İsmail Beşikçi Vakfı’nın, Rojava Devrimi’nin ikinci yıldönümü nedeniyle düzenlediği etkinlik olan Rojek Rojava videosu, Cumartesi akşamı Cezayir Toplantı Salonunda gösterildi. Rojava’nın bir gününü 20000’e yakın fotoğrafla anlatacak videonun kısa versiyonu 10 dakika kadar sürdü. Sonbaharda tamamı bitirilecek video, aceleyle de olsa yıldönümü için hazırlanmış. Foto-belgesel türündeki videonun fotoğrafçısı olan Bahoz Deniz sözlerine “Sizlere Rojava’dan selam getirdim diyerek” başladı. YPG komutanı Sipan Hemo’nun Türkiye halklarına “Burada savaşmıyor olsanız dahi varlık olarak bize destek olun” notunu da ilettikten sonra sözü fotoğraflara bıraktı.
Yönetmenliğini Cihad İlbaş’ın yaptığı videonun bir bölümünde Kürt ulusal marşı olan “Ey Reqib”i söyleyen çocukları görünce, salonda bir arkadaşın gözlerinin dolduğunu fark ettim. Gösterim sonrası hemen her Kürdün bu marşı dinleyince hislendiği konuşuldu aramızda. Bazı zaman kafanızdaki kodları, başlıkları usulca bir yana bırakmanız gerekir. Militarizm, şiddetsizlik, dozu ayarlanmamış vatanseverlik, tamamen tesadüfî olmasına rağmen ait olduğunuz etnik kimliğe çok büyük anlamlar yükleme ile ilgili fikirler gibi…
Deniz: Yaşadığın yer işgal altında
“Ey Reqib Marşı’nda duygulanmak, İstiklal Marşı’nda ya da herhangi ulusal marşı dinlediğinde duygulanmakla bir midir?” gibi karşılaştırılması abes duran bir soruyu soramasam da dolaylı olarak sordum Bahoz Deniz’e, bu duygu niye diye. Kısaca yanıt verdi: “Yaşadığın yer işgal altında. Hiçbir yer için ‘burası benim’ diyemiyorsun. Trafik polisine bakarken bile aklına gelen işkence.” Marşın sözlerinde geçiyormuş. “Kimse düşünmesin, Kürtler ölüdür. Kürtler yaşıyor ve asla boyun eğmez.”
Konuşmacılar arasında yer alan Sebahat Tuncel, Rojava’da yeni bir yaşam kurulduğunu ve bu yaşamın bir kadın devrimi olarak dünya halklarına, Ortadoğu halklarına yeni bir umut olduğunu söyledi. “Ortadoğu’daki Kürdistan halkının eşitlik mücadelesinin 200 yıllık bir süreci var. Eğer Kürdistan halkı dört devletin baskısına maruz kaldıysa bu emperyalistlerin uyguladığı bir politika olduğunu, Kürtlerin de buna karşı mücadele ettiğini biliyoruz.”
Bir diğer konuşmacı Fehim Işık ise kısaca Rojava tarihini anlattı. Söyleşinin sonlarına doğru abartılı kahramanlık hikâyesi gibi dursa da Aşme Tepesi’nin dört gerilla tarafından nasıl korunduğunu da keza. Yardım gelene kadar tam dört saat boyunca mücadele eden sadece dört insanı tahayyül etmeye çalışırken inanç, ideoloji, cesaret gibi spot başlıklar belirdi kafamda. Bütün konuşmacılar üç aşağı beş yukarı ister inanın ister inanmayın ama kapana kıstırılmış Rojava bir şekilde direniyor dedi aslına bakarsanız. Geride bir mesele kalıyordu: Türkiye’deki Kürtler, Rojava için ne yapabilir?
Ki gösterim sonrası evlere dönülmüşken, Birecik’e bağlı sınıra yakın Zarêta Serxetê Köyü’nde kurulmuş çadırlara gaz bombası yağdırıldığı haberleri gelmeye başladı. Kafasından vurulan Jînha muhabiri Şehriban Aslan’ın durumu hala kritik. Beri taraftan halka karşı açılmış küçük çaplı savaşa rağmen yüzlerce Kürt genci Kobanê Kantonu’na geçmeyi de başardı. Sosyal medyada sınır tellerinin ayaklar altında ezildiği, geçiş için festival havasında hazırlıklar yapıldığı fotoğraflar düştü. Sınırın bir ucundaki insanlar, kutlama ateşini yakarak Türkiye’de olanlara selam çaktı. Aklınız ne sınırları alabiliyor ne de sınırlar arasında kalmış insanların bu derece birbirine olan bağlılıklarını. Bize de savaşın ortasında gelene hoş geldin, gidene yolun açık olsun demek düşüyor sadece. (FG/HK)