“…İnsanlar bana bu belgeseli neden çektiniz diye soruyor. Bunu tüm çekim süresince ben de kendime sorup durdum. Evet, doğrudur, esrar Kore’de tehlikeli bir uyuşturucu, dolayısıyla mevzubahis otu elli yıllık ömrümde hiç görmemiştim.
Merak ettim. Bu topraklarda 15 bin yıldan beri insanlarla uyum içinde yetişmiş bu ot 1975’te niçin yasaklandı? Pull adlı belgeselim, yanlış anlaşılmalar ve mantıksız kanunlardan kaynaklanan stigmalardan ötürü acı çekmekte olanların hikâyesine eğiliyor. Bunlar medyada, mücrim olarak iftiraya uğramış insanlar…”
Kadın yönetmen Lee Soojung Pull adlı belgeseli vesilesiyle verdiği bir röportajda çekim sürecinde esrarın sunduğu imkânları ve potansiyelini keşfettiğini de aktarıyor. “Şimdi de bu otla barış içinde yaşayacağımız günleri iple çekiyorum!”
İkiye bölünmüş Kore’nin Güney kısmında organize edilen DMZ belgesel festivalinde yer almış Pull adlı filmde bu otu yetiştirenlerin çoğunlukla acılı coğrafyanın iki yakasının birleşmesini arzulayan barışseverler olması da tesadüf olmasa gerek.
ABD’nin güdümündeki diyarlardan Güney Kore yapımı 88 dakikalık mütevazı film mevzuyu teferruatıyla masaya yatırıp istikbale ümitle bakılabileceğinin işaretini de veriyor.
Hint keneviri neye yarar?
Tüm gezegende müthiş dayanıklı Hint keneviri liflerinin oldum olası iplik veya kumaş üretiminde kullanıldığı malum. Kore’de son zamanlarda bu amaç ön planda tutularak resmî kurumların lisans verdiği çiftçilere söz konusu üretim için ikiye bölünmüş ülkenin askerden arındırılmış ve nispeten gözden ırak sınır mıntıkasında müsaade edilmesi manidar.
Gayet muntazam şekilde gerçekleştirilen yüksek verimli Hint keneviri tarımını kontrol etmek üzere sahada bulunan resmî yetkililerle çiftçilerin uyum içinde çalıştığını görüyoruz. Fakat yaprakların ihtimamla bitkinin sapından ayıklanıp derin bir çukura gömülmesi üreticileri üzmüyor desek yalan olur.
Lakin yapraklarla “toplu mezara” gömülmüş tohumların bir sonraki sezonda azimle baş verdiğini görünce sevinçlerine diyecek olmuyor.
Kore’de daima hürmet edilen geleneksel tıp kitabı Dong Ui Bo Gam (동의보감) esrarın faydalarını teferruatıyla aktardığından üreticilerle empati kurmamak zor.
Demans, parkinson, şizofreni, diyabet, kanser, romatizma, felç, depresyon ve Crohn hastalığının tedavisinde ne kadar yararlı olduğunu bu vesileyle öğreniyoruz.
Mevzu hakkında araştırmalar yapmış akademisyenlerden, uzmanlardan, çiftçilerden, Hint kenevirinin gezegende tesirleri her geçen gün daha yoğun şekilde hissedilen iklim kriziyle mücadelede faydalanabileceğimizi ve ekolojik tahribata karşı kullanabileceğimizi de öğreniyoruz.
Keyifli olmak suç mu?
Filmde göz okşayan, layıkıyla serpilmiş, kâh rüzgarda salınan, kâh yağmur damlalarıyla süslenmiş Hint keneviri tarlalarının estetik tatminini seyirci muhakkak ki yaşıyor. Kameraya tane tane konuşan filmin kahramanlarının huzurlu aurası da adeta perdeden taşıyor.
Fakat belgeselin esas meselesi asırlar boyunca kullanılmış ve faydalarından dolayı adeta tapınılmış bir bitkinin neden ve nasıl bir suç unsuru haline getirildiğiyle alakalı.
İnsanın sezgilerini güçlendiren, sanatsal yaratıcılığı ve entelektüel faaliyetlerdeki keskinliği körükleyen böylesine faydalı bir bitkinin tukaka ilan edilmesi neye dayanıyor?
Coğrafyanın çalışkanlığı ve ciddiyetine yaraşır biçimde mevzu hakkında derin araştırmalar içindeki filmin kahramanları Amerika Birleşik Devletleri boyunduruğuna girmiş memleketin Nixon döneminde “Uyuşturucuyla Savaş” kampanyasına yenik düştüğünü bizimle paylaşıyor. Memlekette daha konuyla alakalı kanunlar bile çıkarılmamışken mafyatik tavırlar içindeki Kore iktidarı tarafından güvenlik güçleri aracılığıyla hukuki olmayan tutuklamalara gidildiği de bize aktarılan epizotlardan.
Devlet sıkı bir disiplin içinde üretim çarklarını hızlandırarak ülkeyi sefaletten kurtarmaya yeminli olduğundan Koreliler insan değil de, iş gücü olarak görülmüş ve esrar kullanımı halkın rahatlıkla boyunduruk altında tutulmasına, dolayısıyla manipüle edilmesine engel olarak kabul edildiğinden yasaklanmış.
Anti-kapitalist sinemacı
Filmin alçak gönüllü kadın yönetmeni Lee Soojung devlet ve kapitalist sistemle uyum içinde olanların değil de, genelde direnen fertlerin hayatına odaklanan bir sinemacı. Eserleri marjinalize edilmiş topluluklar, zor şartlarda hayata tutunanlar, hatta insan olmayan yaşam türleriyle birlikte hayat biçimlerini irdeleyenler üzerine yoğunlaşıyor. Daha önceki filmlerinde de kendilerine söz hakkı tanınmayan kişilere kamerasını çevirdiğini ve muhtelif festivallerde yer alarak ödüller kazandığını da görüyoruz.
Esrar hakkındaki son filminde de şifa gücü tartışılmaz Hint keneviri ürünlerini kullanmaktan veya üretmekten dolayı hapse girmiş kahramanlarına sahip çıkıyor ve sansasyonel biçimde sürdürülen cadı avının aslında bir şeyleri kamufle etmek üzere kullanıldığını bir kez daha gözümüze sokuyor.
Vietnam savaşı karşıtı hippiler o zamanlar nasıl sistemin düşmanı ilan edildiyse, barış ve birleşme taraftarı Koreliler de neredeyse vatan haini ilan ediliyor.
Bu kadar yoğun içerikli bir filmin agresif televizyon veya habercilik diliyle çekildiğini sanmayın sakın. Yönetmen kahramanları gibi mevzuya ciddiyet ve soğukkanlılıkla yaklaşıp ağırbaşlı, hatta bazılarınca çok sıkıcı bulunabilecek bir belgesele imza atıyor.
’68 ruhunun hâkimiyetindeyken yalnız esrar değil, LSD gibi maddelerin de Carl Sagan veya Lester Grinspoon gibi şahsiyetler, Berkeley misali üniversiteler sayesinde, bilimsel ve tıbbi açıdan nasıl aklandığını bilmek seyirciyi bir nebze rahatlatsa da, asıl günümüzde komşu AB ülkeleri dahil, gezegenin birçok diyarında ilmeğin gevşetildiğini ve esrar kullanımının muhafazakâr dönemlerin aksine rahatlatıldığını bilmek Güney Koreliler’in de istikbale güvenle bakmalarını mümkün kılıyor.
Zaten filmde muhtelif uzmanların masa başında buluşup meseleyi geniş bir spektrum çerçevesinde tartıştığı toplantıdan herkes gayet ümitli ayrılıyor. Kanunların değişmesi kadar halkın yanılgılarla yoğrulmuş algısının hakikatle buluşmasının da önemine dikkat çekiliyor.
Film boyunca hint keneviriyle muhabbet halinde olan yönetmenin de muhakkak ki hemfikir olduğu husus, kısa bir süre sonra maziye bakıldığında esrarın esaret altında tutulmasının ne kadar saçma görüneceği!
(MT/RT)