Ev eksenli çalışma biçimi, çoğu zaman iç içe olmakla beraber kategorik olarak iki şekilde gerçekleşiyor.
Bunlardan biri, kişinin evde kendi adına pazarlamak üzere bir şeyler üretmesi, diğeri, başkaları adına onların istediklerini belirli bir sürede ücreti karşılığında üretmesi olarak hayat buluyor.
Bu nedenle, ağırlıklı olarak çalışma biçimlerine göre, bağımsız veya bağımlı olmak üzere iki ana ev eksenli çalışma biçiminden söz etmek olanaklı.
Bağımsız ev eksenli çalışanların hukuki konumları daha çok mikro girişimciliği çağrıştırıyor. Bağımlı ev eksenli çalışanların hukuki konumları ise, ücreti karşılığında işverenin istediği işi, onun istediği biçimde yaptıklarından yani, iş sözleşmesi tanımına uygun çalıştıklarından iş hukuku ile ilgili.
Ev eksenli çalışma, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından 1996'da kabul edilen 177 sayılı Evde Çalışma Sözleşmesine, “ev çalışması” 2012'de yürürlüğe giren 6098 sayılı Borçlar Kanununa “evde çalışma”, 20 mayıs 2016 tarihinde yürürlüğe giren 6715 sayılı yasayla da İş Kanununa, “uzaktan çalışma” adıyla girdi.
Esasen, pre-kapitalist dönemden bu yana bilinen bir çalışma biçimi olmakla birlikte günümüzde küresel rekabet ortamında kapitalist üretim biçiminin tekrar hızla devreye soktuğu esnek çalışma biçimlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Üstelik, yasal haklarından uzakta, çoğu zaman kötü çalışma koşulları ve çok düşük ücretleriyle insan hakları bağlamında müdahale edilmesi gereken bir çalışma biçimi.
Ancak temel sorun, yasal düzenlemelerin dışında kalmalarından değil, ev eksenli çalışanların görünür olamamasından kaynaklanıyor. Her türlü denetimden uzakta, genellikle çalışanın meskeninde kurulan bir iş ilişkisi olduğundan, ev eksenli çalışanların kayıt altına alınmasının temini, diğer iş ilişkilerine göre çok daha zor ve üstelik hane halkının tamamını riske eden bir çalışma biçimi olarak karşımıza çıkıyor.
177 sayılı Uluslararası Evde Çalışma Sözleşmesine göre;
ILO’nün 177 sayılı Evde Çalışma Sözleşmesine göre, “ev çalışması”, “evde çalışan olarak anılacak bir kimse tarafından, kendi evinde veya işverenin işyeri hariç kendi seçtiği bir başka mekânda, ödeme karşılığında yapılan, söz konusu kişinin ulusal yasalar, yönetmelikler ve mahkeme kararları uyarınca bağımsız işçi sayılmasını gerektirecek ölçüde özerkliğe ve ekonomik bağımsızlığa sahip olmaması kaydıyla teçhizatı, malzemeyi ve kullanılan diğer girdileri kimin sağladığı önemli olmaksızın, işveren tarafından belirlenen bir ürün veya hizmetle sonuçlanan iş anlamına gelir” şeklinde tanımlanıyor.
177 sayılı Evde Çalışma Sözleşmesi bağlamında “işveren” ise, “aracılar ulusal yasalarda öngörülse de öngörülmese de doğrudan veya bir aracı vasıtasıyla yaptığı iş kapsamında eve iş veren gerçek ya da tüzel kişi anlamına gelir” şeklinde tanımlanıyor.
Görüleceği üzere, “evde çalışma”da, eve işi veren gerçek veya tüzel kişi adına ücret karşılığında kendi evinde veya işverenin işi gördüğü yer hariç, yine kendisi tarafından belirlenen başka bir mekânda işin görülmesi esas. Evden çalışan sayılabilmek için, üretilecek ürün veya hizmetin işveren tarafından belirlenmesi gerekiyor. Ürün veya hizmetin üretilmesi sırasında kullanılacak malzeme veya diğer girdilerin, “…bağımsız işçi sayılmasını gerektirecek ölçüde ve ekonomik bağımsızlığa sahip olmaması kaydıyla…”, kimin tarafından verildiğine bakılmıyor.
6098 sayılı Borçlar Kanunu’na göre;
1 Temmuz 2012'de yürürlüğe giren 6098 sayılı Borçlar Kanunu, “Genel Hizmet Sözleşmesi” yanında, “Evde Çalışma Sözleşmesi”ni de düzenliyor.
Evde Çalışma Sözleşmesini düzenleyen bölümde (m.461-469) yer almayan konularda, “Genel Hizmet Sözleşmesi” bölümündeki hükümlerin uygulanacağı özel olarak belirtiliyor (m.469).
6098 sayılı Borçlar Kanunu’nda, evde hizmet sözleşmesi, “işverenin verdiği işi, işçinin kendi evinde veya belirleyeceği başka bir yerde, bizzat veya aile bireyleriyle birlikte bir ücret karşılığında görmeyi üstlendiği sözleşmedir” şeklinde tanımlanıyor (m.461).
İşveren, işçiye her yeni iş verişinde genel çalışma koşulları dışında kalan ve o işe özgü özellikleri bildirecek; gerekiyorsa işçi tarafından sağlanacak malzemeyi, bu malzemenin sağlanması için kendisine ne miktarda ödemede bulunacağını ve iş için ödeyeceği ücreti de işçiye yazılı olarak bildirecek (m.462/1). İşin verilmesinden önce malzeme için ödenecek bedel ve iş için ödenecek ücret yazıyla bildirilmemişse, bu işlerde uygulanan alışılmış bedel ve ücret ödenecek (m.462/2).
Görüleceği üzere, 6098 sayılı Borçlar Kanunu tarafından yapılan tanımda genel olarak, ILO’nun 177 sayılı Evde Çalışma Sözleşmesi’nde yapılmış tanım esas alınmış. 6098 sayılı Borçlar Kanunu’na göre de, işverenin verdiği işi işçi kendi evinde veya belirleyeceği başka bir yerde ücret karşılığında gerçekleştirecek.
Yani, “evde çalışan” niteliğinin oluşabilmesi için üretilecek ürün veya hizmetin, işverenin işini gördürdüğü fabrika, atölye, büro gibi yerlerde değil, işçinin kendi evinde veya göstereceği başka bir yerde gerçekleşmesi gerekiyor.
6098 sayılı Borçlar Kanunu’na göre, 177 sayılı Evde Çalışma Sözleşmesi’nden farklı olarak evde çalışan, işin üretilmesini tek başına üstlenebileceği gibi aile bireyleriyle birlikte de üstlenebilecek.
Üstelik, evde çalışana yardımcı olabilecek aile üyeleri sayısına sınır da getirilmemiş. Sonuçta, 6098 sayılı Borçlar Kanunu’na göre evde çalışanla işveren arasında kurulan ilişki iş sözleşmesi niteliğinde olduğundan, evde çalışanların işçi statüsünde oldukları açık. Bu nedenle, Borçlar Kanunu’na göre, zaman zaman ileri sürüldüğü gibi iş sahibi ile yüklenici arasında kurulan ve eser üretilmesini gündeme getiren, “istisna sözleşmesi” veya “eser sözleşmesi” bağlamında bir ilişkinin varlığından söz etmek olanaklı değil.
4857 sayılı İş Kanunu’na göre;
4857 sayılı İş Kanunu’na göre, “Bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişiye işçi, işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlara işveren, işçi ile işveren arasında kurulan ilişkiye iş ilişkisi …” deniliyor. 4857 sayılı İş Kanunu’nda yapılan tanımlamaya göre de evde çalışan / ev eksenli çalışanlar işçi statüsünde.
Nitekim, İş Kanunu’nun “istisnalar” hükmüne bakıldığında, “evde çalışma” kavramına yakın bir ifade olarak, “ev hizmetleri”nde çalışanlar, açık olarak 4857 sayılı İş Kanunu kapsamı dışında tutulmuşlar (m.4-c).
Zaten, ev hizmetlerinde çalışanların gördükleri işlerin niteliği, evde çalışanların/ev eksenli çalışanların gördükleri işlerden farklı. Ev hizmetlisi, çalıştığı evin temizlik, ütü, yemek, bakım gibi evde yaşayanlara ilişkin hizmetleri görüyor. Görülen işin niteliğinden hareketle, ev hizmetlerinde çalışan da ücreti karşılığında işi verenin talimatları doğrultusunda bağımlı bir çalışma yapıyor olduğu için “işçi” statüsünde olsa da 4857 sayılı İş Kanunu tarafından açık bir ifade ile İş Kanunu kapsamı dışında tutulmuşlar.
Evde çalışan/ev eksenli çalışanlar ise, asıl işyerinde yapılan işleri tamamlamak amacıyla gıda, dokuma, ambalajlama işinden elektrik ve metale ilişkin malzemelerin montajlanmasına kadar çok çeşitli alanlarda farklı zamanlarda olabileceği gibi aynı anda da faaliyette bulunabiliyorlar.
Görüldüğü üzere, evde çalışma ile ev hizmetleri arasında isim yakınlığı dışında, görülen işlerin niteliği açısından benzerlik bulunmadığından ve İş Kanununda özel olarak kapsam dışı oldukları vurgulanmamış olduğundan, ücret karşılığı işverenin verdiği işi ona bağımlı olarak yerine getiren evde çalışan / ev eksenli çalışanlar İş Kanunu kapsamında işçidir.
Üstelik, 4857 sayılı İş Kanunu’nda yapılan “işyeri” tanımı, evde çalışma/ev eksenli çalışma yapanların kendilerine ait işi gördükleri yeri de kapsayacak şekilde geniş tutuluyor.
Nitekim, İş Kanunu’na göre işyeri, işveren tarafından mal veya hizmet üretmek amacıyla maddi olan ve olmayan unsurlar ile işçinin birlikte örgütlendiği birim olarak tanımlanıyor.
Keza işyeri, işyerine bağlı yerler, eklentiler ve araçlar ile oluşturulan iş organizasyonu kapsamında bir bütün olarak görülüyor. Bağlı yerler, işverenin işyerinde ürettiği mal veya hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı bulunan ve aynı yönetim altında örgütlenen yerler olarak tanımlanıyor.
Bu tanımlar dikkate alındığında, evde çalışanlar /ev eksenli çalışanlar, işverene ait işlerin görüldüğü fabrika, atölye, büro vb. yerler dışında, kendi evinde veya göstereceği başka bir yerde iş görseler de, buralar iş organizasyonu bütünlüğü içinde olacağından işyeri olarak değerlendirilecekler. Bu durumda, evde çalışan / ev eksenli çalışanlar, hem işçi, hem iş ilişkisi hem de işyeri tanımlarından hareketle 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında bulunuyorlar.
Ayrıca, yasa tasarısından son anda çıkarılmasa, evden çalışma /ev eksenli çalışma biçiminin tanımı daha 2011 yılında İş Kanunu’nda yer almış olacaktı. Nitekim, evden çalışma/ev eksenli çalışma biçimi, “uzaktan çalışma” adı altında İş Kanununda artık tanımlanmış bulunuyor (RG: 6715 sayılı Kanun- 20.05.2016/29717).
Düzenlemenin gerekçesinde, “evden çalışma ve tele çalışma biçimleri uzaktan çalışma adı altında birleştirilerek tanımı yapılmıştır. Uzaktan çalışma, işçinin mal ve hizmet üretmek amacıyla işyeri dışında, işverenin gözetiminden uzak bir mekanda iş edimini sunduğu ve bunun karşılığında işverenden ücret aldığı iş ilişkisidir. Uzaktan çalışma iş ilişkisinde, iş görme, ücret ve bağımlılık unsurları varlığını sürdürmektedir.” deniliyor.
Bu nedenle, evde çalışan/ev eksenli çalışanlar tartışmasız 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında ve “işçi” statüsünde bulunuyorlar.
5510 sayılı Sosyal Sigorta ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na göre;
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun “Sigortalı sayılanlar” başlıklı hükmüne göre, “Hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanlar” işçi niteliğinde bağımlı çalışanlardır(m.4/a). Dikkat edilirse, aynı anda birden fazla işverene bağımlı olarak işin görülmesine bir engel de bulunmuyor.
Evde çalışan/ev eksenli çalışanla işverenler arasında kurulan ilişkinin, hem Borçlar Kanunu hem de İş Kanunu’na göre iş sözleşmesi ile kurulduğunu biliyoruz. Bu durumda, 5510 sayılı Kanun’a göre evde çalışan/ev eksenli çalışanlar, özel olarak kapsam dışında tutulmadıklarından (m.6), iş sözleşmesi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılsalar bile 5510 sayılı Kanuna göre “4/a” niteliğinde “sigortalı” olarak değerlendirilecekler (5510 sk.m.4/a).
Yine, bilinen bir gerçeklik olarak evde çalışan/ev eksenli çalışanlar, düzenli ve sürekli bir iş ilişkisi içinde olamadıklarından, başta eksik sigortalı kalan günlerin ikmali bağlamında veya genel sağlık sigortası uygulamaları açısından konumlarına göre, yasada yer alan farklı sigorta biçimleri uygulanacak olsa da, kural olarak 5510 sayılı Kanun kapsamında 4/a yani “sigortalı” statüsünde yer alıyorlar.
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre;
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu çırakları, stajyerleri dahi kapsayan, uygulama alanı geniş tutulmuş bir kanun olarak, özel olarak kapsam dışı da bırakılmadıklarından, evde çalışan/ev eksenli çalışanları da kapsıyor.
Ancak, işveren ile evde çalışan/ev eksenli çalışan arasındaki iş ilişkisi 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında olmasına, işin görüldüğü ev ortamı, yine İş Kanunu’ndaki işyeri tanımına girse bile bu ilişki kayıt dışında kaldığından, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu eylemli olarak uygulanamaz hale geliyor.
Sendikalara üye olabilme sorunu
Evde çalışanların/ev eksenli çalışanların sendikal örgütlenme hakları konusunda yasal anlamda hiçbir engel olmasa da, uygulamada sorunlar çıkıyor.
Sendikaya üye olabilmek serbest olduğu halde, üye olunurken uygulanacak süreç itibarıyla aranan şekilsel koşullar, evde çalışan/ev eksenli çalışanların sendikalara üye olabilmesini eylemli olarak engelliyor.
Sendika kurabilme sorunu
Evde çalışan/ev eksenli çalışanların sendika kurabilme hakları da üyelikte olduğu gibi eylemli olarak engelleniyor. Nitekim, hem 2821 sayılı mülga Sendikalar Kanunu hem de 6356 sayılı yeni Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’na göre bir işçi sendikası, ancak işkolu esasına göre kurulabilecek ve Türkiye çapında faaliyet gösterecek.
Halbuki evde çalışanların/ev eksenli çalışanların karşı karşıya kaldıkları sorunlardan biri de, sabit olarak belirli bir işkolunda çalışmamaları.
Evde çalışan/ev eksenli çalışanlar, birden fazla işkoluna girebilecek işleri farklı zamanlarda veya aynı anda yapabiliyorlar. Dolayısıyla tek bir işkolundan hareketle örgütlenebilmeleri olanaklı olsa da bu şekilde örgütlenme evde çalışma/ev eksenli çalışmanın niteliğine uygun düşmüyor.
Evde çalışan/ev eksenli çalışanların bu özel durumunu kapsayabilecek bir işkolunun oluşturulması söz konusu olabilir. Ama bu yönde bugüne kadar bir öneri veya düşünsel bazda bir tartışma dahi gündeme gelmedi.
Nitekim, “Türkiye Home Net” adı altında faaliyet gösteren bir grup evde çalışan / ev eksenli çalışanlar, 2010 yılında “Ev Eksenli Çalışanlar Sendikası” nı kurdular. Ancak, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Sendikanın kuruluşuna mahkeme nezdinde itiraz ettiği gibi, mevcut sendika kurulabilme yollarını anımsatan içerikle, sendika kuramayacaklarını Ev Eksenli Çalışanlar Sendikasına bildirdi.
Temel sorun kayıtdışılık
Görüldüğü üzere, iş mevzuatını oluşturan temel kanunlardan olan, 6098 sayılı Borçlar Kanunu, 4857 sayılı İş Kanunu, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş sözleşmesi Kanunu çerçevesinde evde çalışan /ev eksenli çalışanlar (uzaktan çalışanlar) işçi statüsündedir. Ancak, özellikle kendi evlerinde iş gördüklerinden ve genellikle aracılar marifetiyle iş aldıklarından, kurulan iş ilişkisi kayıt dışında kalıyor.
İşverenin evde çalışan/ev eksenli çalışan (uzaktan çalışan) ile kurduğu iş ilişkisini ilgili Sosyal Güvenlik Kurumu'na bildirme eylemini yerine getirmediğinde, kurulmuş iş ilişkisini görünür kılabilecek objektif düzenlemeler bulunmadığından ve üretimde kayıtdışılığın varlığını belirleyebilecek denetim yöntemleri kullanılmadığından evde çalışan/ev eksenli çalışanlar (uzaktan çalışanlar) bütünüyle kayıtdışı kalıyor.
Evde çalışan/ev eksenli çalışanlar (uzaktan çalışanlar), tüm çalışma yasalarının kapsamında işçi statüsünde bulunmalarına karşın, kayıtdışı çalıştırıldıklarından, yasal haklardan yararlanamadıkları gibi kötü koşul ve ortamlarda çalışmak durumunda kalıyorlar.
Nitekim;
Sağlıksız ve güvenliksiz çalışıyorlar
Kayıtdışı kalmaktan dolayı 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu eylemli olarak uygulanamadığından, evde çalışan/ev eksenli çalışanlar (uzaktan çalışanlar) iş kazalarına ve meslek hastalıklarına açık riskli bir çalışma ortamında bulunuyor. İşin görüldüğü yerde hiçbir sağlık ve güvenlik önlemi alınmadığından, kullanılacak hammaddelerin yaratacağı sağlık sorunları en azından çalışanlar tarafından bilinmediğinden her türlü tehlikeli maddeler kullanıma sokulabiliyor.
Kayıtlı bir işyerinde kullanılması sağlık güvenlik bilinci ve denetim yoluyla engellenebilecek ham maddeler de evlerde rahatlıkla kullanılabiliyor. Başka bir ifadeyle, evde çalışanları fabrikalarda, atölyelerde yaşanabilen sağlık sorunlarının çok ötesinde ileri derecede sağlık sorunları bekliyor.
İşin görüldüğü yer olarak evde, her türlü sağlıksız ve güvenliksiz çalışma yapılıyor olması yanında ev, ailenin yaşam alanı olduğundan, hatta işin görüldüğü yerde yatıldığından, iş risklerinden etkilenme süresi yirmidört saate yayılıyor. Evde yaşayan çocuk, yaşlı herkes bu olumsuz koşullardan etkileniyor.
Hatta, işin yetiştirilebilmesi adına evdeki çocuk ve yaşlılar da çalışmaya dahil olmak zorunda kalabiliyorlar. Kısacası, evde çalışma/ev eksenli çalışmanın (uzaktan çalışmanın) sağlıksız ve güvenliksiz koşulları sadece işi alan işçiyi değil, hane halkı içinde bulunan her yaştaki kişileri de olumsuz etkiliyor.
Sigortasız çalışıyorlar
Kayıtdışı çalıştırıldıkları için, sigortaya bildirilmediklerinden, ne kısa vadeli (hastalık, analık, iş kazası vb) sigortalardan ne de yaşlılık gibi uzun vadeli sigortalardan yararlanabilme hakları bulunmuyor. Üstelik sınırlı da olsa gelirleri olacağından genel sağlık sigortasından prim ödemeksizin yararlanabilme olanakları da bulunmuyor. Güvencesizlik sorununun boyutları büyüyor.
Uzun sürelerle çalışıyorlar
Evde çalışan/ev eksenli çalışanlar (uzaktan çalışanlar) genellikle parça başı ücret ile çalıştıklarından ve denetim mekanizması bulunmadığından gün boyunca çalışmak durumunda kalıyorlar. Evin diğer işleriyle birlikte tüm güne yayılan çalışma temposu, evde çalışan/ev eksenli çalışanların (uzaktan çalışanların) uzun sürelerle çalışma riskiyle karşı karşıya kalmasına neden oluyor.
Dinlenme sürelerinin de kullanılamadığı dikkate alındığında, evde çalışan/ev eksenli çalışanlar (uzaktan çalışanlar), dinlenmeden uzun sürelerle çalışarak hem bu nedenle hem de diğer iş risklerinin artan etkisiyle olumsuz çalışma koşulları içinde kalıyorlar.
Asgari ücretin altında çalışıyorlar
4857 sayılı İş Kanunu’na göre, bu kanun kapsamına girmeyen işlerde bile yasal asgari ücretin uygulanması gerektiği halde, İş Kanunu kapsamında olmalarına karşın, evde çalışan/ev eksenli çalışanların (uzaktan çalışanların) karşı karşıya kaldıkları önemli bir sorun da, ücretlerin çok düşük olması.
Özetle;
Evde çalışan/ev eksenli çalışanlar (uzaktan çalışanlar) 6098 sayılı Borçlar Kanununa göre “işçi” statüsündedir. 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında işçidirler. Ayrıca, 6715 sayılı yasayla 4857 sayılı İş Kanunu’nda yapılan düzenlemeyle evde çalışma/ev eksenli çalışma, “uzaktan çalışma” olarak tanımlanmış oldu. Bu nedenle, evde çalışan/ev eksenli çalışanların (uzaktan çalışanların) hala İş Kanunu’na tabi işçi olmadıkları hatta “iş sözleşmesi”yle değil, “istisna akdi” ile çalıştıkları yönündeki iddialar gündemden tamamen çıkarılmalıdır.
Ancak, evde çalışan/ev eksenli çalışanlara (uzaktan çalışanlara) başta İş Kanunu olmak üzere diğer çalışma yasalarının uygulanabilmesi için, öncelikle kayıt altına alınmaları gerekiyor. Nitekim yabancı ülkelerdeki uygulamalarda da önceliğin evde çalışan/ev eksenli çalışanları kayıt içine alma olarak mevzuata yansıdığı görülüyor.
Gerçekten kayıt altına alınamadıkları sürece, uzaktan çalışanların (evde çalışan/ev eksenli çalışanların) çalışma koşullarının denetim altına alınması da olanaklı değil. Bu nedenle, evde çalışan /ev eksenli çalışanların(uzaktan çalışanların) kayıt altına alınmaları sağlanarak İş Kanunu ve diğer çalışma yasalarının uygulanması sağlanmalı. Uzaktan çalışanların kayıt altına alınması teşvik edilmeli. Evde çalışan /ev eksenli çalışanların (uzaktan çalışanların) sendikalaşabilmelerini olanaklı kılacak kolaylaştırıcı düzenlemelere yer verilmelidir. (DK/ÇT)