Yeniden Şanlıurfa'dayım... Her yıl adı değişen meşhur Türkiye Kupası'nın bu yılki adı Ziraat Türkiye Kupası. Final maçının oynanacağı şehir henüz açıklanmamışken sonucu merakla bekliyorum. Maç tarihine az zaman kala, geç de olsa, Türkiye Futbol Federasyonu yeni açılan Şanlıurfa GAP Arena Stadyumu'nun bu finale ev sahipliği yapacağını açıklıyor.
Maçlar nerede olursa zamanı da yoktan var edip koşarak tribüne gitmeye pek meraklı ben yine yollara düşüyorum. Bu defa benim istikamet Şanlıurfa...
Her zaman bu tip maçların oynandığı İzmir, Konya, Manisa vb. olsa gider miydim, biliyorum ki gitmezdim. Bu final maçının çok sevdiğim ve daha evvel iki defa önceki görevim dolayısıyla gittiğim Şanlıurfa'da olması beni yollara düşürüyor. Bu sefer çocukların eğitimi için okul açılışlarına gitmek gibi değil, sevdiğim bir şehre sadece futbol için bir futbol sever taraftar olarak gitmek var.
Maçın bir gün öncesinden Şanlıurfa'ya vardım... En az 20 bin futbolseverin sadece bu maç için şehre geleceği söylenirken indiğimde nasıl bir ortamla karşılaşacağımı bilemiyordum. Daha ilk havaalanına inişte çok iyi hazırlanmış, ayrıntıları iyi düşünülüp planlanmış bir organizasyon olacağının görüntüleri vardı.
Bir an düşündüm de, sanki bir Şampiyonlar Ligi Finali'ne ev sahipliği yapılıyor, birazdan da diğer uçaktan sanki Lionel Messi , Andrea Pirlo filan inecekler gibi hissediyorum.
O kadar organize, hevesli ve heyecanlı bir şehir havası var adeta. Havaalanında kurulan kriz ve yardım masaları, dağıtılan şehir rehberleri, güler yüzlü ve de heyecanı gözlerinden okunan çok sevdiğim Şanlıurfa halkının yansımaları... Ben de kırmızı karanfilimle uçaktan inip etraftaki havayı insanları izliyorum.
Heyecanlı mıyım, evet çok heyecanlıyım ama sadece maç için değil, o maçın havasını yaşayacağım için, bir futbol şehrine gelip o hevese yeniliklere şahit olacağım için, insanların arasına karışıp taraftar olmanın mutluluğunu benim için anlamlı olan bu şehirde yaşayacağım için.
Söylendiği gibi tüm oteller dolmuştu, şehir dışından gelenler başvuru yapıp evlerde misafir ediliyordu. Aslında ben de o yersiz ortada kalanlardan olacaktım ki Şanlıurfalı değerli dostlar sayesinde son anda mucizevi şekilde bir otele yer bulundu. O an bu bir taraftar için en büyük nimetti elbette, ne kadar teşekkür etsem azdı ve ben de hala teşekkür etmeye devam ediyorum sanırım biraz bunaldılar ama olsun sustum.
Ben hevesle otele doğru yol alırken o otelin tüm Trabzonspor kafilesinin kaldığı, kendi tabirimle "deplasman oteli" olduğundan habersizdim. Meğer Trabzonspor bayraklarıyla afişleriyle bordo mavi donatılmış bu otelde kalacakmışım. Fenerbahçe formam sırtımda arabadan inerken anladım.
Tam yerine düşmüşüm hep de beni bulur diye içimden konuşurken güvenlik diyerek kale misali kuşatılmış otele giriş yaptım. Davullar, zurnalar, taraftarların coşkulu sesleri arasında sanki bir karnavala gelmiştim. Doğal olarak herkes bana bakıyor bu da nereden çıktı diye, çünkü Fenerbahçe formasıyla oraya pek de ait görünmüyorum. Güler yüzlü içten bir karşılama ile yerleşiyorum.
Pencereden odamın baktığı manzara binanın önünü kaplayan dev Trabzonspor bayrağına nazır, gülümsüyorum. Şehrin havasından mı bilinmez tüm taraftarlar son derece ılımlı, birbirine saygılı, alkışlarla karşılıklı tezahüratlar yapıyorlar. Sanki Şanlıurfa Trabzon ve Fenerbahçe burada bir bütün olmuş.
Sonra hemen bir taksi organize edip kendi köyümüzün yollarına düşüyorum. Fenerbahçe kafilesinin kaldığı otele. Burada her yer sarı lacivert, tamam diyorum artık yerimi buldum ben buraya aitim.
Fenerbahçe Asbaşkanı Ali Y. Koç ile bir araya geliyoruz, yarınki maçtan, şehirden, genel sohbet ediyoruz. Kendisi kulüple ilgili her ayrıntıyla, insanlarla çok ilgili, samimi ve içten. Sadece bir yönetici değil, aynı zamanda Fenerbahçe'ye yakışan gerçek bir Fenerbahçe sevdalışı olduğuna yeniden şahit oluyorum.
Maç günü
Futbolcular dinlenmede, Fenerbahçe ve Trabzonspor yöneticileri yemeklerde, geleneksel Urfa sıra gecelerinde, taraftarlar gezmede. Herkes birbirini ağırlıyor, misafirlere yemekler veriliyor, her yerde ayrı bir etkinlik olduğu haberleri geliyor. Şanlıurfa şehri için unutulmaz günler, büyük bir organizasyon. Sporun ve futbolun en güzel yansımalarına bu kutsal bulduğum topraklarda şahit oluyorum.
Her taraf sarı lacivert, bordo mavi ve sarı yeşil. Maç günü geldiğinde erkenden sokaklara dökülüyoruz. Öncesinde deplasman otelimde kahvaltımı yaparken herkes yanıma gelip skor tahminimi soruyor, hak eden gerçekten iyi oynayan kazansın diyorum içtenlikle.
Sonra Trabzonsporlu yöneticileri, Federasyon Başkanı Mahmut Özgener'i görüyorum ve Trabzonspor'un değerli başkanı Sadri Şener yanımdan geçerken gelip elimi sıkıyor ve gülümseyerek başarılar diliyoruz karşılıklı. Her yerin bordo mavi olduğu deplasman otelinde benim gibi bir Fenerbahçeliyi bu nezaket çok memnun ediyor.
Maç başlamadan şehrin havasını almak, önceki gelişimden aklımın kaldığı eşarplara ipeklere bakmak, renk renk hepsinden alıp donanmak aklımda. Pul biberler, salçalar, nar ekşiler yürüken gözlerim hep bunlarda. Her defasında tembihli geldiğim için, "Şehnaz benim acı biberlerimi unutma almadan sakın gelme" sesleri kulaklarımda çınlıyor.
Çok sevdiğim ve saatlerce kurulup oturulacak çay kahve içip gazete okunacak Gümrükhan'da elimde değerli torbalarımla oturuyorum. Bizim Gümrükhan olmuş aynı maç öncesi Kalamış. Herkes formalarıyla oturmuş gruplar halinde sohbet ediyor, tezahüratlar yapıp maç saatini bekliyor.
Hava güneşli ve çok güzel. Şanlıurfa'nın en güzel zamanlarında burada olduğumuzu düşünüyorum ve gökyüzüne bakıp iyi ki gelmişim diyorum. Finalde sonuç ne olursa olsun meşhur Türkiye Kupası finallerinde olumsuz sonuçlara zaten hazırlıklı bir taraftar olarak buradayım. Gururluyum çünkü Fenerbahçeliyim ve Fenerbahçe için bu defa Şanlıurfa'dayım.
Çocukların yarısı Fenerli, yarısı Trabzonlu olmuştur
Peşimden koşturan çocuklar, ellerinde Fenerbahçe bayrakları, yeni aldıkları atkıları. Belli ki maç gününe onlar da hazırlar, şehirlerinde önemli birşey olduğunun farkındalar ve hep gülümsüyorlar, el sallıyorlar. Ben yine o çok sevdiğim, hep futbolla ilgili sorular sorduğum erkek çocuklarına sarılıyorum öpüyorum, abla sen yine gel diyorlar...
Ben de onları kırmamaya ve en yakın zamanda yeniden Urfa'ya yolumu düşürmeye karar veriyorum. İnsanın eski alışkanlıkları kolay değişmiyor. Gözlerim sürekli sokaklarda etrafta gördüğüm çocuklarda. Beni görünce alkışlayanlar, bağıranlar, koşturanlar, en büyük Fener diye tezahürat yapanlar.
Gözlerim doluyor mutluluktan, o çocukların gözlerinde hep gördüğüm umudu, sevinci, coşkuyu görmekten. Bugün ne olursa olsun onlar mutlular çünkü şehirleri gelen kalabalıkla daha renkli, daha eğlenceli. Sanırım bu kupa finaliyle Şanlıurfa'da yaşayan çocukların yarısı Trabzonsporlu yarısı da Fenerbahçeli olmuştur.
Balıklıgöl
Yoluma devam ederken Şanlıurfa'nın en güzel simgelerinden biri olan Balıklıgöl'e varıyorum. Esas futbol karnavalının burada olduğu bir gerçek. Her yer yemyeşil, etrafta herkes sarı lacivert bordo mavi formalarıyla dolaşıyor. Herkes gruplar halinde Balıklıgöl'de fotoğraf çektiriyor.
Dikkatimi çeken ve unutmayacağım en güzel futbol görüntülerinden biri, Trabzonsporlu genç bir taraftar Fenerbahçelilerin fotoğrafını çekiyor. Herkes birbiriyle kol kola, birbirlerine el sallayanlar, arabaların içinden tur atarken başarı dileyenler, yemeği siz nerede yiyeceksiniz diyenler...
Kız arkadaşlarına, annelerine üzerlerinde farklı formaları eşarplar seçmeye çalışırken birbirlerine soranlar gösterenler... Yani futbol gündemimizde hiç alışkın olmadığımız taraftar görüntüleri. Trabzon'da, İstanbul'da ve pek çok yerde isteyip de göremediklerimize ben Şanlıurfa'da şahit oluyorum. Bu da bir futbol aşığı olarak beni sonsuz mutlu ediyor.
Bu tip etkinliklerde, sanat ve spor organizasyonlarında artık hep aynı şehirlerin değil daha önce ev sahipliği yapmamış seçilmesi gerektiğini bir kez daha düşünüyorum. İyi niyetle, emekle çalışarak ve gerekli destekle her türlü başarılı organizasyonun yapılabileceğini görüyorum.
Maç saati yaklaştıkça heyecan ve kalabalık artıyor, şehir dışından günü birlik gelen maç kafileleri ortada, köprü trafiği gibi bir trafiğin arasında kalıyoruz. Harika atmosferi olan yeni açılmış bir otelde grupça yemek yiyoruz. Vakit darlığından patlıcanlı kebapları pideleri mezeleri nasıl yediğimi hatırlamıyorum ama hepsini afiyetle tüketiyorum. Yine de diğer giden tepsilerde gözüm kalıyor çünkü her maç öncesi iştahımın açıldığı gibi yine doymuyorum.
Rakip takım taraftarları tarafından alkışlanmak çok güzel. Bunu stat dışında ilk defa Şanlıurfa'da yaşıyorum. Ben de onları alkışlıyorum atkımı sallayarak. Taraftar olmak, futbolu sevmek, futbol denen basit ama tüm dünyanın etrafına döndüğü bu oyundan anlamak ve bir parçası olduğunu hissetmek kavramlarının en üst noktasındayım burada. Maç bitince hemen şehirden ayrılacağım için üzülüyorum, daha gidecek çok yer, görecek de insanlar vardı diyorum, yine de kısa zamanda bu kadarını yapabiliyorum.
Stadyuma giriyoruz
Şanlıurfa GAP Arena Stadyumu'na giriyoruz, maç gündüz oynandığından güneşli parlak bir hava ve güzel bir maç ortamı var. Sıcak hava ve güneşin de etkisiyle bir an gözlerimi kapatıp kendimi Libertadores Kupası finalindeymişim havalarında hayal ediyorum, sonra da kendi kendime gülüyorum.
Maçta oynamayan Brezilyalı Santos ve Christian da arka sıramızda oturuyorlar ve el sallayıp selam veriyoruz. O anlarda maçı, skoru, oynanacak oyunu, tekniği, alan daraltmayı, sistemi vs. unutup havanın stadtaki güzel atmosferin keyfini çıkarıyorum. 30 bin kapasiteli bu güzel stada yazık oluyor diye düşünüyorum. Şanlıurfaspor'un uzun vadeli atılımlarla daha güçlenip başarılı olup sırayla üst liglere çıkmasının şehir için ne kadar fark yaratacağı bir gerçek.
Bu final maçıyla da şehrin futbola verdiği önemi ve 2 saatlik tek bir maç ile neler olabileceğini de görmüş oluyorum. Futbolun ne kadar büyük bir güç olduğu, futbolun sadece futbol olmadığının bir kez daha altı çiziliyor.
Maça Trabzonspor daha etkili ve hızlı başlıyor, ataklar yapıyor daha çok paslaşıyor. Fenerbahçe ise alıştığımızın aksine daha defansta, oyunu kuramıyor görüntüde ve etkisiz. İkinci yarının başlarında biraz daha kıpırdanıyoruz ve Alex de Souza her zamanki gibi yoktan var edip harika bir gol atıyor. Şanlıurfa'da gol sevinci yaşamak da çok güzelmiş diyorum.
Sonra yine Trabzonspor bastırıyor ve beraberlik golünü atıyor. Fenerbahçe'nin oyunu iyice etkisizleşiyor, Trabzonspor tribünleri üst üste gelen gollerle karnavalı coşkuyu yaşarken sarı lacivert tribünler sessiz. Maçın son uzatma dakikalarında gelen golle skor 3-1 oluyor ve bir Türkiye Kupası finalini daha kazanamayan Fenerbahçe Şanlıurfa'dan mutsuz ayrılan taraf oluyor.
Ben tribünde göz yaşlarına bürünmüş ağlarken ne kadar üzüldüğümü fark ediyorum. Tesellim gerçekten hakeden oynayan ve iyi mücadele eden tarafın Trabzonspor'un bu finali hakkıyla kazanmış olması oluyor. Trabzonspor bu finalle 8. Kupasını kazanırken 27 yıldır Türkiye kupasını alamayan Fenerbahçe'de moraller bozuk olsa da Türkiye ligi şampiyonluğu için mücadelesine devam ediyor.
Kazanan Urfa oldu
Dönüş uçağında yaşlı ve bilge taraftarların konuşmalarından bir alıntı... Bu kupayı henüz görmeyen Fenerbahçeli çocuklar bir yana, aklımıza uzun yıllardır derbi maçlarında Fenerbahçe galibiyeti göremeyen çocuklar da geliyor diyerek gülüyorlar.
Bunlar da futbolun esprili bir parçası, yenmek de var yenilmek de, ve benim için en gerçek olan futbolla nefes almak ve futbol için geldiğim Şanlıurfa'da geçirdiğim saatlere doyamamak oldu.
Tribünlerde, sokaklarda, trafikte Trabzonsporlu taraftarların ve Fenerbahçeli taraftarların bir arada Urfa Urfa diye tezahürat yapmaları, bir arada centilmence vakit geçirmeleri futbolun güzelliklerini düşündüğümde hep gözlerimde kulaklarımda olacak. Bu başarıl final maçı organizasyonuyla her yönden kazanan aslında Şanlıurfa oldu.
Yine çocuklar
Şehirden ayrılırken, gözlerimin önünden hiç gitmeyecek bir görüntü var. Yoksul bir evin kapısının önüne dizilmiş çok küçük yaşta 5-6 çocuğun ellerinde boylarından büyük Fenerbahçe bayraklarıyla oldukları yerde coşkuyla zıplamaları, o sarı lacivert bayrakları sanki kupayı kazanmışcasına mutlulukla sallamaları, Trabzonsporlular sevinç turları atarken onlarla birlikte sevinmeleri...
Çocuklarla yine gözlerim doluyor, gidip hepsine sarılmak istiyorum ama vaktimiz yok diyorlar. Şanlıurfa'da bu eşsiz anlara şahit oldum ya, futbolun güzelliği adına bana uzun süre yetecektir. Futbol sadece futbol değil, Şanlıurfa'da da değildi. (ŞT/TK)