Bilgi Üniversitesi'nde yaşananların adı "porno skandalı" olarak kayıtlara geçecek gibi görünüyor. Bu konuda söz söyleyen hemen herkes, yargıları zıt olanlar bile, durumu böyle nitelendirmekten gocunmadı nedense.
Buradaki asıl skandal, bir üniversite yönetiminin Bölüm Başkanı dahil üç çalışanını bir gecede sorgusuz sualsiz kapının önüne koyması, kendi kampüsü içindeki bir binaya çilingir desteğiyle girmesi, içeriye kolluk kuvvetlerini salıp 'suç delili' araması değilmiş meğer; bir öğrencinin bitirme projesi olarak seçtiği konunun kendisiymiş skandal olan.
Eh, içinde 'porno' ve 'skandal' sözcükleri geçtiğine göre, bu meseleyi (altı üstü bir bitirme projesi de olsa) böylesine büyük bir iştahla tartışmamızdan daha doğal ne olabilir! Basılısı, görseli, sanalı bütün medya ordusu, bu vesileyle kendini "akademik özgürlüğün etik sınırlarını" tartışmaya adamış durumda. Haberi verirken porno sitelerinden apartılıp mozaiklenen iç gıcıklayıcı görsel öğeler kullanmayı ihmal etmiyorlar.
Üniversite kampüsünün genel görüntüsü üzerine photoshop marifetiyle porno yıldızı fotoğrafı eklenmiş versiyonu mu dersiniz, projeye dahil olanları gevrek esprilerle diline doladıktan sonra "Acaba filmin kopyası nerede?" diye fikri takip yapanları mı sayarsınız, medyamız bu malzemeyi bekleneceği üzere en verimli şekilde kullandı/kullanıyor. Akademik dünyaya belletilmesi gereken etik sınırlar, bu tür haberlerin sunumunda işlemiyor nasılsa.
'Etik' kelimesini ağzına sakız edenler, kendilerini bu ahlaki sorumluluktan muaf sayıyor. Bitirme projesinde oyunculuk yapan -ve bu haberlerden sonra hayatı muhtemelen cehenneme dönmüş olan- kadının başka bağlamda çekilmiş fotoğraflarını netten indirip tepe tepe kullanmada ve özel hayatına tecavüz etmede ahlaki bir sorun görmüyorlar mesela. (Sahi erkek oyuncuyu merak eden bir allahın kulu muhabir yok mu? Ben hiçbir haberde ismine rastlamadım!)
'Kampüs-öğrenci-seks' şeytan üçgeni
Konuyu basit bir röportajdan çıkarıp kamu gündemine taşıyan büyük gazetecinin tesbitine göre porno film yönetmek nasıl 'her ergen erkeğin rüyası' ise; her ergen ruhlu gazetecinin rüyası da böyle şeytani bir üniversite kampüsü-öğrenci-seks üçgeni içinde geçen bol çağrışımlı bir magazin haberi patlatmakmış demek ki.
Farkında mısınız, bu vaka sayesinde bir taşla kaç kuş birden vurdular: 1. Akademik dünyamızın kırmızı çizgileri kalın bir şekilde çizilmiş oldu; sıkıysa bundan böyle bir öğrenci pornografi konusunu inceleyeceğim diye çıksın ortaya! 2. Özel üniversitelerin öğretim kadrolarına hadleri bildirildi; işi her an elinden alınabilecek maaşlı köleler oldukları hatırlatıldı. 3. En önemlisini de Ahmet Şık yazmış: "İktidara karşı, en gür sesi çıkan toplumsal muhalefet olan öğrencileri polislerine dövdürerek yola getirmeye çalışanlar, namusu ve ahlak kavramını bacak arasında gören zihniyetleriyle 'öğrencilerin ne menem insanlar olduğunu' da böylece göstermiş oldu."
Sinema tarihinden bir örnek
Sinemada mahremiyetin sınırlarına dair uç örneklerden biri olarak Carolee Schneemann'ın 1960'ların ortalarında yaptığı, sonradan deneysel sinemanın klasikleri arasına girmiş "Fuses" adlı filmini hatırlatmanın tam zamanı şimdi. Schneemann, yaptığı avantgard işlerle adını duyurmuş çok yönlü bir sanatçı, video sanatının da feminist öncülerinden biri. Özellikle beden, cinsellik ve gender konularına yoğunlaşan, bu alandaki tabuların üzerine giden işlere imza atmış.
1964'te sanatçı, erkek arkadaşı ile yatakta sevişmelerini kameraya çekiyor ve bu görüntülerden "Fuses" adlı 22 dakikalık sessiz bir film çıkarıyor ortaya. Filmin yapımı sanıldığı kadar kolay olmamış elbette; dijital kameranın olmadığı bir çağda sinema sektöründeki arkadaşlarından 35 mm'lik kameralar ödünç alması, çekilmiş malzemeyi laboratuvarda yıkatırken FBI'ın denetimlerini atlatması, vs. gerekmiş. Ama nihayetinde "Vay pornocu seni!" diye üstüne çullanmak, hele hakkında soruşturma falan açmak kimsenin aklına gelmemiş.
Film 1968 yılında Cannes'da gösteriliyor, ardından pek çok festivale, müzelere, özel gösterimlere konuk oluyor, bir çok ödül alıyor ve "heteroseksüel aşka dair sinemasal bir şiir" olarak alkışlanıyor. Dahası Schneemann bu erotizm dolu yapıtıyla üniversitelere davet ediliyor, yıllarca sinema öğrencilerine dersler veriyor ve ne hikmetse, kimsenin ahlakı bozulmuyor!
Ne kadar özgürlük, o kadar sanat!
Elbette Schneemann'ın filmi sırf bu işe cesaret ettiği için değil, bir fikri çok özgün biçimde hayata geçirdiği, görsel açıdan sağlam bir estetiğe büründürebildiği için klasik mertebesine ulaşmış. Tahmin etmek zor değil; herhalde benzer bir işe soyunup daha ucuz işler çıkaran, filmleri iz bırakmadan silinip giden başkaları da olmuştur, sinema ve video aleminde. Ama "Fuses" gibi bir yapıtı sinema tarihine kazanabilmek için, sanatçı dediklerimizin tabu tanımaması ve bu tür işler yapma özgürlüğünü sonuna kadar kullanması icap ediyor.
Bilgi Üniversitesi'ndeki olaya dönersek, ortaya sanatsal/akademik anlamda beş para etmez bir ödev filmi de çıkmış olabilir; ama bu neyi değiştirir? Nitekim öğrenci projeden düşük not aldığına göre, en azından hocalarının gözünde vasatın altında bir iş çıkarmış olmalı. Eh demek ki hocalar üstüne düşeni yapmış, günahları ne o zaman?
Sizce hangisi daha polisiye bir vaka: Bir öğrencinin ödev olarak pornografiyi seçmesi mi; yoksa yargısız infazla insanların işinden atılması, yani birilerinin kaderinin başkalarının iki dudağı arasından çıkacak kararlara bağlı olması mı?
Anlayacağınız bir öğrencinin bitirme projesi, üniversite yönetimi ve medya başta olmak üzere hepimiz açısından esaslı bir 'seviye tesbit sınavı'na dönüştü. Halbuki sinema, bu sınavı çoktan geçmiş durumda. Bu sınavdan çıkan acı sonuçlardan bazıları: Bir, 2011 Türkiye'sinde üniversitede iletişim veya sinema okuyorsanız, örneğin Schneemann'ın izinden 45 yıl sonra bile gitmeyi aklınızdan bile geçirmeyin! İki, ABD'de bir çok saygın üniversitede dersler veren Schneemann, yakın zamanda ABD'lilere satılan Bilgi'ye kazara konuk olarak çağrılsa, rektörlük tarafından kolluk kuvvetlerine teslim edilip sınırdışı edilmesi işten bile değil. (NS/EÖ)
__________________________________________________________________________
Not: "Fuses"u buradan izleyebilirsiniz (18 yaş sınırlaması yok!)