"Bilgi insanı güçlendirir, ancak bilinci olmayan bilgi insanı tüketir; insanlaşma, eğitimin özüdür ve toplumun gerçek gücüdür."
Türkiye’de okullarda sadece lisede 10 ve 11. sınıflarda haftada iki saat felsefe eğitimi verilmektedir. Okullarda var olan algı felsefe gereksiz bir derstir. Okullarda felsefe öğretmenleri bu anlamda ciddi zorluklar yaşamaktadır.
Prof. Dr. Ioanna Kuçuradi’nin “Okullarda felsefe öğretsek 20 yıl sonra farklı bir Türkiye olur” ifadesi, yalnızca eğitim sistemimizin sorunlarına işaret etmekle kalmaz, aynı zamanda bu sorunların çözümüne dair bir yol haritası sunar. Bu çarpıcı tespit, eğitimin yalnızca bilgi aktarmakla sınırlı olmaması gerektiğini, bireylerin düşünme, sorgulama ve etik bir yaşam anlayışı geliştirebilmeleri için bir araç haline gelmesi gerektiğini vurgular. Kuçuradi’nin dile getirdiği “bilgisizliğin yarattığı sonuçlar” ifadesi, toplumların eleştirel düşünce eksikliği nedeniyle karşı karşıya kaldığı sorunlara dikkat çeker.
Modern eğitim sistemleri, özellikle küreselleşmenin etkisiyle mesleki beceriler ve teknik bilgiler üzerine yoğunlaşmaktadır. Okullar, bireyleri iş gücü piyasasına hazırlama misyonuyla, genellikle hızlı bir şekilde ölçülebilir sonuçlar elde etmeye odaklanır. Ancak bu yaklaşım, bireylerin yalnızca ekonomik üretim sürecinin bir parçası olarak görülmesi riskini doğurur. Eğitim sistemleri, bireylerin toplumsal ve etik bir bilinç geliştirmelerini ihmal ederek, yalnızca "iş bilen" ama "düşünemeyen" bir nesil yetiştirme tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Bilgi birikiminin önemi yadsınamaz; ancak bu bilgiyi etik bir çerçevede değerlendirebilmek, bireylerin ve toplumların refahı açısından çok daha kritiktir. Kuçuradi’nin ifade ettiği gibi, bilinçsiz bilgi, insanlığın ortak sorunlarını çözmek bir yana, bu sorunların daha da derinleşmesine neden olabilir. Tarih boyunca savaşlar, çevre tahribatı ve toplumsal eşitsizlikler, yalnızca bilgisizlikten değil, aynı zamanda bilginin etik bir temel olmadan kullanılmasından kaynaklanmıştır.
Felsefi eğitim, bireylerin düşünce dünyasını genişleten bir araçtır. Eleştirel düşünme becerisi kazandırır ve bireylerin olaylara çok yönlü bir bakış açısıyla yaklaşmasını sağlar. Bu, bireyleri dogmatik ve tek taraflı düşünme kalıplarından kurtararak, daha özgür ve yaratıcı bir düşünce yapısı geliştirmelerine olanak tanır.
Felsefenin eğitim süreçlerine dahil edilmesi, yalnızca bireysel bir kazanım sağlamaz; aynı zamanda toplumsal yapının demokratik, adaletli ve eşitlikçi bir temele oturmasına katkı sağlar. Örneğin, etik bir temele dayalı eleştirel düşünce, bireylerin başkalarının haklarını gözeten kararlar almasını kolaylaştırır. Bu durum, toplumsal çatışmaların azalmasına ve daha uyumlu bir toplum yapısının inşasına zemin hazırlar.
Prof. Dr. Ioanna Kuçuradi’nin “Mesleki eğitimden önce insanlaşma eğitimi verilmelidir” sözü, eğitimin önceliklerini yeniden düşünmemiz gerektiğini açıkça ortaya koyuyor. İnsanlaşma eğitimi, bireylerin yalnızca akademik bilgiyle değil, aynı zamanda insani değerlerle donatılmasını amaçlar. Bu eğitim, bireylerin başkalarının haklarına saygı göstermesini, kendi eylemlerinin etik sonuçlarını değerlendirmesini ve toplum içinde sorumluluk bilinciyle hareket etmesini sağlar.
İnsanlaşma eğitimi, bireylerin yalnızca mesleklerinde başarılı olmalarını değil, aynı zamanda sosyal bir varlık olarak ahlaki sorumluluklarını yerine getirmelerini hedefler. Bu, bireylerin toplumsal sorunlara duyarlı, çevre bilinci yüksek ve adalet duygusuna sahip bireyler olarak yetişmelerine olanak tanır.
Felsefi eğitim, toplumsal değişim için uzun vadeli bir yatırımdır. Kuçuradi’nin “20 yıl sonra farklı bir Türkiye olur” ifadesi, bu dönüşümün zaman alacağını ancak sonuçlarının köklü olacağını işaret eder. Felsefe, bireyleri dogmalardan kurtarıp özgür düşünceye yönlendirirken, aynı zamanda toplumun kolektif bilincini dönüştürme gücüne sahiptir. Bu dönüşüm, bireylerin hak ve sorumluluklarını daha iyi anlamalarını, toplumsal sorunlara çözüm üretmede aktif rol almalarını ve etik değerleri içselleştirmelerini sağlar.
Felsefi eğitimin yaygınlaştırılması, yalnızca bireysel düzeyde değil, kurumsal düzeyde de etkili olacaktır. Eğitim politikalarının yeniden düzenlenmesi, daha bilinçli ve etik değerlere sahip bireylerin yetişmesine olanak tanıyacaktır. Bu, toplumsal yapının daha adaletli, demokratik ve kapsayıcı bir şekilde yeniden inşasına katkıda bulunacaktır.
Eğitim, yalnızca bireysel başarıyı değil, toplumsal ilerlemeyi de hedefleyen bir süreç olmalıdır. Prof. Dr. Ioanna Kuçuradi’nin felsefe ve insanlaşma eğitimi konusundaki görüşleri, bu hedefin nasıl gerçekleştirilebileceğine dair önemli ipuçları sunar.
Felsefi eğitimi yaygınlaştırarak eleştirel düşünme, etik anlayış ve empati gibi değerleri ön plana çıkarmak, hem bireyleri hem de toplumu dönüştürecek bir anahtar olabilir. Eğitim sistemimizi yeniden düşünmek ve felsefeyi merkeze almak, daha bilinçli, adil ve uyumlu bir toplum inşa etmenin ilk adımı olacaktır.
Felsefi eğitimin bir lüks değil, bir zorunluluk olduğu bilinciyle hareket etmek, Türkiye’nin ve dünyanın geleceği için atılacak en anlamlı adımlardan biri olacaktır. Çünkü insanlaşma, yalnızca bir eğitim meselesi değil, aynı zamanda bir toplumsal varoluş meselesidir.
(AÖ/RT)