Etkin ve etkili bir hukuk düzeni kurmak kimin yükümlülüğüdür?
Herkes kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Bu temel kural değişmedi, vazgeçilmez hak ve özgürlükler değişti.
Temel hak ve özgürlüklere getirilen sınırlamalar kanunla öngörülmüş olmalıdır. Kişisel veriler ulaşılması kolay hale geldikçe korunmasının güvence altına alınması zorlaşmaktadır. Kanunlar ve uygulanması hukukun en zor işidir.
Her birey kendisi hakkındaki bilgileri kontrol edebilme hakkına sahiptir.
Kişisel veriler kanunda öngörülen açık hâllerde ve ancak kişinin açık rızasıyla işlenebilir.
Bu hak kişiye kendisi hakkındaki bilgilerin geleceğini tayin edebilme hakkını verir. Bu sayede kişisel verilerin mahremiyeti sağlanır.
Toplanan kişisel verilerin ileride başka amaçlar için kullanılmaması yargısal bir sistem gerektirir ve hukukun işidir.
Kişisel verilerin düzenlenmesi hakkındaki kanunlar, yeterli güvenceyi sağlayabilmeli, açık ve anlaşılır olmalıdır.
Tümünün bir arada bulunduğu yargısal bir sistem kurmak ve kurabilmek ise insan işidir
Anayasa Mahkemesi Birinci Bölüm 13.02.2024 tarihli Furkan Çakır kararında (B.N,2020/36976- R.G 22.03.2024-32497) önceki kararlarını referans göstererek “kişisel veri” tanımını tekrarladı.
Uzun yıllardır kişisel veri tanımı temel hakların özelliklerine göre değişim gösteriyor.
Anayasa Mahkemesi kararlarında kişisel veri -belirli veya kimliği belirlenebilir olmak şartıyla- bir kişiye ilişkin bütün bilgileri ifade etmektedir. Bireyin adından başlamak üzere sadece kimliğini ortaya koyan bilgileri değil telefon numarası, öz geçmişi, resmi, görüntü ve ses kayıtları, parmak izleri, sağlık bilgileri, genetik bilgileri, IP adresi, e-posta adresi, alışveriş alışkanlıkları, hobileri, tercihleri, etkileşimde bulunduğu kişiler, grup üyelikleri, aile bilgileri gibi kişiyi doğrudan veya dolaylı olarak belirlenebilir kılan tüm veriler kişisel veri tanımına girer.
Kişisel veriler nasıl korunacaktır?
Anayasa'nın 20. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesine göre "Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir." Bu nedenle kişisel verilerin korunması hakkı anayasal güvenceye bağlanmıştır. Kamu makamlarının ve üçüncü kişilerin keyfi müdahalelerine karşı anayasal koruma altındadır. Kişisel veriler kanunla korunur. Kanun yoksa hak vardır ama ihlal edilmiş demektir. Hakkı ilgilendiren yasal düzenlemeler açık ve anlaşılabilir olmalıdır. Kanuni düzenlemeler kişilerin söz konusu haklarını kullanabilmelerine elverişli olmalıdır.
Kişisel verilerin korunması özel ve aile hayatına saygı kapsamında AİHS’nin 8. maddesi kapsamında güvence altına alınmıştır. AİHM kararlarında bu hakkın nasıl korunması gerektiği açıklanmaktadır. Anayasa Mahkemesi kararlarında belirtildiği üzere kişisel verilen korunması için Sözleşme ile sağlanan güvenceleri sağlayacak şekilde iç hukukumuzda düzenlemeler yapılmalıdır. AİHM kararlarında ulusal düzenlemelerin bu verilerin saklanma amaçlarına uygun olması ve aşırı olmaması gerektiğini belirtir. (Case of S. and Marper v. The United Kingdom, Başvuru No: 30562/04 ve 30566/04- 4 Aralık 2008 )
Özel hayata saygı hakkı Anayasa'nın 20. maddesinde düzenlenmiştir ve anayasal koruma altındadır. Devlet, kişilerin özel ve aile hayatına keyfî olarak müdahale edemez. Ayrıca üçüncü kişilerin haksız saldırılarını önlemekle yükümlüdür. Kişinin bu anlamda “korunan hukuksal çıkarlardan biri de bireyin mahremiyet hakkıdır. Ancak mahremiyet hakkı sadece yalnız kalma hakkından” ibaret değildir. Bu hak; bireyin kendisiyle ilgili bilgileri “kontrol edebilme” hakkındaki hukuksal yararını kapsar. Bireyin kendisine ilişkin herhangi bir bilginin kendi rızası olmaksızın açıklanmaması, yayılmaması, bu bilgilere başkaları tarafından ulaşılamaması ve rızası hilafına kullanılamaması hakkında menfaati ve hukuksal yararı vardır. Kısaca birey; kendisiyle ilgili bilgilerin geleceğini belirleme hakkına sahiptir. Kişinin kendisiyle ilgili bilgiler onun kişisel verisidir.
Kişisel verilerin korunması hakkı, kişinin insan onurunun korunması ve kişiliğinin serbestçe geliştirebilmesi hakkının özel biçimidir. Kişisel verilerin elde ediliş nedenine uygun olarak işlenmesinde “koruma” sağlanmalıdır. Verilere erişimin ve veri transferinin kolaylaşması; kişisel verilerin korunmasını daha zorunlu kılmaktadır. Kişisel veriler ancak kanunda öngörülen hâllerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Aksine eylemlerin tümü hakkın ihlalidir (AYM Ramazan Şahin, B. No: 2018/11988, 10/3/2022).
Bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin korunması, maddi ve manevi varlıklarının geliştirilmesi için gerekli şartların hazırlanması devletin temel amaç ve görevlerinden birisidir. Devlet bireyin kişisel verilerinin korunması hakkına keyfî olarak müdahale edemez. Ayrıca üçüncü kişilerin saldırılarını önlemekle yükümlüdür. Temel hak ve özgürlükleri kanunla sınırlama ölçütü; sınırlamaların erişilebilirliğini, öngörülebilirliğini ve kesinliğini ifade etmektedir. Böylece uygulayıcının keyfî davranışlarının önüne geçilir.
Devlet, uyuşmazlıkların çözümüne ilişkin etkili yargısal sistem kurma yükümlülüğü altındadır. Anayasa mahkemesi kararlarına göre; yargısal sistem kurma yükümlülüğü hukuki ve idari yolların devlet tarafından oluşturulmasıyla yerine getirilebilir.
Yargısal sistem kurulmasındaki yükümlülük “hukuk” tarafından sağlanır.
İşlevi ne olmalıdır? Yargısal sistem kişilere acaba ne sağlar?
Anayasa Mahkemesine göre; acaba “yargısal sistem kurulması” denilince devletin yükümlülüğü nedir?
“Öte yandan yargısal sistem kurma yükümlülüğünün ceza soruşturması/yargılaması yapılmasını gerekli kılması, failler hakkında mutlaka ceza davası açılmasını ya da onların cezalandırılmasını zorunlu hâle getirmediği gibi başvuruculara, üçüncü tarafları bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırılmalarını talep etme hakkı da vermemektedir. Zira burada kastedilen, sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür. Ancak her durumda söz konusu yargısal sistemlerin etkili şekilde işletilmesi ve soruşturmalar ya da yargılamalar neticesinde yargısal makamlarca ulaşılan tüm sonuçların temel hakların içerdiği güvenceleri koruyacak şekilde ilgili ve yeterli gerekçelerle açıklanması gerekir” (AYM 13.02.2024 tarihli Furkan Çakır kararından)
O halde kişisel verilerle ilgili bir şikâyet ve/veya bir soruşturma açılması halinde hakkının ihlal edildiği iddiasıyla yargıya yapılan herhangi bir başvuruda ileri sürülen delillerin tartışılması zorunludur ve dolayısıyla etkili yargısal sistem kurma yükümlülüğü tüm soruşturmalarda olduğu gibi devletin sorumluluğudur.
Eğer bir ceza soruşturması ve yargılaması yapılması zorunluluğu doğmuşsa; “kişilere iddia ve delillerini ileri sürebileceği etkili bir hukuksal mekanizma sağlanması” devletin pozitif yükümlülüğüdür.
Bu sonuçlar bakımından Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekebilir. O zaman; sadece şekli kararlarla soruşturmaları gerekli görmeyen, araştırma yapılmadan yetersiz delil tartışmalarıyla soruşturmaları sonuçlandırmak yerine; tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Tek bir hak ihlalinde bile yargısal sistem bozuk işlemişse hak ihlali vardır ve ortadan kaldırılmalıdır.
Eskiye iade boş laf değildir! Bu nedenle; kararın gönderildiği yargı ve soruşturma mercileri yeniden soruşturma işlemlerini başlatmalıdırlar. Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gidermeli, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermelidir. Eskiye dönüş hak ihlalini ortadan kaldırır.
Anayasa Mahkemesinin Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B.No: 2020/32949, Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, kararları bu yüzden yeniden yargılama yapılması için referans gösteriliyor.
Kişisel verilerin ve kişi onurunun korunmasındaki hak ihlalini ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama yapılması Anayasa Mahkemesinin kararlarından birkaçı sadece…Bu kararları yerine getirmemek insan onurunu kırar, hukuku yok eder ve devletin meşruiyetini zedeler. Hak ihlali vardır, hukuk yoktur. Böyle bir yargısal sistem sürekli hak ihlali yaratır.
Artık Anayasa Mahkemesinin bazı kararları yargısal sistem kurulmasında devletin uygun araçların kullanılmasını sağlama yükümlülüğüne hiçbir etkisi olmuyor…Devlet ve siyasal iktidar etkileniyor, ama aldırmıyor ve etkili yargısal sistemi işletmiyor.
Başka bir hukuk ortaya çıkıyor…İstenen hukuk, istenmeyen hukuk…Düzene uygun kararlar ve bu kararlarının uygunluğu sağlayan yargısal sistemin hukuku…
Bireysel başvuru hakkı sonunda verilen Anayasa Mahkemesi kararları uygulanmıyor. Ama hiçbir şey olmuyor. Düzen aynı düzen, hukuk aynı hukuk; değişmiyor!
Aslında sürüp giden düzene uygun görülen ve etkin olmayan yargısal sistemi kuran Devletin keyfiliği düzene hâkim oluyor!
Sanki devlet etkin ve etkili bir yargısal sistem kurma yükümlüğü yokmuş ve meşruiyeti varmış gibi davranıyor…
(Fİ/HA)