“Milli Eğitim Bakanlı'ğının bütçesine bakarsanız yatırım bütçesinin çok çok küçük olduğunu görürsünüz. Neye göre, personel maaşına göre. Bu tüm okullar için böyledir. Yani asıl yük kira varsa kirada ve öğretmen maaşındadır. Geri kalan yük vergi yüküdür ve elektrik, su parasıdır.
“Vergi yükü devam ederse, eğer maaş devam ederse büyük ihtimalle bizim masraflarımızda Milli Eğitim Bakanlığının, büyük bir azalma olmaz ama başka yerlerde daha fazla bütçeye ihtiyacımız olur ki öyle oluyor zaten."
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk bugün katıldığı bir toplantıda söyledi bu cümleleri. Ona göre, Milli Eğitim'deki sorunların hele hele bütçe sorununun kaynağı öğretmen maaşlarıymış.
Oysa Türkiye’de “Bakan ekonomi derdinde öğretmen canı derdinde” gibi bir durum yaşanıyor.
Mesela hamile bir öğretmen devlet okulunda çalışıyorsa pandemi nedeniyle idari izinli olabiliyorken aynı haktan özel sektörde çalışan hamile bir öğretmen yararlanamıyor.
Bir yerde bir hak varsa eşitlik ilkesine uygun olarak tüm kurumlarda uygulanmalı diye düşünüyorum. Hukuken ve yönetmeliklerde bunun karşılığı nedir bilmiyorum fakat pandemi koşulları düşünüldüğünde, hamile bir öğretmenin çalıştığı kuruma bakılmaksızın sağlığının korunması gerekmez mi?
Öğretmenler ne söylüyor?
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) Türkiye genelinde 2 bin 239 öğretmenle yaptığı “Pandemi Koşullarında Eğitim” başlıklı araştırmasıyla “öğretmenlerin derdine” tercüman oluyor.
Ankete katılan eğitimcilerin tamamına yakını pandemi döneminde eğitime ayrılan bütçenin ve okulların ihtiyacı olan ödeneklerin arttırılması gerektiğini ifade etti. Eğitimde yaşanan öğretmen, yardımcı hizmetli gibi yetersizliklere dikkat çekiyor.
Öğretmenler, pandeminin devam ettiği koşullarda eğitim öğretime başlamak, 18 milyon öğrenci ve 1 milyonu aşkın eğitimciyi salgının potansiyel hedefi haline getireceğini düşünüyor.
Türkiye'de 2019’de MEBBİS kayıtlarına göre tüm alanlar bazında 920.524 öğretmen görev yapıyor. Bu öğretmenlerin de yüzde 60’ının kadın olduğu tahmin ediliyor. Kadın öğretmen verilerine özel olarak bakıldığında durum biraz daha karmaşık.
Şöyle anlatayım, MEB’in 2016-2017 verilerine göre resmi ve özel kurumlarda görev yapan öğretmen sayısı 989 bin 231. Bu öğretmenlerin 868 bin 26’ u resmi okullarda ( yüzde 87,7), 120 bin 92´si ise özel okullarda (yüzde 12,3) görevli. Söz konusu öğretmenlerin yüzde 43,11´i erkek, yüzde 56,89´u da kadınlardan oluşuyor. Yani bir veriye ulaşabiliyoruz.
MEB’in 2018-2019 verilerinde ise kadın öğretmen sayısı açıklanmış değil. Öğretmen sayısına ilişkin bilgi, "Örgün eğitim kurumlarında görev yapan öğretmen sayısı 2018-2019 eğitim öğretim yılında 1 milyon 77 bin 307" olarak ifade ediliyor.
Eğitimde toplumsal cinsiyet eşitziliğini sözünü ettiğim bu veri durumu açığa çıkarıyor ve onlarca sorundan biri olarak karşımızda duruyorken, "eğitim yatırımlarındaki eksikliği öğretmen maaşlarına bağlayan" Eğitim Bakanı’na kadın öğretmenlerin sorunlarını hatırlatmakta fayda var.
Eğitim Sen’in 12-13 Ağustos’ta Ankara’daki çalıştayının sonuç bildirgesinde kadın eğitim emekçilerin sorunları detaylıca anlatılıyor.
Sorunlar
Mesela, okulların açılmaması nedeniyle çalışan annelerin çocuklarının evde olması, özel bakıma ihtiyacı olan yaşlıların olması ve bu sorumlulukların hepsinin kadının üzerinde olması kadınların ciddi sorunlar yaşamasına neden oluyor.
Sözleşmeli çalışan öğretmenlerin eşlerinin çalışmama durumunda maddi sıkıntıları da artmış durumda.
Okulların açılmasıyla birlikte yine kadın öğretmenler, pandemi koşullarında okulda ve evde daha çok yorulacak gibi görünüyor.
Bakan’ın “maaşlarını sorun” olarak gördüğü öğretmenler, hem kendi hem de öğrencilerinin hijyen koşullarından da sorumlu.
Yani zaten kendi evlerinde sorumlulukları fazla olan öğretmenler okuldaki iş yükünün artması ile çok daha zorlu bir süreçle karşı karşıya.
Eğitim yılının başlayacağı şu günlerde Eğitim Bakanı’ndan “öğretmen maaşları sorun” gibi cümleler duymak yerine öğretmenlere hatta tüm eğitim personeline, özelde de kadın öğretmenlere ek bütçelendirme yapıldığını duymak isterdik.
Okulların açılmasıyla birikte belki bir cuma günü de "müjdeli bir haber" öğretmenlere gelir...
Kim bilir..
Yazının fotoğrafı…
Sürekli tıkanıklık, kekemelik, Tourette Sendromu olan kadın öğretmenin mesleğine tutunma mücadelesini anlatan Hint filmi "Hıçkırık" kadın öğretmenin başarısına inanmamakta ısrarcı bir erkek öğretmen üzerinden ataerkil sistemle izleyiciyi buluşturuyor.
Bu kez fotoğrafı "Hıçkırık" isimli filmden aldım. Film, Tourette Sendromlu öğretmenin mesleğe tutunma mücadalesi üzerine kurulu. Tourette Sendromlu öğretmeni Rani Mukherjee canlandırıyor ve öğrencileri ile ast-üst olmayan, egosuz bir iletişimin de mümkün olabileceğini gösteriyor.
Öğretmenin öğrencileri ile kurduğu bağa inanmayan ve "taşralı" bulan erkek öğremenin filmin sonunda kendisinin öğretmenlik anlayışını sorguladığını görüyoruz.
Öğrencilerin başarısı ve kendi korkularından kendilerine "kanat" yapmaları ise filmin bonusu. (EMK)