İdeolojilerin merkeze, hizaya çeken yumuşak başlı dikteleri, ideolojilerin "taşıyıcılarından" ziyade vaazedenlerin sözlerini öne çıkaran iletişme biçimi hedef alınırken, olan oldu ve merkezin iktidarını çökertmeye çalışan düşünsel yenilenmeler, açtıkları "ler" çadırıyla bir anlamda ideolojinin konuşma alanını da muğlaklaştırdı ya da bunun için herkesce bir fırsat bekleniyordu, vesile olundu. Özellikle de "feminist teori(nin), kişiden kişiye, bir dönemden diğerine gezinirken, yeni kullanımlara ve bazen de farklı disiplinlere göre dönüşen göçebe teorilerden"1 biri olması, günlük hayata salmış olduğu esaslı kökler, feminist teoriyi bütün diğer ideolojilerden farklı kılan anlamlarıyla bir yandan feminizmi güçlendirirken, diyebiliriz ki biraz da "raconu bozdu." Türkiye'de feminist yazın, son dönemde çıkardığı Amargi ve Feminist Politika dergileriyle feminist belleği harekete geçirerek güçlendirse de; bir şeyin taraf olarak söyleniyor olmasının, taraf olanın söylediği şeyin içeriğinin önüne geçtiği zamanlar çok oldu; anlamların ideolojinin "gerçekleriyle" uyuşup uyuşmadığının değerlendirilebilmesi, hep başka bahara kaldı..
Türkiye'de kişilerin (sözlüklerle değil) sözlükle tanışmalarının hazin tarihi ise, sözlüklerin tahtadan bir alfabe olarak harfleri, anlamları kuruttuğu bir ezber defteri olarak aklımızı esir alışına denk düşüyor. Kilitlenmiş zihinlerimizde böylelikle harfler, sıcak seslerle çağırıp yeni meraklara yönlendiren bir yoldaş olacağı yerde, dogmatik ciddiyetler için kandırıp esir eden gardiyanlardan neferler kurmuştur.
Bu anlamda Eleştirel Feminizm Sözlüğü hayatımızın "İşte O"larından "hep bugünü beklemiştim ( ve asla bir düğün değil)"lerinden biri olarak görülebilir. Her ne kadar kitabın önsözünde "bu sözlük başta öğrencilere, araştırmacılara, öğretim üyelerine, öğretmenlere, gazetecilere, sendika ve dernek militanlarına, dökümantasyon merkezlerine ve kütüphanelere hitap etmektedir" deniyorsa da; sokak eylemlerinde rastgeldiğimiz "kızım sen bakma bana aslinda ben bi feministim, bi feministimmm!" diyen teyzelerden, "herif üstüme gelince bastım gittim" diyen genç kadınlara; "efendim söze şöyle başlamak elzemdir" diyen hususilerden, "feministler erkek düşmanıymış, aboo" çekenlere kadar geniş bir insan grubu için hiç değilse merak uyandırıcı olabilir. Okumayacakları değil; en fazla, okumaya niyet etmeyecekleri bir kitap olabilir...
Kitabın isminin "Eleştirel Feminizm Sözlüğü" olması, ilk anda, benzer başlıklı ilk metinlere sorduğum soruyu yeniden aklıma getirdi: Hangi X'in Eleştirisi? Kuşkusuz bu soru, bunca önemli bir iddianın kendisinin altında ezilmesi endişesinden de kaynaklanıyor. Fakat her şeye rağmen, bu iddialı başlıktan anlayacağımız şey; bir ideoloji, durum ya da hareketin "eleştirel" biçimiyle üretiminin, o ideoloji, durum ya da hareketin "kurumsallaşmış" olduğuna ilişkin bir gönderme de içeriyor olmasıdır. Bu anlamda sözlük, kurumsallaşmış olanı dönüştürme çağrısı olarak da okunabilir...
Kitapta, sözlükle aranızdaki mesafeyi kısaltan, sözlükle "aranızı yapan" önsöz, büsbütün bir önsöz olarak sözlükte toplumsalın cinsiyetlendirilmesi meselesinin nasıl işlendiğini, sistematik bir ilişki içerisinde ortaya koyuyor... Sözlükte soru yoluyla sorulmayanlar (başka biçimde sorulanlar), örneğin; sınıf , cinsiyet, ırk gibi farklı toplumsal ilişkilerin eklemlenişinin birbirinden bağımsız bir biçimde mi, yoksa toplumsal cinsiyet ilişkisinin diğerlerinin temelini oluşturduğu bir hiyerarşi içinde mi gerçekleştiği ya da fuhşun bir iş mi yoksa bir şiddet biçimi olarak mı tahlil edileceği gibi sorular bu giriş yazısında sorularak, okuyucu sözlüğe hazır ediliyor.
Sözlük emekten etnisiteye yurttaşlıktan iş sağlığına temel olarak görülebilecek konuları tartışırken, okuyucuyu "toplumsal eğretileşme, cinsel sakatlama, karmalık" gibi yeni alanlara, konulara da davet ediyor. Konuların işlenişinde ise, derleme nitelikli yayınların en güzel yanı olan, dağınıklığa mahal vermeyecek ölçüde bir üslup çeşitliliğinin söz konusu olması; bu biçim, her yeni konuyu yeni ağırlık noktalarıyla okuyor olmanın hazzını tattırıyor.
Feminist akımların ilk örnekleri olarak feminist hareket açısından büyük anlamlar taşıyan, işin özü, Paris'in fazla romantik şöhreti nedeniyle, havalı bir elitizmin rüzgarına meyletmiş oldukları kalıp yargısına sürte sürte okuduğumuz Fransız feministler, bu sözlükte bir bakıyorsunuz ki sanki Türkiye'nin göbeğinden bir yerden konuşuyorlar! Kültürlerin özgü kıldığı toprak kökenli anlatımlar bir yana, ele alınan konunun ayrıntılandırılmasındaki dikkatler Türkiye'deki hassasiyet noktalarıyla neredeyse birebir örtüşüyor. Zaten kitapta bazı katkıların Fransa üzerine odaklanmasının sebebi "aksi taktirde konunun birçok makaleyi gerektirecek olması" şeklinde özetleniyor.
Sayfalarda ilerlerken, hem feminizmin toplumsal olanınn hemen hemen bütün boyutlariyla bağlantılı, fakat temel-dönüştürücü nitelikteki dönemeçleriyle karşılaşıyor; hem de feminist teorinin insan tarihine göre kısa sayılabilecek bu kadar zaman içerisinde, pek çok alanda gani gani kafa yormuş olduğunu görüyorsunuz.
Toplumsal cinsiyete ilişkin bakışaçısının, sadece bilimin "faaliyet gösterdiği" her alanda ayrıntılanarak yayılması noktasında değil, bilimin önceliklerinin belirlenmesi noktasında da belirleyici olduğunu farkediyorsunuz; kadın bedeninin sağlıklı halinin devamına yönelik uygulamaların geride planda tutulmasına yönelik eleştiriler, bu konuda esas örneklerden birini teşkil ediyor. Yaklaşımlar içerisinde ise "hayalperest bir reddiyecilikten" ziyade, mevcut koşulları zorlayarak oluşturulabilecek farklı modellere ilişkin örnek ve bilgilerin sunulduğu bir tutum izleniyor. Bu durum bir yandan femizmin tarihsel serüveninin düştüğü, kalktığı, çarpıştığı noktaları samimi bir eleştirellik üzerinden gözleme imkanı sunarken; "feminizmin gücü" başlıklı propagandaları da aynı samimiyetin yarattığı memnuniyet ile takip olanağı tanıyor.
Toplumun üretimi açısından kadınlığın "ağırlıklı" biçimlerinden biri olarak kabul gören anneliğin, feministler açısından annelerin savunulması ile anneliğin savunulması arasında yarattığı gelgitler, devlet politikalarının kadını koruyacak şekilde genişletilmesine yönelik taleplerin feminizmin iktidar karşıtlığını kurutmayacak bir kıvam saklı tutularak sunumu, sevginin tarihinin bütünüyle köleleştirici ya da bütünüyle zenginleştirici olmayan tarihsel izlekleri, her dönem yenilenen "yeni kadın tipleri"ve "yeni bilimsellik anlayışları", cinselliğin "örgütlenmesi", toplumsal bölünmenin emek cephesinde cinsiyete dayanarak oluşturduğu hiyerarşiler", iş piyasasının giderek öne çıkması ile birlikte kadınlık/erkeklik farklılığı açısından belirleyicilik düzeyi iyice keskinleşen istihdam, esneklik gibi konular vs... düşünsel ya da eylemsel aktivizme dönüştürülebilecek uğraklarla sunuluyor.
Sözlüğün bir başka özelliği kadınların birer rakam olarak çokça sokulup çıkartıldığı ulusalarası gelişme raporlarını, "büyüme" ekonomilerini odağına alarak uluslar arası politika üzerinden yönelttiği sorularla kadınların siyaset ağları içerisindeki konumlarını da farklı kollar üzerinden tartışmaya açması. Bütün bunlardan sonra sözlüğün tek eksiğinin, "evrenseli budayarak kendine mal etmiş"2 erkek egemenliğinin merkezlerinden biri olarak erkekliin başlı başına özerk bir konu olarak sorunsallaştırılması ile ilgili kafa karışıklığının giderilmemiş olması olduğu söylenebilir.
Sonuç olarak bu ansiklopedi-sözlüğün, özet bilginin kolaylaştıcı etkisinden uzak bir "örgütlü kuşkuculuk" aşıladığını, "bilimi daha bilimsel kılmaya"3 yönelik bir girişim olduğunu kesinkes söyleyemek gerekiyor.
Helena Hırata, Françoise Laborie, Helene Le Doare ve Daniele Senotier bu derleme kitaba girişerek bilimin tarihine bir tohum ekerken; sözlüğün türkçe çevirmeni Gülnur Acar Savran da "kadınları ezen, baskı uygulayan, şiddet uygulayan, sömüren erkekler. Fakat bunu söyleyip burada duramayız diye düşünüyorum"4 sözünü devam ettirerek yine feminist harekete yüzyıllık bir katkıda bulunmuş.(GE/EÜ)
________________________________________
[1] Eleştirel Feminizm Sözlüğü, s. 7
[2] s. 76.
[3] S. 49.
[4] "Gülnur Acar Savran'la Röportaj", Kara Kızıl Notlar Dergisi, Temmuz-Ağustos-Eylül 2006, http://www.anarkismo.net/newswire.php?story_id=4068.