Bu kapsamda en fazla gündeme oturan ve gün geçtikçe de daha fazla konuşulmaya başlanan konuların başında ev eksenli çalışan kadınlar geliyor. Ev eksenli çalışanlar sadece sektörler bakımından yaygınlaşan bir kesim değil, ayrıca Hindistan'dan İtalya'ya, Amerika Birleşik Devletleri'nden (ABD) Güney Afrika'ya, Balkanlar'dan Güney Amerika'ya, Çin'den Kanada'ya, dünyanın hemen her ülkesinde ve bölgesinde de büyüyen bir grubu temsil ediyorlar.
Birçok alanda ev-eksenli çalışma yaygın
Bu grubu çok genel tanımlamak gerekirse; kadınların yaptığı her iş, eğer kadın yapmadığında karşılığında bir ücret ödenecekse ev-eksenli çalışma olarak adlandırılıyor. Kategoriyi bu şekilde geniş tutuğumuzda dünya genelindeki kadınların yüzde 70’i ev-eksenli çalışıyor.
Kadınlar bugün birçok sektörde ev-eksenli çalışıyorlar. Şeker sarıyorlar, oyuncak yapıyorlar, ayakkabı dikiyorlar, halı dokuyorlar, elektrik prizleri monte ediyorlar, fıstık ve badem içi ayıklıyorlar vesaire..
Kadınlar örgütleniyor
Küresel neoliberal politikaların kadınlara yönelik acımasız politikaları arttıkça kadınlar da gün geçtikçe bu alanda daha fazla örgütlenmeye başlıyorlar. Ev eksenli çalışanların örgütlenmeleri sadece ülkeler ya da bölgeler ölçeğinde de değil artık.
Uluslararası olarak da örgütlenerek ortak taleplerini gerek uluslar arası ortama taşıyorlar gerekse de tek tek ülkelerdeki mücadelelerinde birbirlerini destekliyor, dayanışıyorlar. Bu türden ilk örgüt, 1994'te kurulan HomeNet (Uluslararası Ev Eksenli Çalışanlar Ağı) denen oluşum. HomeNet bugün dünya genelinde ev eksenli çalışanları bir araya getiren en büyük çatı örgüt konumunda bulunuyor.
Türkiye’de de ev eksenli çalışanlara yönelik örgütlenmeler son yıllarda artmaya başladı. Bu alanda öncü konumunu teşkil eden ve 1999'da kurulan Ev Eksenli Çalışan Kadınlar Çalışma Grubu Türkiye’deki ev eksenli çalışan kadınların örgütlenmeleri, kapasitelerinin artırılması ve bir araya gelerek ortak politikalar geliştirmeleri bağlamında çok önemli bir konumu teşkil ediyor.
Grup ev eksenli çalışan kadınların görünür kılınması ve soruna yönelik ulusal politikaların geliştirilmesi amacıyla yerellerde çeşitli atölyeler düzenliyor, ev eksenli çalışanların kooperatifler kurmalarını sağlayarak emeklerini sömüren aracı taşeronların ortadan kalmasını amaçlıyor.
Diyarbakır'dan bir örnek
Ev eksenli çalışan kadınlarla ilgili yukarıdaki özet girişten sonra ilçemizdeki halı kurslarını ev-eksenli çalışma bağlamında ele almaya başlayabiliriz. Özelde ilçemizde, genelde Türkiye’de halk eğitim merkezleri koordinatörlüğünde açılan halı kursları, ilgili bakanlık ve bazı özel firmalar arasında imzalanan bir protokol üzerinden işletiliyor. Halk eğitim merkezleriyse sadece kursların yasal takibi, sertifikasyon ve kurs eğitmenlerine ücret ödemeyle ilgili konularda inisiyatif kullanabiliyor.
İlçemizde Halk Eğitim Merkezi’ne bağlı olarak açılan beş adet halı kursu faal olarak çalışıyor. İkisi merkezde, ikisi Özbek Köyü’nde ve biri Zeyrek Köyünde olmak üzere açılan bu beş üretim merkezinde yaklaşık 80 kadın/genç kız çalıyor. Diyarbakır il geneline ait istatistiki verilere baktığımızdaysa 2007'de açılan 85 üretim merkezinde 2 bin 125 kadın çalışmış.
Kurslarda eğitim veren eğitmenlerin ücretleri Halk Eğitim Merkezi tarafından ödeniyor. Bina, elektrik, su ve yakacak giderleri de yine Halk Eğitim Merkezi tarafından karşılanıyor. Kurslara katılan kadınların ücretlerini ise Milli Eğitim Bakanlığı Çıraklık ve Yaygın Eğitim Genel Müdürlüğü'yle protokol imzalamış ilgili firma ödüyor.
Asıl sorun da burada başlıyor. Çünkü günde ortalama 6–10 saat arası çalışan kadınların ücretleri ayda 120–200 YTL arasında değişiyor. Hiçbir yasal güvenceleri olmayan bu kadınlar asgari ücretin de yarı fiyatının altına çalışıyorlar. Ortada çok büyük bir emek sömürüsünün olduğu aşikâr. Bitirilen her halı ortalama 2 bin 500-3 bin 500 YTL arası satılıyor ve en az 2 bin YTL net gelir elde ediliyor.
Çalışma koşulları
Bu emek yoğun üretimde ucuz işçilikle sömürülmesinin yanı sıra, kadınların çalışma ortamındaki sağlıksız koşullar da çok önemli bir eksiklik olarak çıkıyor karşımıza. En basitinden günlük ortalama 6-10 saat arası çalışan kadınların üretim standları başında oturduğu taburelerin düzeni bile, dikkat edilmediğinde kamburlaşma, bel ağrısı, bel fıtığı gibi ciddi sağlık sorunları doğurabilmekte. Nitekim çoğu halı kursunda bu tabureler betonarme ya da ilkel bir tahtadan öteye geçemiyor.
Ev eksenli çalışma, özellikle bölgemizde çok kolay bir meşruluk zemini kazabiliyor. Kadını hem ev içi süreçlerden alıkoymadığı için, hem de “Pazar parası”, “bir çeyiz parası” gibisinden aşağılayıcı terimlerle de olsa bir miktar para kazandırdığı için… Kırsal kesimdeki yoksulluğun ağırlığı altında ezilen erkek, ev eksenli çalışma kendi otorite alanına zarar vermediği sürece bu durumu onaylıyor. Yani ev-eksenli çalışma geleneksel toplumsal cinsiyet rollerine herhangi bir tehdit yöneltmediği için de, meşruluğunu daha rahat sağlayarak sömürünün boyutunu gizleyebiliyor.
Kadınların bu yoğun emek sömürülerinin dışında, en önemli eksikliklerin başında da Halk Eğitim Merkezleri üzerinden yürütülen bu kurslara katılanların sosyal yaşam becerilerini artırıcı hiçbir faaliyetin yürütülmüyor olması geliyor.
Kulp’taki kurslarda Halk Eğitim Merkezi’nin kendi özel girişimleri ile yapılan bir kaç sağlık taraması dışında herhangi bir sosyal faaliyet yapıldığını görmedim. Bu anlamda genelde büyük bir kısmı okur-yazar bile olmayan bu dezavantajlı kadınların ev eksenli çalışma mantığı içerisinde emeklerinin sömürülmesi, hiçbir sosyal güvence sistemlerinin olmaması gibi sorunların ilgili taraflarca bir an önce çözüme kavuşturulması gerekiyor. (AÇ/EÜ)