Bu sene 15-25 Şubat tarihleri arasında gerçekleşecek !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali'nde kurmacaların yanında belgeseller de geniş yer tutuyor.
Etkinliğin programında yer alan filmlerden bazıları 1-4 Mart arası hem Ankara, hem İzmir'de seyirciyle buluşacak.
Dünyanın çeşitli festivallerinde ilgi görmüş belgeseller arasında Türkiye/ABD/Hollanda yapımı Uzak Evren (Distant Constellation) İstanbul'daki bir yaşlılar evine eğiliyor.
Yönetmenliğini Shevaun Mizrahi'nin kotardığı 82 dakikalık 2017 yapımı film Türkiye'de özellikle azınlıkların yaşlıklarına hazin bir bakış atıyor.
Kurumun bulunduğu semtteki agresif yapılaşmayla korkutucu bir kontrast içindeki bina ve sakinleri, seyirciye adeta başka bir zamandan sesleniyor.
Dünya prömiyerini yaptığı Locarno'dan ödüllü, BFI Londra ve IDFA'dan sonra Türkiye'de ilk defa gösterilecek olan etkileyici film belgesel estetiği hususunda övgüyü kesinlikle hak ediyor.
Muhalefete tahammül yok
Dünyanın önde gelen otoriter rejimleri arasında, muhalifleri susturma amacıyla kanunları yok sayan Rusya bir sinemacısına "terörist" damgasını vurmaktan imtina etmiyor.
Ken Loach, Wim Wenders, Pedro Almodovar, Mike Leigh veya Mohsen Makhalbaf gibi yönetmenlerin Putin'e karşı desteklediği Oleg Sentsov Ukrayna yanlısı olduğundan haksız yere hapsedilmiş durumda.
Yönetmen Askold Kurov Estonya/Polonya/Çek Cumhuriyeti ortak yapımı 75 dakikalık Dava: Rusya Devleti Oleg Sentsov'a Karşı (The Trial: State of Russia vs.Oleg Sentsov) adlı film tüylerinizi diken diken edecektir. Sheffield Doc/Fest'te seyretmiş olduğum belgeselden aklımda en çok yer eden ayrıntı, değerli sinemacı Alexander Sokurov'un diktatör Putin'in yüzüne karşı Sentsov'u savunması.
Kızılderili mi dediniz?
Kuzey Amerika'nın müzik endüstrisine katkıları yıllar boyunca gözardı edilmiş, kıtanın yerlileri hakkında bilgilendirici olduğu kadar müzikal açıdan doyurucu bir belgesel.
Link Wray'in Rumble adlı şarkısının Dan Auerbach, Martin Scorsese, Taj Mahal veya Iggy Pop için ne kadar önemli olduğu keşfedeceksiniz. Birbirinden değerli müzisyenin yalnız rock dünyasını değil, blues, jazz, heavy metal, folk veya pop gibi alanları nasıl fethettiğini göreceksiniz. Tony Bennett'in şarkı söyleme tarzını Mildred Bailey'e borçlu olduğunu anlayacaksınız. Fakat Buffy Sainte-Marie gibi besteci-şarkıcı- aktivistlerin, yerli halkların hakları konusundaki mücadelelerinin nelere malolduğunu da farkedecesiniz. Kıtayı işgal eden beyaz adamın baskısı altında kamplarda yaşamaya mecbur edilmiş yerlilerin makus kaderlerini her zaman yırtamadıklarını da…
Amerikan Yerlileri Dünyayı Sarsar (Rumble: The Indians Who Rocked The World) geçen senenin Sundance'inde başladığı yolculuğu yoğun bir festival günlüğüyle sürdürüyor. Yönetmen hanesinde Cateherine Bainbridge/Alfonso Maiorana adlarını gördüğümüz 2017 Kanada yapımı 103 dakikalık filmi çok şey anlatıyor.
Kuir devrimi
Devrim'i Punk'lamak (Queercore: How To Punk A Revolution) İstanbul Film Festivalinden tanıdığımız aykırı yönetmen Bruce LaBruce'u bize ayrıntılarıyla tanıtıyor.
Kendine has sinemacı LaBruce 80'li yılların ortasında GB Jones ile sonradan Queercore adını alacak Homocore hareketini bir yeraltı fenomeni olarak başlatmıştı. Gey Hakları Hareketinin konformist dayatmalarına ve punkların agresif tavırlarına inat kendi yatak odalarından yola çıkarak kendi devrimlerini yaratmaya koyulmuşlardı. Mizah ve hicivle bilhassa provokatif bir kontra-kültür yarattılar, yalnız heteroseksüel zihniyetle değil, her türlü asimilasyon ve homofobiyle mücadele ettiler.
Yönetmen Yony Leyser'in 83 dakikalık Almanya yapımı belgeseli Sheffield Doc/Fest'te dünya prömiyerini gerçekleştirmişti, ödüller kazanarak yoluna devam ediyor. Beth Ditto ve John Waters dahil birçok tanıdık simaya rastlamak hoşunuza gidecektir… (MT/EKN)
* Festival hakkında teferruatlı malumata buradan ulaşabilirsiniz