* Fotoğraf: Feriq Fereç - Emrah Yorulmaz AA/Suriye
Soykırımın ilk günlerinden bu zamana dek Êzidî halkının en büyük endişelerinden biri bu soykırımın da diğerleri gibi unutulması, sorumluların cezalandırılmaması oldu. Bu nedenle bilhassa adaletin sağlanmasına yönelik çok sayıda kampanya yapıldı. Fakat hukukçu ve aktivistlerin onca çabasına karşın bugüne dek soykırımın sorumluları hakkında kapsamlı ve adil bir yargılama yapılmadı.
Êzidî aktivistlerin ve soykırım üzerinde çalışan uluslararası hukuk camiasının öncelikli talebi, bu soykırımın Uluslararası Ceza Mahkemesi (“UCM”) nezdinde yargılanmasıydı. Bunun nedeni, söz konusu fiillerin (UCM’yi kuran Roma Statüsü’nün 6. maddesinde düzenlenen) soykırım suçu altında yargılanacak olmasının yanı sıra, kararları siyasi olarak ağırlık taşıyan, uluslararası bir mahkeme tarafından yargılama yapılmasının tercih ediliyor olmasıydı. İlaveten, bu yetkin ve tecrübeli mahkemenin, hayatta kalanların sağlık ve güvenliği konusunda önlem alabilecek, mağdurlara da kapsamlı onarım imkanları sunabilecek bir kurum olduğu düşünülüyordu.
UCM'nin yargı yetkisi kısıtlı
Bugüne dek Êzidîlere karşı işlenen suçlar UCM’nin önüne gelmedi ve gelmesi de güç gözüküyor. UCM’nin yargı yetkisi sınırlı: (i) söz konusu fiiller Roma Statüsü’ne taraf devletlerin topraklarında işlenmişse, (ii) söz konusu fiiller Roma Statüsü’ne taraf devletlerin vatandaşları tarafından işlenmişse, (iii) Roma Statüsü’ne taraf olmamasına karşın, o devlet tarafından UCM’nin yargı yetkisi kabul edilmişse, veya (iv) Roma Statüsü’ne taraf olmamasına karşın, o devlet topraklarında işlenen fiiller, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (“BMGK”) tarafından UCM’ye gönderilirse, UCM’nin yargı yetkisinden söz edilebiliyor.
Irak ve Suriye Roma Statüsü'ne taraf değil
Irak ve Suriye Roma Statüsü’ne taraf değil ve her ikisi de UCM’nin yargı yetkisini kabul etmiyor; Êzidîlere karşı işlenen suçların çoğu, Irak ve Suriye vatandaşları tarafından işlendi; Suriye’deki durumun UCM’ye gönderilmesine dair taslak BMGK kararı ise Mayıs 2014’te Rusya ve Çin’in vetoları sonucu kabul edilmedi. Hal böyleyken, Êzidî soykırımı üzerinde çalışan yerel ve uluslararası camianın, soykırımın UCM nezdinde yargılanmasına dair pek umudu kalmadı.
Bazı IŞİD askerleri bakımından diğer ülkelerin ulusal mahkemeleri nezdinde yargılama yapılması ihtimali de mevcut. Yabancı devlet vatandaşı olup IŞİD’e katılan askerler, vatandaşı oldukları ülkeye iade edildikten sonra o ülke kanunları uyarınca yargılanabilir; çoğu Roma Statüsü’ne taraf olan ve ceza kanunları uluslararası suçları da içeren Avrupa ülkeleri buna örnek. Kimi ülkelerin ceza kanunları, vatandaşı olan kimseler tarafından işlenen suçların yanı sıra vatandaşı olan kimselere karşı işlenen suçlar bakımından da yargı yetkisi öngörüyor; hatta bazıları, suçun nerede, kim tarafından ve kime karşı işlendiğine bakmaksızın, suçun niteliği gereği evrensel yetki tesis ediyor. Farklı ulusal mahkemeler nezdinde bu tür yargılamaların başlatılmasına dair çabalar mevcut olsa da, suçluların iadesi meselesi ciddi bir sorun; ayrıca masraflar ve delil toplamaya dair zorluklar nedeniyle bu yöntem ile çok sayıda yargılama yapılması pek gerçekçi değil.
IKBY'de yargılanabilirler mi?
Ulusal düzeyde soykırımın yargılanmasına yönelik çabalar ise son derece yetersiz. Irak ile Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (“IKBY”) ceza kanunlarında insanlığa karşı suçlar, savaş suçları ile soykırım tanımlanmamış durumda. Bu nedenle bugüne kadar yapılan soruşturma ve yargılamalar, 2005 tarihli Anti-Terörizm Kanunu uyarınca yürütüldü.
Bu kanun, kapsam olarak Êzidîlere karşı işlenen suçlar bakımından oldukça eksik; örneğin, bu kanun uyarınca tecavüz suçunun yargılanması mümkün değil. İlaveten, Irak mahkemeleri nezdinde adil yargılama yapılması pek olası gözükmüyor. Son olarak, Irak’ta halen idam cezası mevcut ve Anti-Terörizm Kanunu altında yargılanan çok sayıda IŞİD sanığı, adil yargılama olmaksızın idam cezasına çarptırılıyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Aralık 2017 tarihli raporuna göre, 2014’ten bu yana en az 92 kişi infaz edildi.[1] İnfazlara dair net rakamlar ise bilinmiyor.
BM soykırımın soruşturulması için ekip kurulmasına karar verdi
Eylül 2017’de verilen bir BMGK kararı Êzidîler için umut verici oldu: bu karara göre, IŞİD tarafından Irak’ta işlenen insanlığa karşı suçlar, savaş suçları ile soykırım suçuna dair delillerin toplanması, korunması ve saklanması için uluslararası bir soruşturma ekibi kurulacaktı.[2] Bu karar, Ağustos 2017’de Irak merkez hükümeti tarafından Güvenlik Konseyi’ne gönderilen ve IŞİD tarafından işlenen uluslararası suçlar için adaletin sağlanması konusunda yardım talep edilen mektup akabinde verilmişti. Söz konusu karar, Irak’ın talebi üzerine verildiğinden, sürecin de Irak için kabul edilebilir şekilde ilerlemesi gerekiyordu. Soruşturma ekibinin sorumluluklarını nasıl ifa edeceğine dair görev belgesi de Irak ile anlaşmaya varılarak hazırlandı. Ancak bu, uluslararası camia tarafından eleştirilen ve soruşturma ekibinin ne ölçüde etkili olacağına dair şüphelere yol açan birtakım gelişmelere sebep oldu.
Öncelikle söz konusu BMGK kararında, Irak toprakları içerisinde yalnızca IŞİD tarafından işlenen suçlara dair delil toplanacağı yer alıyor. Bu, diğer silahlı aktörler tarafından işlenen ve insanlığa karşı suçlar, savaş suçları ve soykırım teşkil edebilecek suçların soruşturma kapsamı dışında bırakıldığı anlamına geliyor. İlaveten, toplanan delillerin tümünün kullanım amacını Irak merkezi devletinin belirleyeceği belirtiliyor. Dolayısıyla, toplanan deliller arasında başkaca silahlı gruplar tarafından işlenen suçlara dair bilgiler bulunsa dahi, bu delillerin herhangi bir mahkeme nezdinde yargılamaya yol açabilmesi tamamen Irak’ın kontrolünde.
İkinci olarak, söz konusu ekibin yetkisi delil toplamak, korumak ve saklamak ile sınırlı. Herhangi bir kovuşturma veya yargılama yetkisi bulunmuyor. BMGK kararı ve görev belgesi uyarınca, toplanan delillerden öncelikli olarak Irak yararlanacak ve bu deliller Irak ulusal mahkemeleri nezdinde adil ve bağımsız ceza yargılamalarında kullanılacak. Ancak yukarıda ifade edildiği üzere, Irak Ceza Kanunu uluslararası suçların yargılanması bakımından yeterli değil.
İdam cezasının uygulanması ihtimali
Her ne kadar karar ve görev belgesi, BM üyesi devletler ve diğer uluslararası ve bölgesel örgütler tarafından Irak yargısının güçlendirilmesi bakımından destek verileceğini öngörse de, bu konuda Birleşmiş Milletler Irak Yardım Misyonu (United Nations Assistance Mission for Iraq-UNAMI) tarafından yıllardır yürütülen lobi faaliyetleri henüz herhangi bir gelişme sağlayamadı.
Irak Ceza Kanunu’nun bilhassa cinsel şiddete dair içerdiği yetersiz hükümler, baştan aşağı bir hukuki reform ihtiyacını gözler önüne seriyor. Bunlara ek olarak, yine yukarıda ifade edildiği üzere, Irak’ta idam cezası halen yürürlükte ve uygulanıyor. Bu konu da Irak ve BM arasında soruşturma ekibinin görev belgesine dair müzakerelerin beklenenden çok daha uzun sürmesine sebep oldu. BM, toplanan delillerin idam cezası uygulanabilecek herhangi bir davada kullanılmaması gerektiğine dair görev belgesine bir hüküm eklediyse de, bu hüküm nihai taslaktan çıkarıldı; an itibariyle delil paylaşımının BM ilkeleri ve uluslararası insan hakları hukuku dahil olmak üzere uluslararası hukuk uyarınca yapılacağı, ve delillerin adil ve bağımsız ceza yargılamalarında kullanılması için soruşturma ekibi ile Irak yetkilileri arasında işbirliği yapılacağına dair hükümler mevcut. İdam cezasının uygulanması ihtimaline dair bu belirsizlik ise, şahsım da dahil olmak üzere, bu soykırımın sorumlularının cezalandırılması için çalışan çok sayıda hukukçu ve aktivisti rahatsız ediyor.
Son olarak, soruşturma ekibi ile IKBY arasındaki işbirliği meselesi halen belirsiz. Söz konusu BMGK kararının Irak merkezi hükümetinin talebi üzerine verilmiş olması, Irak’ın sürecin parçası haline getirilmesini zorunlu kıldı. Irak ile IKBY arasındaki gergin ilişkiler ise soruşturma ekibinin işini çok zorlaştıracak gibi görünüyor.
IKBY, soykırımı soruşturma ekibi ile işbirliği yapacak mı?
IŞİD tarafından Êzidîlere karşı işlenen suçların çoğu, Şengal’de gerçekleşti. Tartışmalı bölgelerden olan Şengal, 2014 soykırımı öncesi ve sonrası IKBY kontrolünde olsa da, 17 Ekim 2017’de Peşmerge’nin çekilmesi akabinde Irak kontrolüne geçti. Dolayısıyla şu anda toplu mezarların ve suç mahallerinin tamamı Irak kontrolünde.
Buna karşın, soykırımdan hayatta kalanların çoğu, Duhok ve çevresindeki kamplarda yaşıyor; bu kamplar da IKBY kontrolünde. IKBY tarafından soruşturma ekibine görevlerinin ifası sırasında zorluk çıkarılıp çıkarılmayacağı bilinmiyor.
IKBY tarafından Eylül 2014’te kurulan ve o günden bu yana 2 binden fazla hayatta kalan kadının ifadesini alan Soruşturma ve Delil Toplama Komisyonu’nun (Commission of Investigation and Gathering Evidence-CIGE) topladığı delilleri soruşturma ekibi ile paylaşıp paylaşmayacağı henüz belirsiz; ancak soruşturma ekibinin görev belgesi müzakereleri sürerken IKBY yetkililerinin toplantılara davet edilmemiş olması, işbirliği konusunda sorun yaşanacağının sinyallerini veriyor. Bu da halihazırda CIGE tarafından yapılmış işin soruşturma ekibi tarafından baştan yapılması, bu esnada da önemli birtakım delillerin kaybedilmesi riskini barındırıyor.
2014 soykırımının yargılanması, ulusal ve uluslararası, hukuki ve siyasi pek çok sorunu içerisinde barındıran, karmaşık bir konu. Şu an için BMGK kararı uyarınca kurulan soruşturma ekibi, tüm kusurlarına rağmen, ihtimaller arasında en umut verici görüneni. Çok yakında soruşturma ekibinin üyelerinin atanması ve ekibin delil toplamak üzere Irak’a gelmesi bekleniyor. Bu da, soykırımdan yaklaşık dört yıl sonra, ilk kez sistematik bir delil toplama faaliyeti yürütüleceği anlamına geliyor.
Delil toplamak yolun başı; bu suçların kovuşturulacağı, yargılanacağı bir sisteme ihtiyaç var. Êzidîlerin adalet arayışı yakın zamanda bitmeyecek gibi görünüyor. (ÇT/GB)
Yarın - Êzidîler'in Yeni Yılı Çarşema Sor
[1] Human Rights Watch, Flawed Justice: Accountability for ISIS Crimes in Iraq (Aralık 2017), s. 53,
[2] Birleşmiş Milletler, Güvenlik Konseyi, Karar 2379, S/RES/2379 (21 Eylül 2017)
TOPLUMSAL TRAVMAYI BELGELEMEK YAZI DİZİSİ