Faşizm, en genel anlamıyla sistematik şiddeti tarif eder. Güç dengesizliğinde zeminini bulan şiddet, baskı, zorbalık ve işkencenin; otoritenin emri ve iktidar gücü ile birleşerek kağıt üstünde meşrulaşması durumudur.
Kapitalizm aslında pek çok ekonomik sistemin devşirmesi ile oluşturulabilir. Temeli kazanç odaklı olan, sermayenin korunması ve çoğalması hedefli tüm ekonomik sistemler kapitalizmin içindedir. Bu üst sistemik çatı pek çok besleyici kolonla desteklenerek sürekli yenilenip ana temel bozulmadan çağa revize edilmek zorundadır.
Hammadde-ürün, arz-talep dengesizliğinde reklamlar, krediler, faiz indirimleri, vergi yapılandırmaları yoluyla sürekli ve basit revizyonlarla beslenen sistem, temeli insana dayanmadığından yıpranmaktadır.
Sınıf yapısında ki değişiklikler, sanayi devrimi gibi teknolojik yenilikler ve her türlü sosyolojik değişim kapitalizmin de yapısını değiştirme gereği doğurur. Bu değişiklikler çoğunlukla doğrudan toplum üzerinden yapılır, kapitalizm kendi sermaye temelli bakışını değiştirmez asla zira o zaman kapitalizm olmaktan çıkar. Ancak ürün sunumunu, satışını, reklam mantığını yeniler, daha fazla ürün için genbilimden, daha fazla kazanç için ikincil kalite ürün üretiminden, çocuk işgücünden, algı oluşturmak için psikoloji biliminden yararlanır. Bu örnekler çoğaltılabilir elbette.
Samir Amin “Çağdaş Kapitalizmde Faşizmin Dönüşü” başlıklı yazısında da tarihten en bilinen örneklerle verir kapitalizmin faşizmi nasıl besleyip koruduğu gerçeğini. Faşizmin çağdaş kapitalizmle nasıl yeniden tarih sahnesine döndüğünü ve “İslamlaşma” argümanı ile yeniden eski ellerle nasıl yapılandırıldığını anlatır. Amin ülkemizde de sözkonusu olan, İslamlaşmayla oluşan savaş bahaneleriyle faşizmin meşrulaştırıldığını; böylece kapitalizmin bunalımından çıkarak nefes aldığını söyler ve bunu faşizmin dönüşü olarak görür.
Oysa, Faşizm doğası gereği yok olmaz, hortlamaz, rengi, kokusu, tadı farklılaşsa da otoritenin olduğu her yerde faşizm vardır. Bu sebeple geri dönmez, zira beslendiği coğrafyayı asla terk etmez, coğrafyanın iklimi farklılaşsa bile sürekli tetikte bekler. Kapitalizmin besleyici ikliminde ise her an kendine zemin bulur zira. Zaten faşizmle beslenmeyen otorite, otorite değildir. Sistematikleşmiş, hedefi otoritenin yenilenmesi pekişmesi olan ve güç dengesizliği ile beslenen her zulüm gibi savaşlarda hatta özellikle savaşlar faşizmin derinleşip beslendiği yeni biçimler aldığı meşrulaştığı ortamlardır.
İnsan ticareti, silah ticareti, demir ticaretinden, inşaat sektörü, banka sektörüne, ilaç sektörüne kadar pek çok kapital alanı savaş sanayisinden dolayısıyla savaşın tam da kendisinden beslenir. Silahınızla girdiğiniz ülkeden, insan, yer altı yer üstü kaynak olarak çaldıklarınızı alıp, bir de diğer cebinizden verdiğiniz kredilerle sizin yıktığınız binaları sizin demirinizle yeniden yapması için “destek” vermenizle kapitalist savaş amacına ulaşmış; bu arada da otoritenizle taçlandırdığınız faşizmle sömürgelerinize gözdağı da vermiş olmuşsunuzdur.
Faşizm yerleştiği topraklardan asla gitmez, toprağın kimyası bozulmadan, yağmuru değişmeden, rüzgarı söküp atmadan gitmez. Şekil değiştiren bir mantar, parazit gibi kapitalin otorite için büyüdüğü her iklim onun içindir. Bu sebeple faşizmle mücadelenin yolu yine Samir Amin’in dediği gibi “toplumun ve siyasetin demokratikleşmesinde ki süreklilik, yenilikçi toplumsal ilerlemeler ve ulusal bağımsızlığın tasdiklenmesi”dir. Ancak bütün bunlardan önce faşizmle mücadele, ona başkaldıranların onu iyi tanımaları ve yok olmadığı, kılık değiştirdiği ve herhangi bir güçle geri dönmeyecek kadar ensemizde her an hazır bulunduğu gerçeğini anlamakla başlayacaktır. Bu bilinç her alanda mücadelenin ve tutarlı politikaların üretilmesi içinde gereklidir. Bu gün Türkiye’de ve dünyada kapitalizm ve onun gönüllü askeri faşizmle mücadelenin ‘sol’ çephelerce örülememesinin yegane nedeni de budur. Faşizmin tatlı su dönemlerinde palazlanmasının seyredilerek, savaş gibi görünür/ meşru kabul edileceği zeminlerde canavarlaşıp gücünü sergilerken başkaldıranların acemice, hazırlıksız ve çiğ mücadele edilmesidir.
Çağdaş kapitalizmle faşizm ejderhasının geri dönmesi söz konusu değildir. O hep oradadır hiçbir yere gitmez sadece siz bakmazsanız görmezsiniz. Cebinizde kredi kartı olarak, TV’nizde yönlendirilmiş haber olarak, internetinizde sansür olarak hep oradadır. Ve sessizliğinizden beslenmektedir.
Dağın ardında ejderha olduğunu biliyorsanız, o başını çıkarmadan dağı başına yıkma planınız yanınızda olmalıdır. (FO/HK)
Filiz Obuz, Çorum Hitit Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri Yüksek Lisans öğrencisi. Halen rehber öğretmenlik yapıyor. |