Arkadaşlar Musul, Kerkük meselesi derken malum önümüz savaş. Ne olacağımız belli değil. O yüzden böyle zamanlar için bizlere en çok lazım olan şey bu elimizde bulunan su matarası. Gördüğünüz gibi kılıfı ve kemerinize takmak için aparatı da var. 1 liradan satışa sunuyorum. Yok mu arttıran?
Yeşil kadife ceketi, desenli gömleği, elinde tokmağıyla film karelerindeki mezat sahnesinden fırlayıp gelmiş gibi gözüken sakallı genç adam, önünde duran tablolardan, bakır sinilere, kitaplardan masklara kadar çeşitli eşyaları satışa sunuyor.
Diyarbakır’da Ofis semtindeki Ghetto Cafe. İçerisi epey kalabalık. İlgi çekici şekilde yerlerini bulmuş, yeni sahiplerini bekleyen onlarca kim bilir kaçıncı el eşyalar. Üzerinde eşyaların yerleştirildiği masanın karşısında sandalyeler dizilmiş. Çoğunluğu sanatçılardan oluşan davetliler merakla mezatı bekliyor. Her birinde yaşanmışlıkların izlerini taşıyan eşyaları görmek istiyor. El değmemiş değil, kim bilir kimlerin eli değmiş, kime ilham olmuş, kimi avutmuş, kimin hatırasında gelip yerini almış.
Lugatta cansız olarak tanımlansa da eşyaların ruhu olduğuna inananlardanım. Sizinle birlikte oradan oraya savrulur, alışmaya çalıştığınız yeni mekanlarda onlar da yerlerini yadırgar. Sizinle sürdürdüğü yarenlikte sevincinize, hüznünüze sessizce tanıklık eder. Onlarla konuşmayı severim (elbette etrafta kimsecikler yokken. Aslında yanıt da verirler bana ama lütfen bu aramızda kalsın) özellikle hatırası olanlarla elbet. Ne heyecanla aldığınızı, hayatınıza nasıl bir anlam kattığını düşündükçe o an yeniden canlanır hafızanızın kuytu bir yerinden çıkıp. Hele ki eski bir sevgiliden kalmaysa. Görmek istemediklerimiz de olabilir, bir an önce yok etmek istediğimiz de. O gözünüzün önünden kaybolunca hatıralardaki tüm izler de silinecekmiş gibi. Zaten sevgiyi tüketip ayrılık anı gelip çattığında en başta camdan aşağı ona ait olan eşyalar fırlatılmaz mı? Bu filmlerde olur elbet ama hayata geçirecek olanımız varsa kazaya sebebiyet vermemek için tedbir amaçlı camdan bakmasında fayda var. Kafa-göz yarmadan halletmeli. Veyahut eşyaların günahı yok, vazgeçin onlara zarar vermeyi, mezata getirmeli. Hikaye taşıyıcılığı yapan eşyalarınız başka bir hayatta ve hikayede yaşam bulmalı.
Diyarbakır’daki mezat fikri açığa alınan resim öğretmenlerinin eserlerini satmak için başlatılan bir girişim. Mezat Amed’de açık arttırma yöntemiyle satış yapan Kostüm Tasarımcısı İsmail Oyur, öğretmenlere destek olmak için başlattıkları bu etkinliği çeşitli eşya ve objelerle devam ettirdiklerini ve giderek ilginin arttığına dikkat çekiyor. Çocukluk anılarını arayan, tüketim çılgınlığından kaçan insanların buluşarak huzur bulduğu mekanda yeni dostluklar edinmek de mümkün.
Aslında bu mezat meselesi Diyarbakır’da bir ilk değil. Mezatın eksperliğini yapan Sait Sezer yıllarca bu işle meşgul olmuş. “70’li yıllardan 90’lara kadar şimdiki Sipahi Çarşısı olarak bilinen bitpazarında esnaf toplanır, bakım ve onarımı yapılan kıymetli eski eşyaları açık arttırma ile satın alırdı. Dayanıklı ev aletlerinden antik objelere kadar pek çok şey bulmak mümkündü. Esnaf daha sonra bu malları yerli ve yabancı turistlere satardı. 90’lı yıllardaki çatışma süreciyle birlikte turistler azalınca mezat olayı da ortadan kalktı.” diyor. Uzun yıllar Hasanpaşa Hanı ve Ulu Cami yanındaki dükkanda halı ve kilim satışı yapan Sezer, şimdi kendini emekliye ayırmış. İnsanların modernleşme süreciyle birlikte AVM’lerin açılmasıyla tüketim alışkanlıklarının değişmesinden de hoşnut değil. “Artık neredeyse evlerin hepsi birbirinin aynı. Eşyalar sizin karakterinizi belirler maalesef şu anda hepsi tek tip” diyerek eskiye özlemini dile getiriyor. Sezer, şimdi Mezat Amed’e getirilen malların orijinal olup olmadığını ve ortalama ne kadar fiyata satılacağını belirlemekle görevli.
Mezat Amed cumartesi günleri 20-22 saatlerinde yapılıyor. Eski kitaplar, fotoğraflar, plaklar, objeler, el işleri, tablolar, 1 TL’den satışa çıkarılarak açık artırma ile yeni sahiplerini buluyor. Uygun fiyatlara istediğiniz şeyi bulabiliyorsunuz ve oldukça eğlenceli. Eski eşyalarınızı atmak yerine değerlendirmek ve mezata katılmak isterseniz Ghetto Cafe’ye uğramanızı öneririz.
Ölümlü olduğumuzu ve eşyaların bizden daha uzun yaşadığını unutmadan, eşyalara köle olmadan, onları ve kendinizi özgür kılın. (BD/EA)