İsveç'teki Avrupa Parlamentosu seçimlerinde, sosyal demokrat ve sol partiler yerinde sayar, sağ partiler gerilerken, Yeşiller, Feminist parti ve İsveç sağının nazist partisi seçimlerden başarılı çıktı.
Roman bir Feminist
Seçimlere feminist, antikapitalist ve antirasist bir kampanyayla giren Feminist Parti (Feministisk İnisiativ, F!), sürekli üye sayısını da arttırarak, yüzde 4 seçim barajını aştı ve oyların yüzde 5,3'nü aldı. Şimdi, 57 yaşında Roman bir feminist, Brüksel'e gidiyor!
Partinin sözcüsü, ünlü feminist Gudrun Schyman ”Avrupa Parlamentosu seçimleri günümüzde iki gelişmeye işaret ediyor,'' diyor.
''Bir tarafta, feminizmin de savunduğu eşitlikçi, adil ve her türlü ayrımcılığa karşı ideoloji alan kazanıyor. Diğer taraftan da, nazist ve faşist ve yeni liberal partiler de güç kazanıyor. Avrupa kutuplaşıyor.
''Feminizm, kadın erkek eşitliğine, ayrımcılıktan kurtuluşa, kadın özgürlüğüne, adil, dayanışmacı ve ekolojist bir topluma giden yolda önemli bir araçtır. Ve Avrupa'da esmekte olan sağ rüzgarların panzehiridir.”
Roman bir feminist
F!'nin, Brüksel'e göndereceği Soraya Post, ailesi İsveç'teki ırkçı politikaların baskısını görmüş, annesi zorla kısırlaştırılmış, kendisi sırf Roman olduğu için çocukları ile birlikte polis kayıtlarına geçmiş bir kadın.
Hayatı boyunca, bir feminist ve antirasist olarak kadınların ve ezilenlerin yanında yer almış. Kürt hareketine desteği ile de tanınıyor. Böyle bir kadının Avrupa Parlamentosuna girmesinin sembolik olarak bile büyük bir önemi var.
Sol partilerin başarısı
İsveç feministlerinin ikinci hedefi, Eylül ayındaki seçimlerde Gudrun Schyman'ı millet meclisine sokmak!
İsveç'te seçimlerden başarıyla çıkan F! ve yeşilller partisi, kendilerini sosyalist olarak tanımlamasalar da ülke siyasetinde sol kanatta sayılıyorlar. Yeşiller partisine oy verenlerin yüzde 63'ü, F!'ye oy verenlerin yüzde 85'i kendilerini sol sayıyorlar.
18-30 yaş grubu seçmenlerin yüzde 17'si F!'ye oy verirken, yüzde 24'ü Yeşillere oy vermiş. Bu oran nazist partide sadece yüzde 7. Yani gençler, eşitlikçi, dayanışmacı ve ekolojist bir dünya isterken, solun eski klasik partilerine de güvenmiyorlar, nazist partilere de.
Medya seçim sonuçlarını, tüm Avrupa'da aşırı sağın zaferi olarak verirken, bunun karşıtlığı olan kazanımları ne gördü ne de gösterdi.
İngiltere, Hollanda, Danimarka ve özellikle Fransa'da aşırı sağ partiler büyük ilerleme gösterdiler. Fransa'da Marine Le Pen'in nasyonalist partisi, iktidardaki sosyal demokrat hükümetin neoliberal ekonomi politikalarından memnuniyetsizliğin meyvalarını topladı ve seçimlerden, yüzde 25 oy alarak birinci parti olarak çıktı.
Şimdi Marine Le Pen'i Fransa'nın gelecek cumhurbaşkanı olarak görenlerin sayısı az değil.
Ama seçim sonuçlarının medyaya yansımayan yanlarına da bakmak gerekir. İrlanda, Yunanistan, İspanya gibi ülkelerde sol partiler önemli ilerlemeler kaydetti. Avrupa Parlamentosunda GUE/NGL adlı, “Başka bir Avrupa mümkün” parolası altında, alternatif solun oluşturduğu bir grup var. Bu gruba dahil ülkelerde, sol açısından, gözlemlemeye değer seçim sonuçları var.
İrlanda
Seçim kampanyaları sırasında, Sinn Fein'nın populer lideri Gerry Adams, 1972 yılında Jean McConville adlı bir kadının IRA tarafından öldürülmesiyle ilgili olarak soruşturmaya alınmış ve birkaç hafta tutuklanmıştı.
Bu olayın, Sinn Fein'nin seçimlerde alacağı sonuçları etkilemek için planlandığını iddia edenler çok. Buna rağmen, gerçekten de, Sinn Fein seçimlerden hem Kuzey İrlanda'da, hem de İrlanda Cumhuriyetinde, oyların yüzde 20'sini alarak büyük bir başarıyla çıktı.
Bu sonuca tarihi bir olay olarak bakılıyor ve partinin hem Dublin'de hem de Belfast'ta seçimlerden en büyük parti olarak çıkışına sembolik anlamlar veriliyor.
Çünkü bu sonuç, gelecek milletvekili seçimlerde Sinn Fein'in iktidara gelmesinin yolunu açabilir. Böyle bir sonuç ise, partinin iki İrlanda'nın birleşmesi doğrultusunda yıllardan beri yürüttüğü politikanın gerçekleşmesi anlamına gelecektir.
Bilindiği gibi, İrlanda Avrupa'daki ekonomik krizi en derin yaşayan ülkelerden biri. Gerry Adams ve partisi, AB/İMF politikalarının uysal bir uygulayıcısı olan iktidara karşı, bankaların değil halkın yanında olan tutarlı bir politika yürüttü.
Sinn Fein'e oy veren insanlar, birleşik bir İrlanda'ya da oy verdiler. Bu seçimlerin sonucu, iki İrlanda halkına, yıllar süren bir çatışmanın hala izlerini taşıyan bölgelerinde barışa ve halka dayalı bir yeni dönemin umutlarını da canlandırdı.
Yunanistan
Krizin en çok sarstığı Avrupa ülkesi olan Yunanistan'da işsizlik ve yoksulluk had safhada. Bu durum, nazist partinin seçimlerde üç parlamenter çıkarmasında en büyük etken. Fakat seçim sonuçları bununla bitmiyor.
Sosyalist bir koalisyon olan Syriza, yüzde 27 oyla seçimlerin en büyük partisi oldu. Syriza, Avrupa Birliği ve İMF'nin kriz paketini iptal edeceğini vadediyor.
2009 yılındaki seçimlerde yüzde 5 oy almış olan parti, ekonomik krizin Avrupa Birliğini sorgulamasını politikasının temeli yapmış. Halkın memnuniyetsizliği, iktidardaki Yeni Demokrasi Partisinin 2009'daki yüzde 32'lik oylarını bu seçimlerde yüzde 23'e düşürmüş.
Ve oyların sosyal demokratlar yerine yeni bir sosyalist koalisyon olan Syriza'ya akmasını sağlamış. Yani Yunanistanda'da bir kutuplaşmaya doğru gidilmiş.
Faşist ve nazist partilerin ilerlemesine karşın, alternatif sol partiler de büyük ilerleme kaydetmiş. Buna karşılık sosyaldemokrat parti Pasok, geçen seçimlerdeki yüzde 37'lik oylarını yüzde 8'e düşürerek büyük bir hezimete uğramış.
Bu sonuç, halkın, eski klasik sol partiler yerine yeni bir dille konuşan alternatif sol partileri tercih ettiğini gösteriyor. Syriza şimdi, erken seçim talep ediyor ve seçimleri kazanacağını umuyor. Bu durumda, AB ülkesi Yunanistan'da, AB karşıtı bir parti iktidara gelebilir.
İspanya
İşsizliğin yüzde 25'i bulduğu bu ülkede de solun başarısından sözetmek mümkün. Gene bir sol koalisyon olan Birleşik Sol, Avrupa Parlamentosundaki vekillerinin sayısını ikiden altıya çıkarmış.
Aynı zamanda gene sol bir cephe olan Podemos da (biz başarabiliriz anlamına geliyor) seçimlerden dört ay önce bir çok sol grubun bir araya gelmesiyle kurulmuş olmasına karşın, çığ gibi büyümüş ve oyların yüzde 8'ni alarak Avrupa Parlamentosunda beş sandelye kazanmış.
Bu milletvekillerinin en önde gelenlerinden biri de lise öğretmeni, sendika yöneticisi Troçkist genç bir kadın. Yeni sol hareketlerin ve İsveç'in feminist ve roman vekiliyle Avrupa Birliği Parlamentosunun yapısı büyük değişikliğe uğrayacağa benziyor.
Başka bir Avrupa
Evet Avrupa'da yabancı düşmanı nazist ve faşist partiler politikada önemli mevziler kazandılar. Ama, kapitalizmin pazar ekonomilerine karşı çıkan, krizlerin, işsizliğin ve yoksulluğun nedeni olan kapitalizmin oyunlarını bozmaya çalışan başka bir Avrupa mümkündür diyen yeni bir sol uyanış da var.
Bu gelişim, yükselen nazist ve faşist gelişmenin panzehiri olmaya adaydır. İsveç'te feminizmin başarısı, diğer ülkelerdeki kadın hareketlerine de bir ilham kaynağı olmaya daha şimdiden başlamıştır. (LF/HK)