Fotoğraflar: Evrim Kepenek/bianet
Haberin İngilizcesi için tıklayın
AKP seçim irtibat bürosunda herhangi bir hareketlilik yok. MHP’nin seçim standında bekleyen partili görevliler dahi sıkılmış…
İstanbul’un tarihi ilçesi Fatih’teyiz.
Eskiden kalma evlerin yanında yükselen modern binalar, devasa surların gölgesinde kalan camiler, boylu boyunca uzanan işlek bir cadde Akdeniz Caddesi üzerinden ilerliyoruz.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Fatih’in nüfusu 368.227. Bu nüfusun, 183.320 erkek ve 184.907 kadından oluşuyor.
24 Haziran 2018’deki genel seçimlerinde AKP oyların yüzde 47,81’ini CHP yüzde yüzde 23,45’ini almış.
2019’daki yerel seçimlerde ise AKP oyların yüzde 53’ünü CHP yüzde 36’sını almış.
Sessizlik hakim
Güçlü muhafazakâr yapıların olduğu AKP’nin kalesi olarak bilinen Fatih’te bu kez önceki seçimlerin aksine başka bir sonuçla da karşılaşabiliriz.
Bunu Akdeniz Caddesi üzerinde bulunan AKP Seçim İrtibat bürosundan anlamak mümkün. Normalde, önceki seçimlerde yurttaşların sıklıkla ziyaret ettiği, yüksek tonda siyasi sohbetlerin yapıldığı merkezde bu kez sessizlik hâkim.
Görevli iki erkek, gazeteci olduğumu öğrenince “Ekonomi çok kötü. Zaten ekonomi iyi olsa ne olur? Bak pandemi oldu sokağa çıkamadın” diyor. Diğeri onu tamamlıyor “Biz özgürlük istiyoruz…” Bir an “Acaba muhalefetin seçim bürosunda mıyım acaba?” diye düşünüyorum. İkisi de hem kötü giden ekonomiden hem de özgürlüklerin kısıtlanmasından dertli.
Yeşil Sol’dan tek bir bayrak yok
Sessizliği bölen İstiklal Marşı oluyor. Marşı dinleyen bizden başka kimse yok. İlk kez böyle bir AKP seçim bürosu gördüğümü söylediğimde görevliler de benzer görüşte olduklarını belirtircesine başları ile beni onaylıyorlar.
AKP Seçim Bürosu’ndan yol boyunca ilerliyorum. Çok sayıda AKP, Erdoğan, Devlet Bahçeli, Yeniden Refah Partisi’nin bayrak ve posterlerini görüyorum. Yeşil Sol’a dair tek bir bayrak yok, CHP’nin ise sadece adayını gösterdiği bir pankart gözüme çarpıyor.
“Hepimizi mi yargılayacaklar?”
Bu bölgede özellikle kadınları dinlemek istiyorum. Yol boyunca yaklaşık 10 kadına soruyorum, “Seçim geliyor oy kullanacak mısınız? Ne düşünüyorsunuz?” Hiçbiri konuşmak istemiyor.
Daha önce geldiğimde, konuşan kadınların yerini bu kez sessizliğe gömülmüş kadınlar almış desem abartmış sayılmam. Kadınlar konuşmamayı tercih ederken de aslında sessizlikleri ile çok şey söylüyor.
Çünkü bir kadın, “Ben konuşmayayım, konuşursam çok fena olur” diyor. “Öfkeniz kime?” diyorum. “Şimdilerde başta olup bizi böyle kandıranlara” diyor. Ne kadar ısrar etsem de konuşmuyor, muhtemelen konuştuklarında “başlarına bir iş geleceğini düşünen” diğer kadınlar da konuşmuyor.
Kadınlardan görüş alamayacağımı anlayınca bu kez esnaflara ulaşıyorum. Tek tek her dükkâna giriyorum. Birçoğu ekonomiden dertli, seçim önemli gündemleri fakat AKP’den söz eden az. “Bizim oyumuz bellidir” diyen de var fakat çoğunluk “sandığa gitmeyeceğim” diyor.
Gelinlik satan bir dükkânda çalışan bir kadın*, “Benim babam koyu AKP’li ama ben değilim. Babam partilerinde çalışıyor, sürekli onlarla. Ama ben onlar gibi düşünmüyorum. Bunlar kazanırsa ülkeyi terk edeceğim” diyor. “Kazanan da belli değil mi?” diye soruyor. Gülümsüyoruz.
AKP standında duran bir kişi en çok “Ahmet Şık’a tepkili olduğunu” söylüyor. “Neden?” diye soruyorum. “Yargılanacaksınız deyip duruyor, biz üyeler de yargılanacak mıyız? Bizi tehdit mi ediyor?” diyor. Hem üzgün hem şaşkın. Ne diyeceğimi bilemeden yanından ayrılıyorum.
“Bunlara oy vermeyeceğim”
Caddenin sonunda bu kez MHP’nin standını görüyorum. Önce uzaktan izliyorum, derin bir tartışma var. MHP’li görevliler ve kadınlar arasındaki tartışmanın konusu HÜDA PAR’ın kadın düşmanı politikaları.
Adının yazılmasını istemeyen kadın, “Benim dul aylığım 5 bin 500 lira. Benim maaşıma zam yapmadılar. Erdoğan 7 bin TL yapacağız demişti, yapmadı. MHP nasıl HÜDA PAR’la bir araya geldi. O da terör örgütü” diyor. O ne zaman “HÜDA PAR terör örgütü” der ise tartışma daha da büyüyor.
“Kadınları eve kapatanlara bizden oy yok” diyor kadın, yoldan geçen başka kadınlar da onu alkışlıyor. Tartışmaya dâhil olmadan izliyorum ve oradan geçen bir kadına kulak veriyorum:
“Ben de oy vermeyeceğim bunlara, merdiven silmeye gidiyorum şimdi. Milleti İstanbul’a doldurdu. Ben eskiden bin lira alıyordum geçiniyordum şimdi 4 bin lira alıyorum geçinemiyorum. Bunlara oy vermeyeceğim” diyor.
MHP’li görevliler ve kadınlar arasındaki tartışma sürerken, kadınların fotoğrafını çekmek istiyorum ki fakat onay alamıyorum. “Fotoğrafımı çekme fakat şu lafımı yaz” diyor merdiven silmeye giden kadın:
“Ben 30 yıldır bunlara oy verdim. Bu kez vicdanımla sandığa gideceğim."
Fatih’ten ayrılırken bunu düşünüyorum.
Umarım herkes 14 Mayıs Pazar günü vicdanıyla sandığa gider…
(EMK)
*Haberde isimlerinin yer almasını istemediler.