Özkök aynı yazıda magazin için "hayatı renkli kılan yanlardan biri" derken, "o tür haberlerin, gazetelerin ve televizyonların tadında güzel birer baharat" olduğu benzetmesini yapmaktadır.
Bize göre magazinin bir başka özelliği ise ünlü kişilerin tanınan özelliklerinden farklı yönlerini de tanıtmaktır.
Fatma'nın üniversitesi
Örneğin bir politikacının müzik ya da resme olan ilgisi, bir sanatçının herhangi bir sivil toplum kuruluşunda etkin çalışması gibi. Ünlü kişilerin bu şekilde farklı yönlerinin tanıtılması toplum için özendirici de olabilir.
Aynı şekilde ortalama insanların kimi örnek davranışları, yaşam mücadeleleri ya da başarıları konu edilirse başka yaşamlara örnek oluşturabilir.
Bianet'in "Kadının Penceresi" sayfasında Fatma, yaşam direnci ve eğitim talebiyle sonunda üniversiteyi de kazanmasıyla pek çok insana örnek olabilir, daha dirayetli olmak ve başkaları tarafından ezilmek yerine öznel bir yaşam kurmak için güç verebilir.
Magazinin işlevi
İyi magazin izleyiciye / okuyucuya keyif verir, aynı zamanda önemli mesajlar da taşıyabilir. Özkök'ün yazısında belirttiği magazin tanımlaması ile magazin haberlerinin ve programlarının işlevine katılıyoruz.
Ancak yazının devamında yer verilen magazin örneklerinin hiç de bu tanımlamanın içine girmediği, dahası bu işlevleri yerine getiremediği kanaatindeyiz.
Özkök, Çağla Şikel, Arto ve Mehmet Ali Erbil'in hikayeleri olmaksızın ya da Serdar Ortaç hiç sevgili değiştirmediğinde, Hülya Avşar'la Gülben Ergen arasında çekişme olmadığında ve Sibel Can'ı tümüyle unuttuğumuzda hayatımızın önemli "güzelliklerinin" (!) yok olacağını belirtiyor. Hele ki sporcularımızın evlerinden çıkmaması durumunda sporun da heyecanını yitireceği kanaatinde.
Aşk, sevgi ve çıkar
Türk medyasının eşik bekçilerinin, gerçekte "kapıkulu"nun daha iyi bir kavram olduğunu düşünüyorum, halka "güzellik" ve "magazin" olarak sunduklarının ne tür olumlu mesajlar taşıdığını sormak gerek.
Herkes kadar şarkı söyleyebilenler, aşkı-sevgiyi çıkar ilişkileri üzerine inşa edenler, doyumsuzluklarını bir türlü tatmin edemeyenler, eğitsel ve bilişsel süreçlerini tamamlayamayanlar üstelikte bu alanlarda hiçbir talepleri olmayanlar halka yaşamın güzelliği olarak sunuluyor.
Medyanın da çok önemli desteğiyle popüler kültürün söz konusu "ilahları"nın ne tür bir estetik haz verebileceği ise hiçbir şekilde sorulmuyor.
Avşar'sız mümkün olmayan güzellik!
İstanbul'da Aya İrini ya da Ankara'da Opera ve Bale'nin tarihi salonlarında bir klasik müzik konseri dinlemenin hazzı Gülben Ergen'in sıradan sesiyle verdiği bir konserden alınabilecek hazla kıyaslanabilir mi? Aynı şekilde Urfa'da bir sıra gecesinde nitelikli seslerden dinlenecek Anadolu türküleri bambaşka lezzetler sunar.
Halka magazin olarak sunulan pespayelik dışında başka estetik hazların olamayacağı, bir başka deyişle Arto'suz, Mehmet Ali Erbil'siz Hülya Avşar'sız güzelliklerin mümkün olmadığı mesajları pompalanıyor.
Liberalizmin çok korktuğu nitelikli kültür-sanat ürünleriyle beslenerek yetkinleşebilecek ve özgürleşebilecek beyinlerin dumura uğratılması için politikacılardan gazetecilere kadar geniş bir yelpazede olağanüstü çaba sarf ediliyor.
"Haber mankeni"
Özkök'ün köşesinde magazine ilişkin görüşlerinin ya da güncel kullanımıyla "televole kültürü"nün yüceltmesinin yanı sıra aynı gün yayınlanan gazetenin ekindeki bir röportajda ise "araştırmacı gazeteci"lerin (!) dilimize doladığı "konu mankeni"nden sonra "haber mankeni", gazetecilerden aldığı para karşılığı nasıl intihar girişiminde bulunduğunu ve yaşamadığı olayları nasıl yaşamış gibi anlattığını itiraf ediyor.
Yayın yönetmenleri köşelerinde sanki farklı bir anlayışı temsil edermişçesine ekte "Asparagas itirafçısının anlattıkları pes dedirtiyor" başlığı kullanılıyor.
Basın ahlak ilkelerinin magazin, ekonomi, dış haberler gibi farklı servislerde uygulamak için de farklı versiyonları yoktur. Gerçekte tek bir habercilik anlayışı vardır; magazin olarak bir pespayelik sunuluyor ve yayın yönetmenleri de köşelerinde ustalıklı söylemleriyle bu durumun dayanaklarını kurma peşindeyseler habercilikte de böylesi bir yozlaşma kaçınılmaz olacaktır.
Tıpkı başı kokan balığın tüm vücudunun da çürümeye mahkum olması gibi...(İC/NM)
* İncilay Cangöz Eskişehir Anadolu Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi.