıkları karınca dilindendir. Türkünün nasıl bir türkü olduğunu biz biliriz de genç okur bilir mi? Bilmeli genç okur bu türküyü Ateş Hırsızı olmak için.
Ve türkünün nameleri arasında topal karıncanın sesi duyulur: “Yeryüzünün bütün karıncaları birleşince…” (s. 202)
Yürür tüm filler karıncalarının ülkelerinin üzerine. Ne taş ne baş kalacaktı. Emir vermiştir filler sultanı.
Yeryüzünün bütün karıncaları birleşince filler karınca olur, karıncalar da fil. Ve emiri keser demir gibi birlik.
“Filler Sultanı İle Kırmızı Sakallı Topal Karınca” sömürenler ve sömürülenler üzerine bir gençlik romanı.
Keyifli okumalar. (ED/HK)