Son günlerde yine bir adaylık ve oylama heyecanı kimi kitleleri, bürokratları, iş insanlarını ve çeşitli çevreleri sarmış olabilir. Zaman zaman gündemde yer alan ancak özellikle İzmir’in gündemini epeyce bir süredir yoğun olarak meşgul eden “Daha iyi bir dünya için yeni yollar / Herkes için sağlık” temalı Expo 2020’nin İzmir’de yapılıp yapılmayacağı.
Üst düzey yetkililer, bürokratlar ve iktidarın ifadelerinde, söz konusu adaylığın kabul edilmesi durumunda “İzmir’in kazanacağı” klişe söylemi ise aslında çok yönlü olarak konuya bakıldığında tartışma götürüyor. Bu tartışmanın odak noktası ise Expo için seçilen alan, bu alanda yapılacak düzenlemeler ve alınan kararların ürkütücülüğü ve akıl dışılığı olmuştur. Meselenin bir kent meselesi, doğanın katli, yapılaşma ve rant meselesine doğru kayıyor oluşu eleştirilerin toplandığı diğer taratır.
Expo için belirlenen yer İzmir’in batı bölgesinde yer alan, körfeze kıyısı olan, farklı tarihlerde 1., 2. ve 3. derece doğal sit alanı olarak belirlenmiş, kent merkezine en yakın korunmuş yeşil alan, İnciraltı’dır. Burası yıllarca tarımsal amaçla kullanılmış olmasına rağmen zaman içerisinde büyük bölümü satışlarla el değiştirmiş, izlenen bilinçli politikalarla toprak yapısı bozulmuş ve sürekli uygulanamayacak planlar yapmak suretiyle topraktan ‘ekonomik gelişme‘ umudu vaat edilmiş bir alandır.
Kentin gelişim sürecinde İnciraltı’nın, gerek bölgenin ortasından geçen otoyol ile gerek sulama amacı vaat edilip yapılan baraj ile gerekse parsel bazında verilen haklarla doğal yapısı, ekolojik özelliği ve tarımsal yapısı bozulmaya başlamıştır. Bu bozulmadan yararlanmayı hedefleyen yönetim, İnciraltı’nın imara açılmasının yolu olarak EXPO’yu öngörmüştür. Bu öngörü sebebiyle EXPO’nun yer seçiminde rant kaygıları, yapılaşma baskıları ve arsa spekülasyonu baskın olmuştur. Söz konusu süreçler ile korumaya yönelik hiçbir kaygı içermeyen ve İnciraltı’nın rant odaklı yapılaşmaya açılmasına aracılık eden uygulanamayacak planlar onaylanmıştır.
Yürürlükteki yasalarla imara açılması olanaksız olan İnciraltı bölgesi için ilgili mevzuatlar ve hukuk devre dışı bırakılarak, henüz İzmir'de yapılması kesinleşmemiş EXPO alanı bahane edilerek alana özel yasa çıkarılmıştır. Söz konusu yasayı temel alarak hazırlanan İzmir İnciraltı Turizm Merkezi Çevre Düzeni Plan ve Revizyonlarında; temel planlama yaklaşımı ve ana şema değişmemekle birlikte, bazı plan kararlarının eklenmesi, bazılarının kaldırılması ya da değiştirilmesi, gerçek emsal değerlerine yönelik plan hükümlerinde bir takım değişiklikler yapılması gibi durumlar söz konusudur.
İnciraltı için 2007 yılı ile başlayan planlama süreci, 2009, 2011 ve son olarak 2012 ve revizyonu olan 2013 yılındaki birbirine benzeyen planlar ile devam etmiştir. Bölge için üretilen bu planlar yalnızca İnciraltı’nı rant amaçlı dönüştürmeye yönelik olarak, koruma-kullanma dengesini göz önüne almadan hazırlanmıştır.
Expolar; tüm dünyada insanın çevreye verdiği zararlar, sürdürülebilirlik, enerji tasarrufu gibi başlıklar çerçevesinde doğayı, doğa-insan ilişkisini konu alan ekolojik ve küresel barışa yönelik temalarda düzenlenmekte iken, “Daha iyi bir dünya için yeni yollar / Herkes için sağlık” temasıyla yola çıkan EXPO 2020'nin kent ormanı, 1. Derce doğal sit alanı ve sulak alan olan lagün üzerinde yapılacak olması oldukça ironik görünmektedir.
Oysa ki yaşam biçimimiz, özgürlüklerimiz, toplumsal bağlarımız, anılarımız, yani yaşam alanlarımızın da geleceğini tehdit eden gelişmeler karşısında, doğadan kopmuş, yapay bir çevreden ibaret, siteler, yollar ve AVM’lerle kurgulanmış bir kentin, insanı yabancılaştıracağı, kimliksizleştireceğinden ötürü her türlü mekânsal plan kararının sosyal ve ekonomik anlamda topluma ne kazandıracağının muhasebesi yapılmalı, doğal yapı ve ekosistemlerin sürdürülebilirliği riske atılmamalıdır.
Bina Bina Kent belgeseli
Bu süreçte İzmir’de kent inisiyatifi grubu Geçici Müdahale Platformu, alana dikkat çekmek ve İnciraltı’nın dönüştürülmesini, ranta teslim edilerek doğanın her kentte olduğu gibi (!) yok edilirken, kentin üst üste yığılan binalarına bina ekleme yolundaki gidişatını sorgulamak amacıyla “Bina Bina Kent” belgeselini hazırladı.
Geçici Müdahale Platformu, kent, kamusal alan, kentsel düzenlemelerde kentlinin, bireyin yok sayıldığı günümüz yaklaşımını eleştiren, ayrıca kentin çöküntü bölgeleri haline terkedilen alanlarına dikkat çekerek, farkındalık yaratmayı amaçlayan ve bu meselelere çeşitli projeler üreterek, ya da sanatsal işlerle vurgu yapan bir platform. Yönetmenliğini benim yaptığım belgeselde Özlem Şenyol Kocaer ve Çiçek Tezer ise koordinasyon konusunda görev aldı. Kentli akademisyenler ve uzmanlara konunun daha geniş bir perspektiften görülebilmesi için fikir danışan, bununla birlikte yıllardır bölgede yaşayan; uygulanan politikalardan kafaları karışmış durumda olan ve çaresizce olacakları bekleyen insanlara söz veren film, ayrıca Şehir Plancıları Odası ve Mimarlar Odası İzmir Şubesinin dile getirdiği karar ve düzenlemeler hakkındaki detaylı bilgileri bir araya getiriyor.
Expo 2020’nin İzmir’de olup olmayacağı bugün Paris'te yapılacak oylama ile belirlenecek ancak Expo kazanılmasa bile diğer çıkarılan yasalar ve çeşitli düzenlemelerle yıllardır yapılaşma baskısı altında olan İnciraltı bölgesinin bir şekilde imara açılıp, Avm’lerin, yüksek katlı sitelerin inşasına başlanabilmesi de korkutucu ancak olasılığı yüksek bir durumdur. (SS/NV)