13 yaşında bir çocuk, ayakkabı boyacısı, babası işçi. Gazeteler, televizyonlar onu bir anda "katil", "tinerci", "deli" yaptı.
Show TV'de, Reha Muhtar, etik kurallara ne kadar uyduğunun altını çizerek, seyircilerden özür diledi: "Herkes söyledi, artık isim vermemenin anlamı da kalmadı." Ne denir? Muhtar, 13 yaşındaki çocuğu ekrana maskeyle çıkardı; çocuğun yanaklarını sakladı, gözlerini verdi.
İnsanlar önce gözlerinden tanınmaz mıydı?
Bir gün öncesinde, Yeni Şafak manşetten başı hafif eğik fotoğrafıyla çocuğu okurlara sunmuştu. En sonunda Cumhuriyet gazetesi birinci sayfadan net bir fotoğraf bastı. Onu asla unutmayacağımız artık .
Her gece ekranlarda "yeni bir katil"
Reha Muhtar'ın 13 yaşındaki çocuk ve babasıyla yaptığı söyleşi hem iletişim fakültelerinde hem de konservatuarlarda ders olarak gösterilmeli.
Muhtar, çocuğa "tiner kullanıyor musun" diyor, cevap hayır. Tam beş kez, "doğru söyle ha," dedi. Muhtar'ın yüz ifadesi anlatılır gibi değil. Üzgün, sahiden çok üzgün. O yüz, böyle söylüyor.
Bu "masum" söyleşi sırasında, yazıyla, "yoksa fail mi" sorusunu geçmek de ihmal edilmiyor. Seyirciler, laf arasında, babanın , oğlunun "katilliği" nedeniyle işinden olduğunu , oğlun gözaltında pek de iyi muamele görmediğini öğreniyor.
Söyle yoksa karışmam!
Muhtar sonraki gece, bir gazetecilik olayını daha ekranlara taşıyor. Bu kez, yeni bir "katil" var. "Esası bulamazsan, kardeşiyle idare et," şeklinde tezahür eden "gazetecilik prensibi" uyarınca, bir başka çocukla, bu kez 14 yaşında olduğunu başka bir kaynaktan öğreniyoruz, söyleşiyor: "Ağabeyin katil mi?"
Ne desin? Soru aralarında, Muhtar, Emniyet üst düzey yetkililerinin ona her şeyi anlattıklarını tekrarlıyor. Hani, çocuğa yalan söyleme şansın yok der gibi.
Muhtar tek başına değil, özellikle televizyonlarda, genç muhabirlerin, "sorgucu" rolünde görüştükleri kişileri sıkıştırdıklarını, "söyle, yoksa karışmam" havasında röportaj yaptıklarını görüyoruz hep birlikte.
Yeter! Ne yazık ki yetmiyor.
Gazeteler: Tek bir "istisna" yok
Gazetelerde ya da televizyonlarda tek bir istisna yok. Evrensel gazetesi bile, herhalde atlamamak için olsa gerek, çocuğun ismini verdi. "Çiçekçi" ve "dilenci" kızlar diye lanse edilen 8 ve 12 yaşlarındaki iki kız çocuğunun adlarını, soyadlarını öğrendik. Kimi gazeteler, soyadı vermeme dikkati gösterdiyse de, sonraki satırda annenin soyadı yazılınca , okur bir önceki satıra dönüp tabloyu tamamladı.
Çarşamba gününün medya şampiyonu Sabah gazetesi; "İşte Katil" manşetiyle "Garih'in katili firari er Yener Yermez çıktı, katili yakalamak için insan avı başlattı."
Sabah, aslında evrensel gazetecilik ilkelerini iyi bilir. Mesela, patronlarının gözaltına alınma haberi, "Dinç Bilgin ifadesine başvurulmak üzere Emniyet Müdürlüğü'ne davet edildi" şeklinde verilmişti.
Bakın şimdi, Sabah'tan devamla; "Yermez'in koğuştaki dolabında kanlı bir pantolon ele geçirildi. Üzerinde bulunan kan lekeleri(nin)... Garih'e ait olduğu kesinleşti."
Affın affedilmezliği
Milliyet, bu noktada çok yaratıcı: "Al sana Af". Oysa, 23 Aralık 2000 günlü Milliyet, şartlı tahliye yasasını, birinci sayfada "Af çıktı, cezaevleri boşalıyor -- İlk talihli Hüsnüye Nine" ve haberin devamında da "Tahliye bayramı" başlıklarıyla duyurmuştu. Olayın yarattığı sevinç haberin her yanından belliydi.
Milliyet de Sabah gibi, polisin yeni işaret ettiği adresin cinayeti işlediğinden emin. İşte manşet altı: "Üzeyir Garih, bıçakla adam öldürmekten 21 yıl hapis cezası alan ve afla kurtulan Yener Yermez adlı erin kurbanı oldu. "
Milliyet, olayları geniş bir bağlamda ve analitik bir tarzda izlemekte hep başarılı. 13 Yaşındaki çocuk olayında da, "gerçeği", "İstanbul'da çocuklar suça daha yatkın" araştırmasıyla pekiştirdi.
İnsan avından... Deliliğe...
Önceki günlerdeki yayınlarıyla ilgili bir özeleştiri yapan Radikal'in başlığı "Yine İnsan Avı". Spotta, "Cep telefonu Hasdal Kışlası'nda bir askerde çıktı. İlk gün 'zanlı' ilan ettiği F.N.'nin masum çıkmasından ders almayan polis telefonu kışlaya getiren askerin 'fail" olduğuna emin gibi" deniyor.
Cumhuriyet'in şu spotuna bakın!: "Cinayetteki sır perdesi aralanamadı. Garih'in katil zanlısı olarak gözaltına alınan 14 yaşındaki Fuat N. Serbest bırakıldı. Cinayet zanlısı olarak gözaltına alınan 'Deli Fuat' lakaplı Fuat N. ile olayla ilgili gözaltında tutulan 7 kişi dün gün boyu sorgulandılar."
Cumhuriyet, bu "delilik" bağlantısını nereden biliyor mesela?
8, 12, 14, 16 yaşında çocuklar... Gözaltı, işkence, intihar iddiaları. Adlar, sanlar ortalıkta. İstediğini, "dilenci", "tinerci", "deli", "katil" ilan et. Gazetecilik, insanlık kurallarına uyma. Çocuklar hangi koşullarda, nasıl gözaltına alınır sorma, yerine çocuk suçluluğunu, tabii ki nedenleriyle yayımla.
Biz gazeteciler, her benzeri olayda üzülüyoruz, çok üzülüyoruz da hayatın da gösterdiği gibi bir şey yapamıyoruz.
Ey okur sen nerdesin?